Geçtiğimiz günlerde sitemizde yayınlanan 'Necip Fazıl Şehir Hastanesi bu şehir için büyük bir değerdir!' başlıklı yazıyla ilgili KSÜ Rektör Yardımcısı Kadir Saltalı bir açıklama gönderdi.

Sorunlu Gazetecilik gereği cevap hakkımızı saklı tutarak açıklamayı aynen yayınlıyoruz. Korona Virüsle mücadele günleri geçtikten sonra cevabımız verilecektir:

Haber 46 sitesinde 26.03.2020 tarihinde Furkan ÇAM tarafından “TIP FAKÜLTESİ HASTANESİNDE VAZİYET KÖTÜ NECİP FAZIL HASTANESİNİ ÖRNEK ALMALISINIZ” başlıklı bir haber yapılmıştır.

Haberde “Kahramanmaraş’ta skandalları bitmeyen Tıp Fakültesinin Necip Fazıl Şehir Hastanesinin Örnek alması tavsiyemdir” ifadesi yer almaktadır. Bu cümlede “skandalları bitmeyen Tıp Fakültesi” ifadesindeki skandal kelimesi TDK sözlüğünde “büyük yankı uyandıran, utanç verici veya küçük düşürücü olay” manasındadır. Buna göre, Tıp Fakültesi hastanesinin böyle bir kelime ile eşleştirilmesini basının eleştiri sınırlarını aşması olarak değerlendirmekteyiz. Yine aynı cümlede Tıp Fakültesi Hastanesi ile Necip Fazıl Şehir Hastanesinin karşılaştırılması yapılmıştır. Topluma hizmet veren her kurumun hizmet alanı bazan aynı olsa dahi görev alanları farklıdır. İlimizin sağlık alanında önemli bir kurumu olan Necip Fazıl Şehir Hastanesi görev alanı sağlık iken Tıp Fakültesi Hastanesinin hem sağlık hem eğitim hem de AR-GE misyonu vardır.

Ülkemizde ve ilimizde sağlık hizmeti veren kurumlar Sağlık Bakanlığı tarafından 2 yılda bir denetlenmektedir. Sağlık Bakanlığının 2019 yılı denetlemelerinde ilimizde en yüksek puanı (Yüz puan üzerinden 95.25 puan) KSÜ Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi almıştır. Hal böyle iken bilgi, belge ve araştırmaya dayanmadan bu tür haberlerin yapılması ile hem toplum yanlış bilgilendirilmekte hem de haber yapıcının güvenirliği tartışma konusu olmaktadır.

Aynı haberde hastanenin 150 milyon borcu olduğu ifade edilmiştir. KSÜ Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi döner sermaye gelirlerinden mevcut yasa gereği 699 çalışanının maaşını ve yılda 4 defa ikramiyelerini ödemektedir. Mevcut uygulama üniversite hastanesine büyük bir yük getirmektedir. Aynı zamanda, Sağlık Uygulama Tebliği (SUT) fiyatları 2007 yılında yayınlanmış olup günümüze kadar bazı tıbbi malzeme fiyatında güncelleme yapılmıştır. Hastaneye alınan çoğu tıbbi ürünün serbest piyasa fiyatları ile SUT fiyatları örtüşmemektedir. Bu durumda hastanenin aldığı birçok tıbbi ürün serbest piyasa fiyatı ile alındığından, SGK ödemesi ile güncel piyasa fiyatı arasındaki farkı hastane kendisi ödemektedir. Güncel fiyata göre alınan her tıbbi malzeme hastane kaynaklarının azalmasına neden olmaktadır. Bu konuda ülkemizdeki tüm Tıp Fakültesi Hastanelerinin sorununu çözmek için Sağlık Bakanlığı ile Üniversiteler birlikte çalışmakta ve konu Sayın Cumhurbaşkanımıza arz edilmiştir. Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatları doğrultusunda Sağlık Bakanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı, Tıp Fakültesi Hastanesi olan Üniversiteler sorunun çözümü konusunda çalışma içerisindedir. Aynı zamanda hastanemizde kaynakların en iyi bir şekilde kullanılabilmesi için gereken hassasiyet en üst düzeyde gösterilmektedir. Üniversite Hastanelerinin mali durum sıkıntısı sadece KSÜ Tıp Fakültesi Hastanesi için değil, Ülkemizde Sayıştay “2018 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporun” dahi diğer üniversite hastaneleri için benzer tespitler yer almaktadır. Haberde borç ve bütçe sorununun sadece KSÜ Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesine özgü olarak verilmesi haber yapanın konuyu detaylı araştırmadığını göstermektedir.

Haber 46 sitesinde yapılan haberde COVID-19 salgını nedeniyle KSÜ Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesinde birçok sağlık çalışanının izne ayrıldığı belirtilmiştir. KSÜ Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesinde Corona salgını nedeniyle Cumhurbaşkanlığı, Sağlık Bakanlığı ve YÖK genelgeleri doğrultusunda hareket edilmektedir. Bu genelgelerde belirtilen kronik hastalığı olanlar dışında sağlık çalışanları görevlerinin başındadır. Bu salgın nedeniyle, üniversitemiz ve hastanede konu uzmanlarından bilim kurulu oluşturulmuş olup bilim kurulu günlük değerlendirme yaparak önerileri Rektörlüğe sunmakta, sunulan öneriler üniversite ve hastane yönetimi tarafından uygulamaya geçirilmektedir.

Diğer yandan aynı haberde enjektör dahi alamayacak duruma gelen Tıp Fakültesi hastanesi günlük 250-500 hastayı tedavi etmeye çalışıyor denilmektedir. KSÜ Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesinde tıbbi malzeme alımında önemli bir sıkıntımız yoktur. Hastanede ihtiyaç duyulan malzeme talebi ihtiyaç duyulan birim tarafından zamanında talep yapıldığında alımı yapılmaktadır. Haber yapıcı haber yapmadan hastaneye gelip günlük ya da haftalık hastaneye tıbbı malzeme girişini hastane yetkililerine sormuş olsa kendisine sağlıklı bilgi verilebilirdi. Böylece toplumu yanlış bilgilendirmenin de önüne geçilebilirdi. Haberde günlük 250-500 hastayı tedavi etmeye çalışıyor denilmektedir. Tüm dünyayı sarsan COVID-19 salgını nedeniyle günlük hastaneye gelen hasta sayısı 300 civarındadır. Salgın öncesi ise 2500-3000 hasta KSÜ Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesine gelmekteydi. Zaten COVID-19 salgını döneminde Sağlık Bakanlığı ve konu uzmanları, acil ve ağır bir vaka olmadıkça hastanelere gidilmemesi konusunda vatandaşlarımızı uyarmaktadır. Haberde salgın nedeniyle hasta sayısının 250-500 düştüğünü belirtmek yerine, salgın öncesi hasta sayısı ile salgın sonrası hasta sayısının karşılaştırılmalı olarak verilmesi durumunda daha bilgilendirici bir haber olabilirdi.

Yine aynı haberde, iki öğretim üyelerimiz ile ilgili mesaiye gelmedikleri, mesai saati içerisinde görev başında olmadıkları, asistan eğitimi vermedikleri ifade edilmiştir. Bu konuda yaptığımız kamera kayıtları ve eğitim tutanakları incelemesinde ilgili öğretim üyelerinin hastanedeki görevlerini aksatmadıkları görülmektedir. Kaldı ki; haberde ismi geçen öğretim üyesinin başkanı olduğu anabilim dalımız Türkiye’de Türk Dermatoloji Yeterlilik Yürütme Kurulu tarafından 18.03.2020 tarihinde “Kurum Uzmanlık Eğitimi Yeterlilik Belgesi (Akreditasyon)” alması onaylanmıştır. Ayrıca iddia edildiği gibi öğretim üyelerimizin özel bir kurumda çalışması söz konusu olmayıp, özel bir şirkete hissedarlığı söz konusudur. T.C. Danıştay, 1. Daire (E.1991/77, K.1991/105, Tarih;19.6.1991)’nin kararında özetle “bir şirkette yönetim ve idari kadrosunda olmamak kaydıyla ortak olmanın memuriyete engel faaliyetlerden sayılmadığı ifade edilmektedir. Haber yapan haberci, gerekli araştırmayı yapmadan çamur at izi kalsın edası ile haberde konu olan kurum ve öğretim elamanlarını töhmet altında bırakmaktadır.

Sonuç olarak, ana gündemimizin COVID-19 salgını ile mücadele olduğu bu süreçte herkesin hassasiyet ve sorumluluk göstermesi gerekmektedir. Bu nedenle, haber yapan haberciyi ve haber sitesini habere konu olan kurum ve öğretim elemanlarının tüm hukuki süreci saklı kalmak kaydı ile verilere ve sağlıklı bilgi ve belgeye dayalı doğru haber yapmaya davet ediyoruz.