Osmanlı Devleti zamanında Hindistan sultanı, Çin İmparatoru, iran şahı, moğol hanı bunlardan hangisine fağfur denirdi? Fağfur nedir ne demektir? Fağfur kökeni ve anlamı nedir?

FAĞFUR: Yarı şeffaf Çin porseleni. Çok kıymetli porselenden yapılan yemek kabı. Çin yapısı. * Eskiden Çin İmparatoruna verilen isim.

Fağfur : ( kâse-i fağfur)

Fağfur   diğerr dillerdeki Alm. Porzellan (n), Fr. Porceleaine (f), İng. Chinaware, porcelain kelimelerini karşılar. Sözlük anlamı olarak : Eski  Çin imparatorlarına verilen unvan. Çin'de yapılmış kâse, tabak, vazo vb. porselen eşya anlamlarına gelir.

Fağfur kelimesi Çin Kayserlerini ve ve Çinde yapılmış porselen eşyaları hatırlatan anlamları ile divan şiirmizde karşımıza bol bol çıkar.  Fağfuri tabak,  fagfuri, fincan, kase,  saray, kâşane , tabirleri şiirimizde bol bol kullanılmıştır.

 “Fağfûr” da hem  Çin sultanı hem de meşhur Çin porselenleri için kullanılır. Fağfur kelimesi divan şairlerinin zihninde Çin İmparatoru anlamı ile de dolaşır. Çin hakanı olmak; saltanat ve güç sahibi olmayı ifade etmektedir. Fağfur bu yönleri ile kasidelerde geçer. Kasidelerde Çin  kayseri ile kıyas edilen mahbuplar Çin kayserlerinden veya fağfurlarında üstün tuturulur.  Fağfur’un çok nadir ve pahalı olması  Çin hükümdarlarını da ifde etmesi;  şairlerin kıyaslar yapmalarına neden olmuştur.  “Divan şairleri tarafından memduhu överken bir kıyas olarak zikredilen şahıslar kategorisinde  de kullanılmış;  övülen bir kişi ile kiyaslanmış,  ve daima memduhtan değersiz   gosterilmiştir. ”  Dursun Ali Tökel

Gedâ-yı kûyun olup dergehünde kâse-lîs olmak
Diyâr-ı Çînde fağfûr u hâkân olmadan yegdür             Azmî[1]

Bilindiği gibi günümüzde dahi Çin porselenleri dünyaca meşhurdur.  Fağfur Çin'de, senelerce süren bir işlemden sonra elde edilen çok kıymetli bir seramik toprağının da adıdır. Bu topraktan yapılan fincan , tabak, biblo, ve kaseler çok pahalıdır. Çin porselenlerin kıymeti işte bu toparağından ve üzerine yapılan  ince işlemelerden gelir. 

Fağfurların kırılması çok değerli bir  eşyanın kırılması demektir.  Fağfurların kırılması şikset olması şairlerimizin güzel tasavvurlar oluşturmasına zeminler hazırlamıştır.

Her ney-i seng-i belayı rüzgar itse şikest
Ya ser-i kayserdir ol   ya efser-i fağfurdur.     Rüşdi [2]

Lutf-ı haddünden  şikest âyîne-i Çînî bulur
Nak-ı hüsnünden hacâlet nüsha-i Erjeng alur          Karamanlı Nizami

Fağfuri kaselerden ş yapılmış kadehlerden  içilen şaraplar  ve  fagfuri kaselerin çıkardığı sesler divan şairlerimizin  hayallerini süsler.

Neşve tahsil ettiğin sagar  da senden gamlıdır
Bir dokun bin ah işit kase-i fağfurdan                                Ali Bey

Kase-i lebriz  fağfur olsa da vermez sada
Servet  efsayiş bulunca  ağniya hissetlenir        Rağıp Paşa

Divan şairlerinin muhayyilesinde bu fincanlar ve kaselerin yanı sıra fağfurdan yapılmış sırça saraylar ve kaşaneler de vardır

Nerdübanlar bûsiş-î nermîn-i dâmânıyle mest
İndi bin işveyle bir kâşâne-î fağfûrdan

Cihan sahnında  bir âmâde bezm-i  hass-ı şahane
Felek bezminde bir şeh-i kâse-i  yektâ-yi fağfuri         Nefi

Bum nevbet mî- zened  ber tarem-i Efrasyap
Pedadar-ı  mi koned  der kasr-ı kayser ankebud       Fatih Sultan  Mehmet

Bu  Farsça beyti Fatih İstanbul’u aldığında  harap hale gelmiş olan Bizans Tekfurlarının sarayını görünce söylemiştir.

Efrasyap'ın  yıkılmış sarayının kubbesi üzerinde baykuşların nevbet  - gülbank çaldığı gibi ,  Rum Kayserinin  sarayının  kapıların a örümcekler perdedar olmuş.