Sabah kahvemi içmediğimde fırında kurumuş keçi eti gibi oluyorum sözünün sahibi Kahve Kantatı operasının bestecisi kimdir?

Kahve kokulu Bach akşamı

J.S. Bach?ın Avrupa?yı saran kahve tutkusu için bestelediği ?Kahve Kantatı?, Emma Kirby gibi önemli bir sopranonun da yer aldığı bir topululuk tarafından BÜ Albert Long Hall?da seslendirildi. Topluluk unutulmaz bir barok akşamı yaşattı
Kahve kokulu Bach akşamı
Soprano Emma Kirby’nin konserdeki performansı olağanüstüydü.

19 Kasım Çarşamba akşamı, Johann Sebastian Bach’ın kariyeri boyunca bestelemiş olduğu tek operasını dinlemek üzere Boğaziçi Üniversitesi’nin sevimli yapısı Albert Long’daydım.  ‘Bach’ın operası ortaya çıktı da benim mi haberim olmadı?’ diye soruyorsunuzdur şimdi muhakkak. Hemen heyecanlanmayın zira J.S.Bach’ın ‘Kahve Kantatı’ adındaki mizahi sahne eserinden bahsediyorum. ‘Sahne eseri’ nitelendirmesi, bir dindışı kantat için ilk bakışta yanıltıcı sayılabilir ama ‘Kahve Kantatı’nın günümüzde kostümlü, mizansenli olarak, tıpkı bir ‘komik opera’ gibi ‘sahnelendiğini’ söylersem bu nitelendirme yadırgatıcı olmaz sanırım.
Evin İlyasoğlu’nun koordine ettiği Albert Long Hall Klasik Müzik Etkinlikleri kapsamında düzenlenen konserin öncesinde fuayeye giren misafirleri yoğun bir ‘Türk kahvesi’ kokusu karşılıyordu. Gecenin sponsorlarından Kurukahveci Mehmet Efendi ve Mahdumları’nın masasındaki kahve makineleri hiç durmadı o gece. Bach’ın yaşamını sürdürdüğü 18. yüzyıl Leipzig’indeki ‘kahve çılgınlığı’na benzer bir hava hâkimdi.
Bilindiği gibi, sadece Leipzig değil, Viyana başta olmak üzere dönemin tüm Avrupa kentlerinin bu çılgınlığa kapılmalarının sebebi, Osmanlı’nın seferlerinden geride kalan kahve çuvalları... Günümüz ‘cafe’ kültürünün temelini oluşturan kahvehanelerin müzik tarihinde en iz bırakanı ise, J.S.Bach’ın yaşama veda ettiği 1750 yılına dek görev yaptığı Leipzig kentinin pazar yerinin hemen ilerisindeki Catharinenstrasse üzerinde bulunan Cafe Zimmermann. 1723 yılında bu kentin ana kilisesinin kantorluk görevini üstlenen Bach, Telemann’ın 1701 yılında kurduğu seküler müzik topluluğu Collegium Musicum ile Cafe Zimmermann’da düzenli konserler veriyordu. 211 Bach eser sayılı ‘Kahve Kantatı’nın da bu ünlü mekânda seslendirilmiş olması kuvvetle muhtemel. 

Genç kızın kahve tutkusu 
1732-1734 yılları arasında yazılan ‘Kahve Kantantı’nda  şan partilerini tenor, soprano ve bariton sesler söylüyor. J.S.Bach, o dönemde yaşanan kahve tutkusunu, eserin baş kişilerinden Lieschen (soprano)’de simgeleştirmiş. Babası Schlendrian, gözü kahveden başka bir şey görmeyen kızı Lieschen’i yaklaşık 25  dakikalık eser boyunca yola getirmeye çalışıyor. Bakıyor olacak gibi değil, dikbaşlı olmakta ısrar ettiği sürece kocasız kalacağı yollu tehdit ediyor. Bunun üzerine yelkenleri suya indirmiş gözüken Lieschen’in aslında kahveden vazgeçmek niyetinde olmadığını, babasını kandırdığını anlıyoruz son sözlerinden. 

Özlediğimiz kusursuzlukta
Bu keyifli eseri, günümüzün önde gelen barok müzik yorumcularından dinleme zevkine eriştik o akşam, Albert Long sahnesinde. İngiltere’den kalkıp gelen London Baroque topluluğu üyeleriyle birlikte, soprano Emma Kirkby, bariton Peter Harvey ve barok flütçü Ashley Solomon, çoktandır özlediğimiz kusursuzlukta bir barok müzik akşamı sundular. Purcell ve J.S.Bach’ın eserlerinde dinleme olanağı bulduğumuz bu isimleri bir araya getirmek önemli bir iş. Kısıtlı olanaklarla bu programı oluşturduğunu bildiğimiz Albert Long, candan bir tebriki hak ediyor. Ashley Solomon’un da kadroda olduğunu konser akşamı öğrendim ve çok mutlu oldum. Daha önce İstanbul’a, kurucusu olduğu Florilegium topluluğuyla birlikte gelen usta barok flütçü Solomon’u ‘Kahve Kantatı’nın icrasında sımsıcak yorumuyla dinlemek büyük bir zevkti. 
Bariton Peter Harvey ve soprano Emma Kirkby için ne söylense azdır... 59 yaşındaki Kirkby’den bu olağanüstü performansı beklemiyordum doğrusu. Ama muhteşem tekniği ve kontrolüyle küçük, tatlı, meleksi, yumuşacık sesini hâlâ o kadar ustaca kullanıyor ki Kirkby, belki de beklemeliydim. O akşam Emma Kirkby’ye doyamayanlar için, sanatçının son dönemde BIS firmasından çıkan ve Türkiye’de rahatlıkla bulunabilen albümlerini öneririz. Bilge kişilik Charles Medlam, 1720 yapımı bas viyolüyle alkışı hak etti.
Tenor Güvenç Dağüstün ise bu önemli isimlerin arasında o akşam kendine yer bulmayı başarmış genç bir Türk yorumcu. Fazıl Say’ın ‘Nâzım Oratoryosu’ndan tanıdığımız Dağüstün’ü ‘Kahve Kantatı’nda anlatıcı olarak izledik. Tenor sesin yanı sıra tiz perdelerde aynı zamanda bir kontrtenor olduğunu belli eden kafa sesleri kullandı Dağüstün. Almanca diksiyonunu biraz daha geliştirirse belki başka kantat icralarında da zevkle dinleme şansı buluruz bu yetenekli şancımızı.
Ama biliyorum, benimki geleceğe dönük boş bir temenniden ibaret. İstanbul’da en son ne zaman bir kantat icrası dinlediniz, hatırlayabiliyor musunuz? Bach’ın 209 adet dinsel ve dindışı kantatı dinleyenin önüne o kadar zengin bir ses evreni sunar ki... Yine de Bach’ın eşsiz kantatlarını merak edenler, Masaaki Suzuki’nin veya John Eliot Gardiner’in müzik mağazalarımızda da bulabilecekleri kayıtlarına göz atabilirler. 

Cevap: Bach