Fikrikadim isimli web sitesinde yazan Bilal Sürgeç Yedi Güzel Adam dizisiyle yeniden gündeme gelen ve geçtiğimiz günlerde yapılan Necip Fazıl Ödülleri töreninde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın elinden ödül alan Nuri Pakdil için çok ağır ifadeler kullandı. "Nuri Pakdil'in Kahraman Maraş Hemşeri Lobisinin Pompaladığı Bir Ürün" olduğunu idda eden yazar "Kimin ağzında onun bir cümlesi, bir şiiri, bir mısrası vardır?" diye sordu.

İşte Nuri Pakdil'in çok ağır ifadelerle eleştirildiği o yazı:

Sn. Cumhurbaşkanı ödül verdi. Bir anda Türkiye'nin gündemine girdi. 80 yaşında lafı reklamı çok olan bir yazarımız. Ancak ne yazmış, kimse bilmez! Çünkü dişe tırnağa dokunur bir şey yazmamıştır.  Bir  Necip Fazıl hatta bir Nazım Hikmet, bir Said Çekmegil, bir  Sezai Karakoç gibi zihinlerde kalıcı bir cümle bırakmamış. Yeniden gündeme girmesi, tamamen güçlü hemşerilik bağları olan aziz, adı gibi kahraman olan Kahramanmaraş  hemşeri lobisinin ürünü oldu.

Kimin ağzında onun bir cümlesi, bir şiiri, bir mısrası vardır? Sorusunun ise cevabı yoktur.

Star gazetesi şimdi onu devrimci diye pompalamış. En nefret ettiğim kelimedir devrim. Mutlaka içinde kan ve gözyaşı vardır. İşte Fransız devrimi: giyotin; İşte sanayi devrimi çarklar arasında ezilen milyonlarca beden, yol açtığı sömürgecilik, dünya savaşları, İşte Rus devrimi: Stalin'in katlettiği 20 milyon can, İşte Mao devrimi: İşte Polpot'un ölüm tarlaları vs. vs”¦

Nuri Pakdil'in eğer millete mal olan üç satırlık bir mısrası olsaydı, Cumhurbaşkanımız, başbakanken miting meydanlarında o mısrayı veya cümleyi okur, onu çoktan meşhur ederdi. Tıpkı  bir şaheser olan Sürgün şiirini meşhur ettiği gibi.

Nuri Pakdil'in, Stardaki şu ifadelerine bak “Lonesco'yu, elbette çok ilginç, çok önemli bulurum ya, öbür ustaları nasıl unutabiliriz? Hele de Shakespeare'i, Moliere'i, Gogol'u. Romandaki favorilerim, kesinlikle Rus yazarlardır. Başta da Dostoyevski ve Tolstoy, Puşkin ve öbürleri. Balzac da, büyük bir iştahla okuduğum yazardır.

Büyük batı klasik bestecilerini, senfonileri dinlemeliyiz. Büyük yapıtları dinlemeden yazar olunur mu? Benim tercihim Beethoven'in senfonileridir. Bir de türküler vardır. Sözgelimi Ali Ekber Çiçek'i dinlememek büyük bir eksikliktir. Ruhi Su'dan haberi olmayana, Ruhi Su'yu dinlemeyene, yazar gözüyle, devrimci gözüyle bakamam ben. (http://haber.stargazete.com/”¦/sehir-efsanesi-d”¦/haber-961604) 

Bu ifadelerin sahibi nasıl büyük bir devrimci olur? Hak için söyleyiniz; bu mısralar baştan aşağı bir karmaşık ifade etmiyor mu? Ruhi Su'yu dinlemedim de Esat Kabaklı'yı Fatih Kısaparmak'ı dinledim. Ne fark eder? Başka sanatçıları da dinlemiş olabilirdim. Çok yetenekli olanları belki de tanımamışım. Bu ülkenin insanları Yemen türküsünü, Çanakale'yi diğer anonim yüzlerce türküleri seslendirdiler? Niye illa birisini dinlemek zorundayız. Ne fark eder?

Ruhi Su'yu dinlemek devrimcilikse bu çıkarım, hangi bilim dalında hangi araştırmada veya hangi ülkenin, hangi ansiklopedisinde yazıyor? Ne alaka? onu en çok eyleme giden, aklı bir taraf atan sol, dinledi. Devrimci oldu ki ne yaptılar? Ruhi Su'yu aşamamış bir insan bence ödülü hak etmiş bir adam değildir. Geçenlerde sol sağ bir kitlede yaşayanlar arasında en sevilen şair ve şiir kim diye soruldu üstat Sezai Karakoç çıktı”¦

Ruhi Su'yu ben de dinliyordum. Yemen türküsünü, Ankara'nın taşına bak, Çanakkale'yi güzel söyler. Ancak Nuri Pakdil gibi dinlemeyen şu olmaz bu olmaz diyemem. Eğer öyle söylersem bilime aykırı davranırım. Çünkü müzikte sese yön veren en önemli faktör çevredir bölgedir söylendiği yörenin kültürüdür. Siz gidin âşık geleneği olan Kars'ta Erzurum'da, Ardahan'da “Ankara'nın bağlarını” söyleyiniz bakalım, kim sizi dinler.

Rus romanlarında çevre şahıs ismi hep Rusça, ne işi var körpe dimağlara sahip Ayşelere, Fatmalara onları okutmak?

Hayatım, okullarda henüz hacimli kitap okumaya başlayan milletimizin çocuklarına,  ilk önce yabancı romanları okutan anlayışa karşı verdiğim mücadele ile geçti. Bir insan bilmediği bir çevrenin, bilmediği tarihin romanlarını nasıl bir değermiş gibi, kıymetmiş gibi okuduğunu allandıra ballandıra anlatır? Tolstoy'a büyük romancımız Kemal Tahir meczup diyor. “Savaş ve Barış”ı okuyup anlamak isteyenin o tarihte geçen Fransız- Rus savaşını bilmesi lazım. Bilmeden direk romana dalış yapan bir insan ne kadar bilgi sahibi olabilir.

Nuri Pakdil'in garipsi ifadeleri bir kompleksin ürünü değil midir? Dostoyevski  veya diğer Rus yazarların Rus toplumunu anlatan romanlarını ileri yaşta okumak bir insan için belki kültür birikimi sağlar; ancak körpe dimağlara asla bir katkı sağlamadığı gibi kitap okuma sevgisini daha başlamadan yok eder”¦

Bir insana ödül verilecekse lütfen Nobel ödülü gibi bir mantıkla verilmesin. Bu toplumda nice öyle insanlar var ki, ödül beklemeden bir kavramı, bir kelimeyi,  bir tarihi mekânı aydınlatmak için yıllarını verir. Ne ödül için, ne de paye için”¦ Onları bulup çıkarmak lazımdır.,,