Bazı Yazar ve Şairleri de, ruhen Sizden çok uzak ve farklı hissedersiniz. Aynı çağda yaşasanız da Onu hep ölü gibi ve cansız hissedersiniz. İşte Ben, bu düşünce ve duygu yoğunluğu içinde, günümüzde yaşayan bir çok Yazar ve Şair'i (esasında çoğu Şair bile değil ya, adları çıkmış Şair'e) “sanki yaşamıyor” gibi telakki ederim. Yaşayan bir İnsanı, bir Yazar ve Şair'i “yaşamıyor gibi telaki etmek” ilginç bir durum olsa gerek. Tabi, burada işin sırrı “hitapla” ilgili. Size hitap etmeyen bir Şair'le, bir Yazar'la, aynı çağda yaşasınız da, ne hükmü var ki? Bu kişilerin Sizin için bir ölüden ne farkı var ki! Fikirlerini ve bakış açısını her an zihninizde ve kâlbinizde taşıdığınız bir Yazar'ın, Şair'in hangi çağda yaşadığı hiç de önemli değil. Bu bakış açısıyla, ruhen ve fikren her zaman aramızda olan, yaşayan ve Bize ışık tutan, ezelden ebede uzanan çizgide sayısız Şairimiz ve Yazarımız mevcuttur. Ahmed Yesevi, Yunus Emre, Hz. Mevlana, Necip Fazıl Kısakürek, Bediüzzaman Said Nursi, Mehmet Akif Ersoy vb gibi binlerce Hak Aşığı ve Allah Dostu var. Bu yazıda, bu isimlerden yalnızca Üstad Mehmet Akif ERSOY'dan bahsedeceğim. Üstadımız Mehmet Akif ERSOY, “hakikat aşığıdır”. Derdi süslü-püslü sözler söylemek değildir. Onun derdi hep hakikat sözler söylemektir. Çocukluğumdan beri, Üstadın bir sözünü kendime bir mihenk (ölçü, tartı) bellemişimdir. Üstad bir şiirinde der ki; “Şudur cihanda benim en beğendiğim meslek: Sözüm odun gibi olsun, hakikat olsun tek”¦” Üstad Mehmet Akif ERSOY'un derdi hakikatleri haykırmaktır. Bu yolda ne korku bilir ne de çekinme bilir O. Günümüzde belki “söz hürriyeti daha fazladır.” En azından öyle görünüyor. Günümüzde Şairlerin ağzının ucuna bile almaya çekindiği hususları, Mehmet Akif ERSOY Üstadımız, zor zamanlarda gür bir sesle haykırmıştır. İşte o zamanlarda şu sözü tüm müstekbirlerin gözünün içine baka baka söylemiştir: “Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem, Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.” Yalnızca bu beyit bile Mehmet Akif'i anlatmaya yeter. Yalnızca bu beyit bile Mehmet Akif'i anlamak da bir mihenk taşıdır. Üstadı geçmişteki hakikat dolu sözleriyle anlamak, günümüzde geçmişe nazaran daha da önemlidir. Özellikle Üstadın birlik ve beraberlik üzerine söylediği sözleri ve yaşadığı tecrübelerden dolayı, Türk, Kürt, Çerkez, Gürcü velhasıl Tüm Milletimizi uyardığı sözleri mutlaka göz önünde bulundurmalı ve bilhassa Gençlerimize anlatmalıyız. Üstadın bu Sözleri şimdi daha fazla önem ve öncelik kazandı. Bundan 30-40 sene önce, dıştan güdümlü ve İngiltere, ABD ve İsrail destekli bölücülük planları bu ölçüde artmamıştı. Gelin Mehmet Akif ERSOY'u, bölücülük tehlikesi noktasında duyduğu kaygı ve içinde hissettiği derin sızı ile bir kez daha analım. Anlamaya çalışalım. Türk Arapsız yaşamaz, kim ki ”˜yaşar' der delidir, Arab'ın, Türk ise hem sağ gözü, hem sağ elidir. Veriniz baş başa; zira sonu hüsran-ı mübin, Ne hükûmet kalıyor ortada, billahi ne din! ”˜Medeniyyet' size çoktan beridir diş biliyor; Evvela parçalamak, sonra da yutmak diliyor. Arnavutlar size ibret olacakken hâlâ, Ne bu şÃ»ride (bulanık) siyaset, ne bu fasid (bozuk) dava? Görmüyor gittiği yanlış yolu, zannım, çoğunuz, Size rehberlik eden haydudu artık kovunuz! Bunu benden duyunuz, ben ki evet Arnavudum... Başka bir şey diyemem... İşte perişan yurdum!.” Evet, tefrika ve ayrımcılık sonucu bir Milletin başına gelecek felaketleri, görmek için ne müneccim olmaya, ne de âlim olmaya gerek yok. Aklı başında olan her İnsan şunu anlar. “Bölüneni yutarlar.” Bakın Mehmet Akif ERSOY ne diyor: “Ben bir Arnavudum. Osmanlı'dan ayrıldık, bakın başımıza neler geldi neler?” Az söz çok şey anlatır. Söz kalabalığına gerek yok. Peygamber Efendimiz (sav), “Birlikte rahmet, ayrılıkta azab vardır” buyurmuştur. Başka söze gerek yok. Evet, çoktandır aklımda idi, Üstad Mehmet Akif ERSOY'u bir küçük yazıda da olsa kaleme almak istiyordum. Buna Değerli bir Meslektaşım vesile oldu. Gönderdiği bir iletide Üstadın bu şiirine yer vererek tefrika ve bölücülüğün ne büyük bir felaket olduğuna dikkat çekmiştir. Ben de bu felakete bu yazıyla dikkat çektim, vesselam.