Ne tam olarak bir gazete, ne de tam olarak bir dergi. Kimilerine göre gazete, kimilerine göre dergi. 13 Kasım 2009 da onuncu sayısı çıktı. İlk sayısı 11 Eylül günü yayınlandı. Nedendir, bilmiyorum ama Eylül bana hep farklılıkların mevsimi olmuştur. Bolşevik ihtilalinden, ikiz kulelerin vuruluşuna kadar birçok olay Eylülde yaşanmıştır. Birçok yazar ve şair için de önemli bir yer tutar Eylül. Sonbaharın habercisidir Eylül. Yaz mevsimini de sonunu hatırlatır gönüllere. Ama ilk sayısı eylülde yayınlanan Özgün Duruş, gerçekten bizlere ve de inanıyorum ki tüm okuyucularına, yeni bir ilkbahar tazeliğinde, meltem serinliğinde, hafif çiseleyen yağmurun getirdiği hazzı yaşattığını düşünüyorum. Haftalık olarak yayınlanmakta Özgün Duruş gazetesi. Her sayısı ayrı ve eskiyle beraber yeni şeyler söyleyerek çıkmakta. Eskilerde, bir gazetede aranan en önemli özellik taze ve yeni haberleri içinde barındırmış olmasıydı. Şu an yayınlanıyor mu bilemiyorum, bir zamanlar büyük şehirlerde yaşayan insanlar sabahları çıkan gazetelerin yanında ikindi den sonra çıkan akşam gazetesi haberlerini de okumak için akşam gazetelerinin dağıtılmasını dört gözle beklerdi. Ama günümüzde, gelişen teknoloji ile birlikte ertesi gün çıkacak olan gazete haberleri elimize geçtiğinde, yaşanan yeni olaylarla birlikte ve internet aracılığı ile çoktan eskidiğini görmekteyiz. Buradan şöyle bir sonuca hepimiz çok rahatlıkla ulaşabiliriz: Gazeteden beklenen en önemli özellik sadece yeni haberleri bize iletmek değildir. Bu işi internet yüklenmiş durumdadır. Günlük gazeteler olsun, haftalık çıkan süreli yayınlar olsun ya da aylık çıkan dergiler olsun, okuyucunun beklediği en önemli özellik, yaşanan olayları en ince ayrıntısına kadar doğru tahlil edebilmek, yorumlamak ve kalıcı dersler kazandırabilmektir. Bunların yanında okuyucunun göremediği, arka planı renklendirerek, anlaşılabilir hale getirebilmesi gibi bir sorumluluğu da üzerinde taşımalıdır. Zamanında birçok gazete, maalesef saydığımız bu özelliklerden önce tencere, tava, halı ve televizyon gibi eşyaların tacirliğine soyunduklarına hepimiz şahit olmuşuzdur. Günümüzde halen birçok gazete, ısmarlama haber ve yorumlarla yayınlarına devam etmektedirler. Kullandıkları her çeşit maske ve aldatmacalarla halkı manüple bataklığına doğru sürdürmektedirler. Ama 11 Eylül' le birlikte yayın hayatına başlayan ve haftalık olarak yayın hayatına devam eden Özgün Duruş (diliyoruz ki bir an önce günlük olarak çıkmaya başlar),dik ve anlamlı duruşu ile büyük bir boşluğu doldurarak ve bu âlemde sessiz çoğunluğun sesi olarak, bizlerde varız demiş oldu. Ele aldığı konuları, ele alış tarzı ile kendine has bir konsept tarzı yakaladığını söylemeden geçemiyor insan. Farklı kesimlerce, farklı yapılanmaların arka bahçesi, ucu, uzantısı, devamı şeklinde nitelendirilen Özgün Duruş gazetesi, çıkmaya başladığı günden bu güne, izlemiş olduğu yayın politikası ile kendisine has bir tarz oluşturmuştur. Bu tarzın da Anadolu insanın, fikir, kültür ve sosyal yaşam biçiminin bir aynası olduğunu, kendisine gösterilen yoğun ilgi ile ispat etmiştir. Kendi duruş tarzlarını, özellikle son sayıda Sayın Ramazan KAYAN net bir şekilde şu kelimelerle özetlemiş bulunmaktadır: ”˜”” Birbirimizi tamamlamak ve taşımak zorundayız. Darılmak yok, ayrılmak yok”¦ Bu bağlamda neleri öncelemeliyiz: 1- Tevhit merkezli zihniyet inşası”¦ 2- Takva eksenli şahsiyet oluşumu”¦ 3- İstikamet ve itidal üzere toplum inşası”¦ 4- Vahdet temelli ümmet algısı”¦' Ve cümlenin sonuna ekliyor son sözünü: ”˜Bilmem meramımı anlatabildim mi?' Bizlerde Sayın Ramazan KAYAN hocamızın bu temennilerine katılıyor ve Ali BULAÇ, Abdülaziz TANTİK, Turan KIŞLAKÇI, Dilaver DEMİRAĞ, Esan GÜL, Necip ÇENGİL ve Yahya AYYILDIZ dan oluşan ve bu güzel insanların bir araya gelerek ortaya çıkardığı Özgün Duruş ailesini kutlarken kendilerine destek veren Davut GÜLER' e teşekkürlerimizi sunmayı kendimize bir borç olarak görüyoruz. Yayın dünyamıza hoş geldin; ÖZGÜN DURUŞ. Yolun açık, duruşun daim dik olsun: ÖZGÜN DURUŞ.