Osmanlı Devletinde var olan iki önemli cirit takımı hangi ikisinden adını almaktadır?

Cevap: Lahana ve bamya

Tarihteki ilk derbi: Bamyacılar - Lahanacılar

Günümüz derbilerinin temeli, Osmanlı zamanında savaşçıların kurduğu "Lahanacılar" ile "Bamyacılar" adlı 2 takıma dayanıyor. Savaş oyunları tarzındaki yarışlarda, III. Selim Lahanacılar II. Mahmut ise Bamyacılar taraftarıymış
Fenerbahçe ve Galatasaray arasında oynanacak tarihi derbinin heyecanı günler öncesinden futbolseverleri sardı. Ama, İstanbul'un geçmiş yıllarda daha fanatik taraftarlara ev sahipliği yaptığını, sultanların bile uğruna şiirler yazdığı, ölümüne müsabakalar düzenleyen iki takımın varlığını pek az kişi bilir. Biz de büyük büyük dedelerimizin desteklediği Lahanacılar ve Bamyacıların öyküsünü hatırlatmak için tarihçi Rüknü Özkök ile eski İstanbul spor merkezi olan Sultanahmet'te buluştuk. Askeri eğitimle doğan iki takımın izlerini, bugün farkında olmadan önünden geçtiğimiz anıt ve çeşmelerin üzerindeki lahana ve bamya figürlerinde bulduk. III. Selim'in sıkı bir Lahanacı, II. Mahmut'un ise Bamyacı olduğunu o anıtlardan okuduk. 

ASIL AMAÇ, SAVAŞA HAZIRLIK 
Rüknü Özkök, "Eski İstanbul'un en çekişmeli müsabakalarının yaşandığı meydana hoş geldiniz" diye karşılıyor bizi. Lahanacılar ve Bamyacıların öyküsünü aktarmaya ilginç bir detayla başlıyor: "Şimdiki derbiler dostluk ve spor adına yapılıyor. Ancak Lahanacılar ve Bamyacılar sarayın Enderun Bölümü'ndeki savaşçı yiğitlerdi ve müsabakalar her an savaşa hazır olmaları ve tekniklerini geliştirmeleri için yapılan, hatta kimi zaman ölümcül olan oyunlardı. İbrahim Paşa zamanında burada yapılan yarışlar düğünlerde, doğumlarda, bayramların üçüncü günü olurdu. Padişah buraya çıktığı zaman yarışlar başlardı. İbrahim Paşa idam edildikten sonra burası Acemi Oğlanlar Kışlası oldu. Acemi Oğlanlar Kışlası'nda iki tür eğitim görür çocuklar. Bir tanesi kitabi bilgiler, diğeri de okçuluk, denizcilik, atıcılık gibi çeviklik, güç, kudrete dayanan eğitimdir. Törenlerde, eğlence zamanlarında birkaç çeşit yarış olurdu. Mesela maket kaleler yapılır; kalelerin fethedilmesi, ele geçirilmesi gibi oyunlar oynanırdı. Okçuluk yarışları yapılırdı. Rivayete göre yarışları izleyen bir elçi hayretler içinde kalıp 'Yarışlarınız böyleyse savaşınız kimbilir nasıldır?' demiş. 

BAZEN SARAYDA BAZEN AÇIKTA 
İşte o yarışlarda ezeli rakip olan Lahanacılar ve Bamyacıların tarihi çok daha eskilere dayanıyor. Yıldırım Bayezid'in oğlu Çelebi Mehmet, babası ve Timur arasında 1402 yılında gerçekleşen savaştan büyük dersler aldı. Yıllar sonra tahta geçtiği zaman, o savaşta kavradığı süvari birliklerinin önemi sayesinde güçlü birlikler kurmaya karar verdi. Amasya'ya çekilen Çelebi Mehmet, 200 süvariyi diğer adıyla 'cündi'yi talimine aldı. Bunların bir kısmı kendi adına bir kısmı ise oğlu Murad adına talim yapıyorlardı. Kısa sürede rakip haline gelen cündilere isim de takıldı. Amasya'nın bamyası meşhur olduğu için Mehmed'in takımına Bamyacılar, Merzifon'un da lahanası meşhur olduğu için Murad'ın takımına Lahanacılar adı verildi. Bu iki takım saray bahçesinde ve bazen de halka açık meydanlarda cirit dışında güreş, okçuluk, mızrak, top ve labut atma gibi yarışlara da girişirtiler. 'Haydi bamya, bastır lahana' ya da 'Lahanaya kuvvet bamyaya lezzet' tezahüratları yankılandı yüzyıllarca." "Fatih Sultan Mehmet, İstanbul'u aldıktan ve Topkapı Sarayı yapıldıktan sonra o yarışmaların padişah huzurunda Topkapı Sarayı'nın sağında solunda yapıldığı bilinmektedir" diye devam ediyor anlatmaya Özkök: "Mesela Lahanacılar, yeşil pantolon, yeşil gömlek, yeşil bayrak; Bamyacılar ise kırmızı pantolon, kırmızı gömlek, kırmızı bayrak taşırlardı. Cirit oyunları yaklaşık 20-21 kişiyle olurdu. Enderun'da bulunan Lahanacılar'ın, Bamyacılar'ın yarışmaları hem kalite olarak üst düzeyde hem de biraz daha profesyonelce olmaktaydı. Çünkü onlar o yarışmalarda kendilerini gösterdiği ölçüde daha üst makamlara çıkabilirlerdi." 

'TEZAHÜRAT DA YAPARLARDI' 
Sarayda cuma namazından sonra gerçekleşen müsabakaları halkın takip etmesinin mümkün olmadığını vurgulayan Rüknü Özkök, "Ancak özellikle bayramlarda, eğlencelerde gerçekleşen mücadeleler halka açık meydanlarda olur, büyük halk kitlesi de bunları yakından takip ederdi. Saraydaki yarışlarda padişahın huzurunda ve saray adabı gereği kimsenin tezahürat yapacağını düşünmüyorum ama meydanların Lahanacılar ve Bamyacılar diye bağırdığını tahmin ediyorum. Çünkü özellikle padişahın desteklediği takımın taraftarı da çok olurdu" diyor. 

EN FANATİK TARAFTAR III. SELİM
Konu taraftarlığa gelince padişahların da zaman zaman fanatik taraftar olduğunu kaydediyor Rüknü Özkök. Öyle ki takımını destekleyen padişahlar sarayın bahçesine tuttuğu takımın anıtını bile diktirmiş. Topkapı Sarayı'nın Bab-ı Hümayun Kapısı'ndan sağa inen yol üzerinde, biri bamya diğeri ise lahana motifleriyle süslü iki dikili taş göze çarpıyor. Padişah III. Selim, 1790'da cündilerden birinin 434 adımdan tüfekle bir yumurtayı vurması üzerine anıtı diktirmiş, üzerine de bir lahana figürü koyduruvermiş. Bamya Anıtı'nı ise II. Mahmut, yetiştiği Bamyacılar Ocağı'nın anısına 1811'te yaptırmış. Anıt yapıldığında üstünde bir bamya figürü varmış, fakat şu an mevcut değil. Topkapı Sarayı'daki kadar net bir başka kalıntının daha günümüze ulaştığını belirten Rüknü Özkök ile birlikte Çengelköy'e doğru yola çıkıyoruz. Çengelköy'deki Sabancı Polis Karakolu'nun önünde, kurnası kaldırımın altında kalmış ve üzeri yeşille boyanıp yazıları silinmiş bir çeşmeye götürüyor bizi. Tepesinde koskoca bir lahananın bulunduğu çeşmenin üzerindeki yazıyı zar zor okuyan Özkök, "Kavas Ağası Ahmet'e ait bir hayratmış. 1850'ler olabilir. İşte o zamanlar taraftarlar bağlılıklarını böyle gösterirlermiş" diyor.