Geliştirilen proje ile, zaten üzeri kapalı olan bu mekân, yanları da estetik bir şekilde kapatılıp içi tam bir Osmanlı Kıraathanesi'ne dönüştürülmüştü. Geniş pencerelerle içeri aydınlık, duvar kenarları çepeçevre minder-yastıklı sedirle çevrilmiş olması ve hasır iskemleler ile bir otantik hava kazandırılmıştır. Kullanılan malzemelerin ahşap ağırlıklı ve ahşap olmayanın da ahşap desenli olması görünümündeki estetiğe ayrı bir anlam katıyor. Kıraat okumak, hane de ev anlamına geldiği için; kıraathane de bir okuma evi, okuma salonu özelliği arz etmesi bakımından televizyon, bilgisayar ve günlük gazete bulundurulmuyor. Sadece, kitaplar ve dergi-mecmua gibi süreli yayınlar yer almaktadır. Yeni olmasına rağmen kitaplığın raflarının dolu dolu olması bir okuyucu olarak bütün ziyaretçilerin ilgisini çekmektedir. İçerde oturan her misafir sadece okuyor. Arkadaşlar arasında bir buluşma yeri de olan kıraathane de ikili ve çoklu sohbetler mümkünse dışarıdaki açık alanda, içerde sohbet edilmesi halinde ise diğer misafirleri rahatsız etmeyecek hassasiyette yapılmaktadır. Kıraathaneye esas özellik kazandıran tarafı, bu mekânda kesintisiz olarak devam ettirilen Çarşamba günleri yapılan sohbetlerdir. İlimizde okur-yazar, şair-yazar, güzel sanatlarda söz sahibi olmuş sanatçı dostlar ve akademisyenlerden gönül insanları, her hafta birisi davet ediliyor ve kıraathanenin sohbet müdavimleriyle buluşmalarına imkân hazırlanıyor. Davet edilen misafirin özelliğine göre; ya mikrofon kendisine teslim edilip bir saatlik süreyi kendisi kullanıyor, ya da yine edebiyata gönül vermiş bir kişinin sorularına verdiği cevaplar şeklinde bir bilgi paylaşımı-hatıra aktarımı diyebileceğimiz çok tatlı bir sohbet ortamı oluyor. Eğer sohbet etmek üzere davet edilen misafir konuşmacı, il dışından bir vesileyle ilimize gelmiş ise, o misafirin programına uyularak uygun olan bir günde sohbet gerçekleşmektedir. Ayrıca bazı haftalarda ilgili okulların öğrencileri davet edilerek sesli kitap okuma çalışmaları yaptırılarak bu öğrencilerimize de bu vesileyle okuma sevdirilmiş olunmaktadır. Ramazan ayındaki teravih sonrası yapılan sohbet buluşmalarını kaçıranlar üzülmüşlerdir. Projenin sahibi sayın Valimiz, bu sohbetlerin müdavimi idi. Vali Bey'in devamlı dinleyiciler arasında olması, hem vilayet binasından katılımcılara hem de konuşmacı ve dinleyicilere bir teşvik unsuru oluyordu. Herkesin olduğu gibi iş yoğunluğu gibi çeşitli gerekçelerden dolayı her sohbete katılamadım ama son katıldıklarımda vilayet konağından misafirle karşılaşmadım desem yalan olmaz. Kıraathane yapılırken ilk çivi çakılmasından tutun da bugüne kadar düzenli bir şekilde hizmet vermede ana unsur olan Öğretmenevi idareci ve görevlilerinin emeklerinden bahsedilmezse büyük haksızlık yapılmış olunur. Kıraathanede görevlendirilen soyadı gibi pak olan İzzettin Bey, güler yüzü ve güzel diksiyonunun yanı sıra mütevazi kişiliği ile adeta kıraathane ile özdeşleşmiş gibidir. İzzettin Bey, iyi bir okuyucu olması işini daha çok sevmesini, böylelikle de yaptığı işini kendisi için kolaylaştırmaktadır. Ayrıca, iyi bir kitap kurdu olan müdür yardımcısı şair-yazar Duran Boz gibi bir bilgi dağının da kendisine desteğini hiçbir zaman çekmeyeceğini de bilmektedir. Zekeriya Kahveci gibi gönlü de eli de açık olan bir öğretmenevi müdürünün ev sahipliğinden kim memnun kalmaz ki İzzettin Bey memnun kalmasın. Daha çok söyleşi denilen sohbet toplantıları, kış aylarında saat 17.oo de başlıyor ve bir saati geçmeyecek şekilde tamamlanıyordu. Yaz saati uygulamasından sonra yani şimdi de saat 18.oo de başlıyor ve aynı sürede tamamlanıyor. Zamanın kısa tutulması, hafta içi ve iş çıkışı saatlerine rastladığı için sıkıcı olmuyor ve bir damla bal çalınıyor gibi hissedilen tat, uzun süre hafızalarda kalıyor. Haftanın konuşmacı misafirini öğrenmek için Öğretmenevi telefonlarından bağlanarak İzzettin Bey'den, Milli Eğitim Müdürlüğü sitesinden ve konuya önem veren mahalli haber sitelerinden de öğrenilebilinir. Kıraathanede; Şair ve yazarlarımızdan Bahaattin Karakoç, Arif Eren, Oğuz Paköz, Ali Ural, Torun Süleyman Erguner, Vehbi Vakkasoğlu, Rasim Özdenören gibi nice gönül dostları dinleyicilerle buluşmuş ve gönüllerinden gönüllere köprüler kurmuşlardır. En son hafta ise, İlahiyat Fakültemizden Ahmet Gürüzoğlu Hoca'nın yaylı tamburu eşliğinde, Arif Yücel ve Cemal Ergün beylerin gönül telini titreten ilahi ve kasideleri ile hoş bir program olmuştu. Bu programda hem tambur sazını hem de makamların kısa özellikleri ile hangi vakit ezanının daha çok hangi makamda okunmakta olduklarını öğrenmiş olduk. Sağ olsunlar. Hani ata yadigarı olan camii, mescit, han, hamam, bedesten, külliye, çeşme gibi hayratlar için yaptıran-imar edenlerin hayır ve dua ile hatırlandığı gibi; ilimiz öğretmenevi bünyesinde hayata geçirilen ve edebî sohbetlerin yapılmakta olduğu KIRAATHANE'nin yapılmasında ve hizmetlerin devamında emeği-sebebi olan herkese müteşekkir olduğumu en samimi duygularımla ifade ediyor onları gönülden selamlıyorum. Ayrıca ve hasseten, kıraathanenin olmazsa olmazları olan konuşmacı ve dinleyicilerini de aynı şekilde gönülden selamlıyorum. Bu eser ve hizmet devam ettiği müddetçe bu gönül insanlarımızın, hayır ve dua ile anılacaklarına inanıyorum. Allah cümlesinden ve sizlerden de razı olsun inşallah. Bu yazıyı yazarken Kahramanmaraş'ın ne kadar güzel bir kültür şehri olduğunu, insan ve coğrafyasının, hiç kimseyi ayırt etmeksizin ne kadar candan kucaklayıp bağrına bastığını belirtmeden edemeyeceğim. Yeter ki sevin. Sevginiz, asla karşılıksız kalmayacaktır. Selam ve dua ile”¦