10 yıla kadar karaya değmeden yaşayabilen kuş türü hangisidir? Pelikan, Albatros, Karabatak, İspinoz hangisi 10 yıla kadar karaya değmeden yaşayabilir?

Doğru Cevap: Albatros

Albatros Kuşlarının Hikayesi

Bir albatros kadar âşık, ama onun kadar yalnız kimse yoktur. Albatrosların yaşadığı coğrafyayı, yani Güney Okyanusu’nu, insanın, ışık girmeyen, fırtınaların fırtınalarla çarpıştığı, buzsu ve yalnız ruh dünyasına benzetirim. Antarktika’nın kuzey kıyılarından gelen soğuk yüzey sularının, tropiklerin güneyinden gelen sıcak dip akıntılarıyla buluştuğu daireye Kutup Hattı der coğrafyacılar. Denizciler, 50 ve 60 derece güney arasındaki bu hattı geçtiklerinde, bilirler ki, yerkürenin en sert, en rüzgârlı ve asla ne yapacağı tahmin edilemez okyanusuna girmişlerdir. Rüzgâr çoğu zaman buz tepelerinden soğuğu yalayarak gelir ve kutuplardaki yüksek yerçekimi etkisiyle saatte 80 kilometreyi aşan hıza ulaşır. (Rekoru 300 kilometre/saattir.) Albatrosların kanatları, sanki bu rüzgârdan, dalgalardan doğmuştur. Pek az kanat çırpar, kendini rüzgâra ve dalganın ritmine bırakır. Hız kazanmak için, önce kanatlarını dev bir M şekline sokar ve birden denize pike yapar. Suya dokunacak kadar yaklaştığında kanatlarını açabildiği kadar açar, dalgaların helezonik geometrisiyle kusursuz bir uyum başlatır. Dalganın yükselen göğsü ve kanatları arasına sıkıştırdığı rüzgârla birlikte havalanır. Dalgayla tekrar alçalır, tekrar yükselir. Tek bir kanat çırpmadan, yumuşak kavislerle, kilometrelerce uçar. Saatlerce ya da günlerce değil, yıllarca uçar. Hiç konmadan, yıllarca. Antarktika anakarasının yakınlarındaki adalar, denizfilleri, penguenler ve albatrosun (dört türü) aşk yuvalarıdır. Albatroslar, bir yıl önce vedalaştığı eşiyle tekrar buluşmak için bu adalara gelir. Ya da bir daha hayatı boyunca ayrılmayacağı bir eş bulmak amacıyla. Tekeşlidirler ve eşi öldüğünde bile başkasını aramazlar. Bir yılı eşiyle birlikte bir yılı okyanusta tek başına geçiren albatroslar için en büyük tehlike, uzun olta balıkçılarıdır. Güney Okyanusu’nda uzunluğu 100 kilometreyi geçen misinalarla balık avlayanlar, her yıl yüzlerce albatrosun kancalara takılarak can vermesine yol açıyor. Yetişkin bir albatros öldüğünde diğeri de mutlak yalnızlığı tercih edeceğinden, türün çoğalması iyice tehlikeye giriyor. Güney Georgia ya da Kuş Adası’na ya da bölgedeki diğer adalara, önce erkek albatros gelir. Bazen birkaç hafta önceden. Çiftleşme, daha doğrusu sevgililerin buluşma mevsiminde ada, dev jumboların indiği uluslararası havaalanına benzer. Kıyıdaki açıklık alana konan albatroslar, yuvalarının bulunduğu yere kadar yürümek zorundadır. Bazen bu yürüyüş iki üç kilometreyi bulur. Yürüyüş boyunca başka yuvalara uğrar ve türdeşleriyle uzun muhabbetler yapar. Erkek albatros, dişisi gelene kadar yuvayı bulur ve onarır. Dişi albatros, binlerce kuş ve yuva arasından kendi eşini ve yuvasını seçmekte zorlanmaz. İki sevgilinin ilk karşılaşmadaki hasretli kanatlaşması doğada seyri en güzel aşk buluşmalarından biri olmalı. Bu koklaşma, gagalaşma ve kanatlaşma, ilk tanışma sırasındaki kadar uzun bir kurlaşma olmaz. Kuluçka 78 gün sürer. Erkek ve dişi sırayla yumurtaya tüner. Yavru dünyaya geldikten sonra da yaklaşık yedi hafta süreyle yanından hiç ayrılmadan beslenme dönemi başlar. Bu dönemin sonunda yavru ilk ağırlığının 10 katı büyüklüğe ulaşırken, anne ve babadan bile daha iri duruma gelir. Artık kış tamamen bastırmıştır. Yiyecek bulmak için yavruyu bırakıp okyanusa uçma zamanıdır. Albatroslar, bir tür karides olan kriller için okyanusa açılır. Yavru, dört ay boyunca yeryüzünün en kötü hava koşullarında yaşarken, anne ve baba albatros, her üç günde bir ona yiyecek getirir. Yetişkin albatroslar yavrularına getirmek üzere avladıkları krilleri, midelerindeki özel sindirim sistemiyle muhafaza ederler. Yiyeceği bu şekilde haftalarca saklar ve taşırlar. Bazen şiddetli fırtınalar bu dönüşü haftalarca geciktirebilir. Gövdesine takılan bir çiple izlenen dişi bir gezgin albatrosun 17 gün içinde 13 bin kilometreden fazla uçtuğu, bu süre içinde yuvasına yalnızca iki gün uğradığı saptanmıştır. Sonunda kış biter. On aylık yuva yaşantısından sonra yavru artık uçuşa hazırdır. Ama soğuk kış günleri boyunca hareketsiz vücudunu koruyan yağlardan dolayı hantallaşmıştır. Onu besleyen anne babasından bile iridir. Kanat egzersizleri ve yürüyüşlerle zayıflamaya başlar. Kendini hazır hissettiğinde, hızlı adımlarla adanın yüksek kayalıklarından birinden vücudunu boşluğa bırakır. Uçmaya başlar. Başlangıçtaki acemilik hızla kaybolur. Bir albatros ilk uçuşundan sonra bir daha yıllarca hiç konmaz. Yorulmak bilmeden uçar uçar. O artık soğuk okyanusta yalnız bir kuştur. Doğduğu adalardan birine, hayatının tek eşini bulmaya geldiğinde en az beş yıl geçmiş olacaktır. Çiftleşmesi için ise yedi yılın geçmesi gerekecektir. Ömrü mü? Bir insan kadar uzun 70-80 yıl. Olgun bir albatros olduğunda ise hayatının yarısı, yalnız yarısı tek bir aşka adanmış ritmi başlayacaktır. Aşk ve yavruyu büyütmek için adada geçen 12 ayın sonunda gagasıyla sevgilisine veda öpücüğünü verecek, Antarktika’nın soğuk ve sert rüzgârına dev kanatlarını serip okyanustaki yalnızlığına uçup gidecektir.