Kayseri Tabip Odası Başkanı ve Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Nöroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Per 2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü nedeniyle açıklamalarda bulundu.

Kayseri Tabip Odası Başkanı Hüseyin Per, son yıllarda oldukça fazla tanı almaya başlayan neredeyse 68 çocuktan birini etkileyen Otizm Spektrum bozuklukları için sadece ailelerin değil, hem devletin hem de sivil toplum kuruluşlarının bir arada bulunması gerektiğini söyledi. Erken tanı ve uygun özel eğitim hizmetlerinin verilmesiyle topluma yararlı insanlar yetiştirileceğini vurgulayan Hüseyin Per, “ önce böyle bir problem var, bunu nasıl çözeriz denilerek suya sabuna dokunulmayan açıklamalar yerine eylem planlarının uygulamaya konulması gerekir” dedi.

Prof. Dr. Hüseyin Per, “Otizmli çocuklara ne kadar erken ve yoğun eğitim verilirse toplum içinde o kadar bağımsız, kendi kendine yeten, üretken, ekonomiye katkı yapan bireyler olarak yer alabilirler.” Diyerek şunları söyledi:

“ Ailelerine, bakıcılarına ve devlete bağımlı yaşamak zorunda kalmaları, ağır ekonomik sorunları da beraberinde getirmektedir. Otizmli çocuklara sahip aileler maddi ve manevi nedenlerle zor durumdadır, hatta bu ailelerin bir kısmı parçalanmaktadır. Devlet ailelere her türlü yardımı yapacak sosyal projeler üretmelidir.

Otistik spektrum bozuklukları için alternatif tedavi gibi bilimsel olarak kanıtlanmamış tedaviler yapılmakta olup aileler bu konularda dikkatli olmalıdır. Bilinen en etkin tedavi yöntemi etkin bir özel eğitimdir. Hasta yakınları kanıtlanmamış ve suiistimale açık tedavi denemelerinden uzak durmalıdır. Otizmin temel belirtilerine yönelik ilaç tedavisi söz konusu değildir. Tedavi İle ilgili ailelerin sık sorduğu konular olan alternatif tedaviler değerlendirildiğinde otizmin temel belirtilerinde (sosyal-iletişimsel ve stereotipik özellikler) etkili olmadığı yönündedir. Diyet tedavisinin otizm temel belirtileri üzerine her hangi bir etkinliği bildirilmemiş olup; hiperbarik oksijen tedavisinin hiçbir olumlu etkisi yoktur. Her ne kadar otizm etiyolojisinde ağır metallere dair çalışmalar bulunsa da ağır metalden arındırmanın otizm tedavisinde yeri olmadığını bildiren çok sayıda bilimsel veri bulunmaktadır. Otizm hastalarının birçok yerde rapor çıkartmada zorlandıklarını görmekteyiz. Bu çocukların etiketlenmelerinden ziyade topluma kazandırılmaları, özel eğitimin yanı sıra kreş ve anaokullarına devamları da sağlanmalıdır. Otizmli çocuklar için hem kaynaştırma eğitimi hem de ana okullarda sınıfların açılması gerekmektedir. Maalesef zaman zaman bu sınıfların açılmaması için zorluk çıkaranlar da bulunmaktadır. Özellikle eğitim devamlı, tam ve haftada 5 gün en az 30 saat olmalıdır. Otizmde her çocuğun farklı eğitime ihtiyaç duyduğu da unutulmadan bu eğitimi vereceklerin mutlaka donanımlı olmaları gerekmektedir. Bu tür ihtiyaçlar doğru tespit edilip hemen hayata geçirilmelidir. Maalesef bazı aileler halen ihtiyaç duyulan eğitimlere ulaşamamaktadır. Devlet otizm konusunda farkındalığı artırmak için 1. Basamak sağlık hizmetleri ile milli eğitim kurumlarındaki personeli sürekli eğitimden geçirmelidir. Devlet RAM, üniversiteler ve STK ile işbirliği içinde olmalıdır”