Demokrat Parti Kayseri İl Başkanı İsmet Özbakkal, yaptığı açıklamasında "Milletimiz Demokrat Parti’ye doyamadı" dedi.
"Türkiye demokrasiyi demokrat partiyle yaşadı" diyen Özbakkal, "Demokrat Parti, 7 Ocak 1946’da kurulan ve dört yıl sonra yapılan seçimlerde, (14 Mayıs 1950’de) 27 yıllık tek parti dönemini sona erdiren, Türkiye Cumhuriyeti’nde ilk defa serbest seçimle iktidarı kazanan Türk siyasi partisidir" ifadesinde bulundu.
Demokrat Parti Kayseri İl Başkanı Özbakal, "14.Mayıs.1950’ de başlayıp, 27.Mayıs.1960 günü yapılan darbeye kadar geçen on yıllık süre içinde; Yıllardır ihmal edilmiş, geri kalmış, içerde ve dışarıda itibar kaybetmiş olan Türkiye’ yi baştan başa yeniden imar ve inşa etti. İşsizlik ve yoksulluğu yendi" diyerrek şunları söyledi:
Maddi, manevi ilmi ve kültürel değerleri yeniden kazandırdı.14 Mayıs 1950’de Demokrat Parti büyük bir çoğunlukla iktidara geldi.
Merhum Menderes zamanında halk, insanca yaşamayı öğrendi. Cehalet, yokluk, yoksulluk ve işsizlikten kurtuldu. Milli ve manevi değer, eser ve zenginliklerine kavuştu. Devlet adeta baştanbaşa yenilendi. Demokrasi kurumlaştı ve bir yaşam biçimi olarak yerleşme yoluna girdi. Öyle ki, NATO standart, norm ve kriterlerine göre bu dönemde, normal şartlarda yüz yıla tekabül eden büyük bir kalkınma ve gelişme hareketi yaşandı. Menderes ve arkadaşlarının Demokrat Parti ile gerçekleştirmiş olduğu eserler bugün, çok sevdiği Milletinin hizmetindedir."
Ancak, bu olağanüstü kalkınma, gelişme, çağdaşlaşma ve demokratikleşme hareketini vatan ve millet düşmanları ile devleti ve milleti soymaya alışmış kitleler içlerine sindiremedi.
On yıllık iktidarı boyunca, sonuncusu dâhil tam 4 darbe teşebbüsü ile karşı karşıya kaldı.
Fakat O, vatanını, devletini insanını ve askerini yürekten seven, ordusuna güvenen, demokrasi, hak, adalet ve hukuka dayanan bir insandı. Bu sevgi, saygı, güven ve “güvendiği orduya” karşı duyduğu samimi itimat nedeniyle ve “kan dökülmesin, masum insanlar telef olmasın, devletin ve demokrasinin düzeni bozulmasın” inancıyla bir avuç çapulcuya karşı çıkmadı. Sabır ve tevekkül yolunu seçti. Elbet yanlış, yalan ve iftiraların ortaya çıkacağını, iktidarının aklanacağını ve aziz ve necip Türk milletinin gerçekleri göreceğini sanıyor ve bu yanlıştan muhakkak dönüleceğine inanıyordu. Bu inanç ve itimatla; Hükümete samimi ve sadık olarak bağlı Türk Silâhlı Kuvvetlerini harekete geçirmedi. Milletin selâmeti için teslimiyeti seçti.
Fakat bir avuç isyancı (38 kişi) tarafından gerçekleştirilen ve Menderes’in “vatan ve millet aşkı” nedeniyle mukavemet görmeyen darbe ne hikmetse muvaffak olunca, tutuklanarak Yassıada’ ya götürüldü. Türk hukuk tarihinin utancı olan yüksek adalet divanı nam uyduruk mahkemelerde sözde yargılanarak idama mahkûm edildi. Burada kendisine eziyet, zulüm ve işkenceler yapıldı. Hayali sükut ve hüsrana uğramıştı.
O, kendisini milleti ve memleketine adayan büyük bir Lider, devlet adamı ve samimi bir vatanseverdi.17 Eylül 1961 günü öğle saatlerinde idam sehpasında bile son sözleri “vatan sağ olsun” olmuş, “Allaaah!...” diyerek ruhunu (emaneti sahibine) teslim etmiştir.
Vatan sağ olsun. Nur ve huzur içinde yatsınlar.
Vatan ve Millet O’nlara minnettar ve müteşekkirdir.
Şehit arkadaşları, Fatih Rüştü ZORLU ve Hasan POLATKAN’a da Allahtan rahmet diliyoruz; Ülkemizin içinde kıvrandığı bu sıkıntılı, zor ve kritik günlerinde onlara ihtiyacımız olduğu apaçık ortaya çıkmış ve Demokrat partinin “Millet; Cumhuriyet; Adalet; Hakkaniyet; Eşitlik; Dürüst devlet ve Demokrasi için; TEK ÜMİT olduğu bütün veçheleriyle anlaşılmıştır."