Mardin Artuklu Üniversitesi (MAÜ) Arkeoloji Bölüm Başkanı Yard. Doç. Dr. Güner Coşkunsu, beraberinde Öğretim Üyesi Yard. Doç. Dr. Minna Lönnqvist ile yeni yerleşim alanında bulunan antik taş ocaklarında incelemelerde bulundu.
 
Yard. Doç. Dr. Coşkunsu, burada AA muhabirine, geç Roma ve Bizans dönemine ait olduğunu düşündükleri antik taş ocaklarında henüz arkeolojik bir çalışmanın yapılmadığını söyledi.
Taş ocaklarının çevredeki moloz ve çöp yığınlarının arasında kalmasının üzücü olduğunu ifade eden Coşkunsu, "Taş ocaklarında ciddi bir arkeolojik dolgu bulunuyor. Burada arkeolojik kazı yapılması halinde taş ocaklarının tarihi, işleyişi, tekniği, o döneme ait sosyal ve idari sistem hakkında bilgi edinmek mümkün olacak" dedi.
Coşkunsu, uzmanların bu taş ocağında ciddi bir araştırma yapmasını önererek, taş ocağının hayranlık uyandıran Mardin siluetini ve tarihini oluşturan taşın kaynağından biri olduğunu vurguladı.
"Taş ocakları korunarak, turizme açılmalıdır"
Taş ocağının çok nitelikli taşların çıkartıldığı antik bir kaynak olduğunu dile getiren Coşkunsu, şöyle konuştu:
"Hem bu ocaklara hem de Mardin'in çeşitli dönemlerine ait sivil, dini, idari ve savunma mimarisine baktığımızda Mardin ve çevresindeki şaheser niteliğindeki taş işçiliğinin ve geleneğin sürekliliğini görmek mümkün. Sadece taşların ocakta ustalıkla şekillendirilip çıkartılması değil ocakların açılmasındaki mühendislik ve mimarlığın da üst düzeyde olduğunu görüyoruz.
Bir katedral kadar ihtişamlı bu taş ocakları farklı bir atmosfere sahip. Burada yakın bir zaman kadar bölge insanı tarafından da kullanılmış birkaç döneme ait taş ocağı var. Sadece tarihi bir peyzaj alanı olarak bile korunmaya ve UNESCO Dünya Kültür Mirası olmaya değer bu taş ocakları korunarak, turizme açılmalıdır."
Arkeoloji bölümü olarak Mardin'deki taş ocaklarıyla ilgili bir araştırma yapmayı düşündüklerini kaydeden Coşkunsu, taş ocaklarının kapsamlı şekilde incelenmesi için bölgeye uzmanları beklediklerini sözlerine ekledi.
''Bu taş ocaklarının benzerleri Avrupa'da da var"
Yard. Doç. Dr. Minna Lönnqvist ise ünik taş ocaklarında yüksek kalitede bir antik taş işlemeciliği gördüklerini söyledi.
Ocaklarda dikey blok ve keski izleri ile sütunlar, galeriler, pencereler ve rafların çok belirgin olduğuna işaret eden Lönngvist, Dara'daki taş ocaklarında da benzer bir taş işçiliği bulunduğunu belirtti.
"Bu taş ocaklarının benzerleri Avrupa'da da var" diyen Lönngvist, Mardin'deki manastırların bu ocaklardan çıkan taşlarla yapıldığını düşündüklerini dile getirdi.
Lönngvist, "Mardin'deki bu taş ocakları korumaya, gelecek nesillere aktarılmaya, yerli ve yabancı turistlerin ziyaretine açılmaya değer niteliktedir" diye konuştu.