Eğitim Bir-Sen Kayseri Şube Başkanı Aydın Kalkan, zorunlu hizmet bölgesi teşviklerinin cazip olması gerekiğini söyledi.
Eğitim Bir-Sen Ekim ayı İl Divan Toplantısı gerçekleştirildi. Toplantıda konuşan Eğitim Bir-Sen Kayseri Şube Başkanı Aydın Kalkan, "Ekonomik ve sosyal açıdan yeterince gelişememiş istihdamda zorluk çekilen bölgelerde öğretmenlerin görev yapma süresinin ortalama 1,5 yıl olması, bölgedeki eğitimin niteliğini olumsuz etkilemektedir. Bu olumsuzluğu gidermenin en sağlıklı yolu cebri tedbirlerden değil, cezbî teşviklerden geçmektedir. Eğitim çalışanlarına, zorunlu hizmet bölgelerinde görev yapmaları halinde illerin mahrumiyet durumlarına göre ilave özel hizmet tazminatı ödenmesi, hem bölgenin eğitim çalışanı açığının kapatılması hem de bölgede uzun süre çalışmanın cazip hale getirilmesi açısından zaruret arz etmektedir" dedi.
"İş güvencesi kaldırılmalıdır"
Kalkan, "Kaldırılmak istenen iş güvencesinin FETÖ bahanesiyle yeniden gündeme getirilmesini anlamak mümkün değildir. Devletin bütün kurumlarına sızan FETÖ’nün daha büyük bir felakete neden olmasının önündeki en büyük engel iş güvencesidir. İş güvencesini kaldırmak, FETÖ tipi örgütlerin kamuya sızmazına kapı aralamaktır. Hükûmet, ikide bir iş güvencesini gündeme getirerek, kaos için fırsat kollayanlara koz vermekten vazgeçmelidir. Kamu görevlilerinin iş güvencesine dokunulmasına, iş barışının ve huzurunun bozulmasına asla müsaade etmeyeceğiz" ifadelerini kullandı.
"Sözleşmeli öğretmenlik uygulaması gözden geçirilmeli"
Sözleşmeli öğretmenlik uygulalaması gözden geçirilmesi gerektiğini söyleyen Kalkan, "Geçmişte denenmiş, sonuçları görülmüş ve sürdürülebilirliği olmadığı için vazgeçilmiş sözleşmeli öğretmenlik istihdamının tekrar hayata geçirilmesinin büyük sıkıntıları beraberinde getireceğini daha önce defalarca dile getirmiştik. Getirildiği tarihten kaldırıldığı tarihe kadar, basın açıklamalarımızla, imza kampanyalarımızla sakıncalarına işaret ettiğimiz, yetkililerle yaptığımız her görüşmede gündeme getirdiğimiz sözleşmeli öğretmenlik uygulaması, denenmiş, sıkıntıları görülmüş bir uygulamadır. Standardı tartışmalı çoklu komisyonlarca yapılan böyle bir istihdamın öğretmen olanların sevincinin değil, olamayan çoğunluğun haykırışının daha çok ses getireceği, adaletin tesisinin zor olacağı bu uygulamaya karşı durmaya devam edeceğimizi tekrar ifade ediyoruz. Milli Eğitim Bakanlığı, maşeri vicdanı yaralayan, hakkaniyet ölçütleri her hâlükârda tartışmaya açık olacak olan sözleşmeli öğretmenlik istihdamı uygulamasından da, bunun yolu olan mülakatla öğretmen alımından da bir an önce vazgeçmelidir" diye konuştu.
Milli bir eğitim sisteminin oluşturulması gerektiğini kaydeden Başkan Kalkan, sözlerini şöyle tamamladı:
"Toplumun beklentilerine cevap veren, çocuklarımıza milli, manevi ve evrensel değerler ile çağın gerektirdiği bilgi ve becerileri, toplumsal sorumluluk, şahsiyet ve karakter kazandıracak özgün müfredatın geliştirilmesi için ilgili Bakanlık birimlerinden somut adımlar beklediğimizi; bu hususta talep beklemeksizin katkı sunacağımızı ifade ediyoruz. Öğretim programları geliştirilirken yurt dışından ithal programlar yerine milli, kültürel ve medeniyet değerlerimize uygun, özgün programlar, bunlara uyumlu müfredatlar geliştirilmeli, ders kitaplarında uygulamaya konulmalıdır. Eğitimin vatandaşa sunumuna dair temel tercihleri sınırlayan, demokratik eğitim hakkının önündeki ‘karma eğitim’ dayatmasına son verilmeli; 1739 sayılı Temel Eğitim Kanunu’nda yer alan, ‘Okullarda kız ve erkek karma eğitim yapılması esastır’ ibaresi değiştirilerek, yalnızca kızların, yalnızca erkeklerin ve kızlarla erkeklerin birlikte öğrenim gördüğü/göreceği eğitim kurumları bir seçenek olarak öğrencilere ve ebeveynlere sunulmalıdır. İlköğretim kurumlarında eğitim-öğretim hizmetlerinin sağlıklı ve güvenli bir şekilde yürütülebilmesi için okullara, öğrenci sayısı, fiziki alan büyüklüğü, okulun bulunduğu sosyal ortam, bulunduğu yerin gelişmişlik durumu esas alınarak bütçe tahsis edilmelidir. Okul ve çevre güvenliği, hijyen ve sağlık önlemleri ile hizmetli ve güvenlik personeli istihdamı bu çerçevede sağlanmalıdır. İlk ve ortaöğretim kurumlarında tam gün eğitime geçilmesi yerinde ve gerekli bir uygulama olmakla beraber, bu amaçla derslik ve öğretmen açığının kapatılması için zorunlu adımların atılarak, öğretmen yetiştirme ve altyapı yatırım programlarının buna göre yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda tam gün eğitime geçilmesi için taleplerimizi haykırmaya devam edeceğiz. Çünkü Türkiye’nin gelişmesini ve halkımızın refahını bu şekilde sağlayabileceğimize inanıyoruz. Ülkemizin terör ve ihanet ortamından bir an önce kurtulmasını sürecin titizlikle yürütülmesini ve eğitim çalışanlarının şartlarının geliştirilmesini istiyor."