1995 yılında başlanan Domuztepe kazıları devam ediyor. Manchester Üniversitesi ve British Museum'dan katılan 20 kişilik ekip tarafından yürütülen kazılarda önemli bulgulara ulaşıldı. 1994 yılında yapılan yüzey araştırmasında bölgede büyük bir Halaf höyüğü ortaya çıkartılmış ve California Üniversitesi'nden (UCLA) Elizabet Carter ile Manchester Üniversitesi'nden Stuart Campbell tarafından kazılar başlatılmıştı. 2007 yılında Carter'in kazılardan ayrılmasının ardından İngiliz arkeolog Dr. Campbell kazıları devam ettiriyor. İngiltere'den gelen çok sayıda arkeologun yanı sıra bazı vatandaşlarda kazılarda görev alırken, Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) arkeologlarından Deniz Erdem ve Mina Şentek'in de yer aldığı kazıları bakanlık adına Tolga Çelik takip ediyor. Çok sayıda mühür, çanak ve testinin bulunduğu kazılarda son olarak o döneme ait ölüm çukuru bulundu. Milattan önce 6 bin 300 yılından 5 bin 500 yılına kadar devam ve Geç Neolitik dönem olarak tabir edilen bu dönem, Mezepotamya'daki şehirleşme dönemine geçilmeden bir önceki dönem olarak belirtilirken, kazıda bulunan ölüm çukurunda 2 jenerasyona ait insan kalıntıları ve çok sayıda hayvan kemiği bulundu. Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan İngiliz Arkeolog Dr. Stuart Campbell, höyüğün oldukça geniş sayıda insan barındırdığını söyledi. Bu bölgeyi araştırmanın oldukça önemli olduğuna dikkat çeken Campbell, "Domuztepe'yi önemli yapan aslında şehirleşmeden önce, şehirleşme dönemine geçilmeden önceki bir döneme tarihleniyor ve söylediğim gibi bilinen en büyük Halaf dönemi höyüğü. Oldukça geniş sayıda insanı barındırmış. Burayı araştırmak aslında, o dönemin sosyal yapısını, insan ilişkilerini, üretim ilişkilerini ticaretini anlamak açısından oldukça önemlidir. Bu nedenle çok büyük önem arz etmektedir Domuztepe höyüğü. Höyüğün en önemli buluntularından bir tanesi, ölüm ismi verilen çukur. Buraya sadece atalarını değil, bir çok insanın gömüldüğünü ve en az iki jenerasyon tarafından kullanıldığını anlıyoruz. Aşağı yukarı 40 insanı ayırt edebildik, belki bu sayı daha da fazladır. Kemikleri düzenli bir şekilde korunmuş, bazılarının kemiklerine düzenli küçük çizikler atılmış, kafatasları bilinçli bir şekilde kopartılarak alınmış. Büyük bir ihtimalle kafatasları başka bir yerde, belki evlerde sergileniyordu. Diğer bir önemli buluntu ise üzerinde durduğumuz ve kırmızı teras ismini verdiğimiz yer. 70-80 metre büyüklüğünde olan bu yer, höyükte yapılan ekonomik aktivitelerin çok büyük ipuçlarını taşımakta. Dolayısıyla ekonomik ve sosyal ilişkilerin nasıl düzenlendiğiyle ilgili önemli ipuçlarını buradan kırmızı terastan ve ölüm çukurundan anlamamız mümkün oluyor" dedi. Domuztepe höyüğündeki araştırmaların uzun yıllar devam edeceğini kaydeden Dr. Stuart, "Daha önce de belirttiğimiz gibi Domuztepe gerçekten çok önemli ve çok uzun zamandır burada çalışılıyor. Çok daha uzun bir süre çalışılması da planlanıyor. Höyüğün öneminin yanı sıra yerel halktan da çok büyük destek gördük. Kaymakam ve muhtar başta olmak üzere yöne halkı bize büyük destek verdi. Uzun yıllar daha buradaki araştırmalarımız devam edecek" diye konuştu. Öte yandan, höyükte bulunan mühür, testi, kemik ve tarihi önemi olan bulgular höyüğe en yakın yerdeki Kelibişler Köyüne götürülerek kendilerine tahsis edilen eski okulda incelemeye alınıyor.