Büyük zatlar bu öğütleri öyle kolay vermezler hatta aylarca pişmelerini sağladıktan sonra nasihatta bulunurlarmış. Birinden miras kalınca onu alınca nasıl seviniyorsak bu değerlere de öyle sevinilip önemle uyulmalıdır, doğruluk payı olmasa günümüze kadar yaşatılmazlardı. Bazı çocukların davranışları dikkatinizi çekmiştir, onlar durgun içene kapalı,sessiz bir kişilik sergilerler, sanki onlara göre hayat, zorla katlanılan renksiz, sürüklenilen, iştahsız bir zorunluluk gibi gelir. Yüzlerine bakınca acır, acaba ne derdi var dersiniz, sorduğunuzda hiçbir dertleri yoktur ama geçmişten gelen sanki bir küskünlük var gibi, hakkımı yediler der gibi bir bakış sergilemeleri, insanı nerde yanlış yaptık, diye düşündürüyor. Mesleğimiz icabı çok öğrenciyi gözlemleme fırsatı buluyoruz, artık insanların mimiklerinden, yüz ifadelerinden hangi duyguda olduklarını tahmin edecek seviyeye geldik. Bu araştırmalarımda gözlem altında tuttuğumuz, incelediğimiz aile profillerinde, özel ilgilendiğimiz aile çocuklarında, hem anne babası çalışan hem annesi çalışmayan ailelerin ev hallerini de gözlemleme şansımız oluyor. Aradaki fark çok bariz bir şekilde anlaşılıyor. Bakıcı kadının okuldan gelen ortaokul öğrencisine davranışındaki mesafe, ısrar aralığı, sözlerinin dinlenilmesindeki inandırıcılık, tesir oranı, ilişkilerin menfaat uğruna olan sınırları, belli mesafeden sonra vurdumduymazlık ve umursamazlık, bananecilik tesirinde yetiştirilen bir gençlik tam bir aile sıcaklığını öğrenemeden büyüyen bir nesil, acaba önüne sürülen varlıklı bir hayatla telafi edilebilecek mi? Kendilerine ev, araba alınmış, özel okullarda okutulmuş ama anne sevgisini tam alamamış, baba disiplinini görememiş, serbest yetişip hiçbir zorluk tattırılmadan yetiştirilen yeni nesil nasıl meyveler verir tartışılması gereken elzem konulardandır. Kapıdan yakası düzeltilerek gönderilen öğrencinin yüzüne konduran anne busesiyle iyi dersler, hayırlı işler duası eşliğinde kapıdan gönderilip akşam yine enerji dolu evine geleceklerin hasretiyle planıyla yemekler yapmış, onların güzel tepkilerini umarak bekleyen annenin enerjisiyle; yıpranmış, enerjisini biraz daha fazla paraya harcamış, kapıdan göndermeyi yolcu etmeyi bırak, yüzüne hasret kalarak büyüyen çocukların hatta evinin kapısından ayrılıp işe giderken annesini bırakıp evde bakıcısıyla kalmak istemeyen çocuğun gözyaşları ve uzanan boşa çıkan ellerinin hesabı, yaşanılamayan anne hasretiyle beslenen gözyaşlarıyla sulanan, anne şefkatine göz temasına bile hasret büyüyen çocukların hakkını hiçbir daire ev, araba, para, mal, mülk karşılayamaz, ama insanın mal, para dünya ve benlik hırsı her şeyi alt üst ederek fidanların boynunu bükük bırakabilir. Evde annesi babası olmayan çocuk ne yapar? Tabiki en basit şekilde o zamanı dolduracak bir şeyler bulur, bilgisayar ,internet, televizyon... dışarı çıkması yasaktır, bakıcıya talimat öyledir, tehditle anneni ararım, babana gelince derim, gibi tehditlerle büyür, para kazanmaktan evladını kazanamayan ailelerin sonuna hep beraber şahitlik ediyoruz. Onlara sadece paranın önemli olduğunu, bu dünyada onun geçer akçe olduğunu her defasında kafalarına çakıyoruz, yarın yaşlanınca da bunları duyup yaşayacağız, çünkü armut dibine düşer,göz gördünü bilir... İşe giden anne çok mu verimli olur? Aklı nerde kalır? Aklı çocuğunda değilse iyi bir anne sayılabilir mi? Hepside cevap ister soruların, ama zor sorular... Eğer hakiki kaliteli anne ise hiçbir an evladını aklından çıkaramaz, bir an önce evine dönmek ister hatta işten izin rapor alıp evine zaman ayırmak asıl vazife olduğundan asıl vatanı çeker onu... Rapor alır, iş verimi düşer, okulda öğretmense öğrenciler mağdur olur, okul mağdur olur vs... (küllümen hasarat) Eğer bir çocuk cesur değil, hep pısırıkla tehditle annen gelince, baban gelince kızar, ifadeleriyle büyümüşse, tepkiler hep erteleniyorsa, anında karar verilemeyip arka planlara kalınıyorsa, işler uzuyorsa zor kararlar veriliyorsa, anne , baba çok uzaktaysa ve böyle büyümüşse, yüzler dertli sıkıntılı, hayata küskünse, tehlikeleri göze alamadan hep risksiz yerlerde oynadıysa, riske bağışıklık kazanmadıysa, anasız oğlak gibi sehilde, düzde oynadıysa, hiç rampa gösterilmediyse o çocuk, en yakın çukura düşer, büyük yaşın çukuru da büyük olur.... Anası yanında oynayan çocuk onun kendisini gözlediğini bilir, koruyucu melek gibi nefesini ensesinde hisseder, odayı kilitleyip saatlerce içerde kalamaz bakıcıdaki gibi, anadır o hemen açtırır kapıyı, kontrolü alır eline yeri gelirse uyarır, bazen patlatır ensesine verir terbiyesini sıcağı sıcağına,hangi hareketten sonra yediğini unutmaz, önlenir daha büyük felaketler.... Bakıcını böyle bir hakkı yoktur, bazı hakları vardır sadece... Çocuklarımın geleceği için onları terkettim, para kazanmaya gittim teranelerinin sonunda iki ev parası, üç araba parası fazla biriktirmişlerdir ve çocuklara hiç kış yaşatılmamıştır, hep mevsim bahar veya yaz sanmışlardır. Ölüm Allahın emri, kaçış yok.... Öldükten sonra kalanları paylaşmaları en fazla on dakika aralar, kendi emeğiyle zorluğunu görmeden, kazanılan paranın malın değeri ne kadar bilinir herkes bilir... Sonuç?.. Kim kazandı, kim ne kaybetti?..