Mohaç’a doğru ilerleyen Kanuni’nin ordusundaki ‘’ Kızılelma’’ neresi? diye soranlara, ‘’Padişahımızın gitmek istediği yer’’ diye cevap veren neferle; Afrin’e doğru ilerleyen tankın üzerindeki Mehmetçiğe, ‘’istikamet neresi’’? diyen muhabire, yüzyılların mayaladığı o müthiş cevabı ‘’Kızılelma’’ demesi tarihi tekrar tekerrür ettiriyor.

Nedir bu Kızılelma?

Nasıl ki…

Mehter marşının sedalarının yankıladığı, Balkan Coğrafya’sını, Türkistan’ın Tanrı Dağları’nda uluyan Bozkurt’ları, Azerbaycan’ı, Urumçi’yi, Türkmen elini, tüm Türk Coğrafyası’nı bir bütün olarak görmektir.

Kızılelma ülküdür, idealdir, Türk Cihan Hakimiyeti’nin sembolüdür.

Bir gün, Luistiamos Ayasofya’nın önüne heykelini diktirir.

Kendini Süleyman(as) Peygamberden bile güçlü hissetmektedir.

Heykelin eline bir küre kondururlar. Luistiamos dünyayı elinde tutmaktadır.

Der ki: ‘’Kızılelma onun elindeki küredir.’’

Kızılelma, İstanbul’dur. Roma’dır. Viyana’dır. Vatikan’dır.

Nereyi fethettiyse Türkler, Kızılelma bir sonraki yere dönüşmüştür.

Kızılelma, Allah’ın isminin duyurulacağı mekan, İslam’ın tebliğ edileceği zemindir.

Kızılelma, adap edilecek yurt, imar edilecek topraktır.

Kızılelma, Orta Asya Türklerini Osmanlı Türklerine bağlayan ortak tarihin ülküsüdür.

Kızılelma, dünyayı nizam verme gayretinde olan bu necip milletin asil gayesinin adıdır.

Kızılelma, Türk’ü Türk yapan özelliklerden biri, millet idaresinin bir nişanesi, var olma felsefesinin özel ismidir.

Oğuz Kağan Kızılelma’yı anlatırken:

‘’Daha deniz daha ırmak’’

‘’Gün tuğ olsun, gök çadır’’ der.

Bizlere tarihi tekrar tekerrür ettiren; Afrin’e giderken ‘’Kızılelma’’ya gider gibi giden ve geride kalanlara’’Beklemesinler’’ diyecek kadar kendine güvenen yiğitler.

Sizlerle değil Afrin, ‘’Dünya’’ fethedilir.

Allah yar ve yardımcınız olsun.

Kızılelma’da buluşmak dileğimle.