Özellikle dünya kamuoyunda Ermeni Sorunu'nun doğumunun, tehcir ve sonrası gelişmelerin birinci derece sorumlusu olarak Türkler gösterilmektedir. Osmanlı Devleti'nin tehcir ve sonrası gelişmelerde Ermenilerin neredeyse kökünü kurutmaya çalıştığına dair iddiaların her geçen gün özellikle de Ermeni çevreleri tarafından gündeme getirilmesi ülkemiz ve devletimizi uluslararası arenada köşeye sıkıştırmaktadır. Dünya kamuoyundaki iddiaların ne kadarının gerçek, ne kadarının yalan, ne kadarının propaganda olduğu üzerine hakikati öğrenmek isteyenlerin okuyacağı çalışmaların azımsanamayacak kadar olduğunu belirtebiliriz. Ancak Türkiye'deki başta resmi kurumlar ve akademisyenlerin yaptığı çalışmaların dünyada ses getiremediğini söylemeliyiz. Bunda özellikle yapılan çalışmaların büyük bir kısmının İngilizceye çevrilmemesi ve akademisyenlerimizin Osmanlıca ve İngilizce dışında Ermenice ve Rusçayı bilmemesi gibi faktörleri sayabiliriz. Bu alandaki boşluğa cevap verenlerden birisi olan araştırmacı ve akademisyen Mehmet Perinçek 2005”“2006 öğretim yılında Moskova Uluslararası İlişkiler Devlet Enstitüsü'nde misafir araştırma görevlisi olarak çalışır. Uzun bir dönem Rus-Sovyet devlet arşivlerinde “Türk- Sovyet İlişkileri” ve “Ermeni Meselesi” konuları üzerine araştırmalar yapar. Tanıtmaya çalışacağımız bu rapor da Rus Arşivlerinde bulunup ilk kez gün yüzüne bu çerçevede çıkarılır. Rus Kafkas Ordusu'nun I. Dünya Savaşı sırasında bir dönem kurmay başkanlığını da yapan Tuğgeneral L. M. Bolhovitinov, Kafkasya Valisi'nin Askeri İşlerden Sorumlu Yardımcısı'na 11 Aralık 1915 tarihinde bahse konu olan raporu sunar. Bu raporun yazılış amacı Gönüllü Ermeni Birlikleri liderlerinin Kafkas Ordusu Başkomutanı'na sundukları muhtıradaki yanlış ve çarpıtmaları ifşadır. Bolhovitinov'un raporunun ilk bölümünde Ermeni Sorununun doğumundan raporu yazdığı tarihe kadarki dönemin gerçekçi bir tespiti yapılır. Daha sonra kitabın sol tarafında Ermeni Gönüllü Birliklerinin liderlerinin yazmış olduğu raporla, sağ tarafta da generalin açıklayıcı raporunun bulunduğu esas bölüm başlar. Tuğgeneral Bolhovitinov'un yazdığı raporun savaş halinde üst bir birimi bilgilendirmek amacıyla yazıldığını, dolayısıyla ”“Perinçek'in de belirttiği gibi- bir propagandaya yönelik bir metin olmadığını belirtmek durumundayız. Savaşta Türkiye'nin karşısında savaşan bir ülkenin ordusunun komutanın üst makama yazmış olduğu resmi rapor özellikle de Ermeni Gönüllü Birliklerinin ve Ermeni teröristlerin yapmış olduklarını gözler önüne serer niteliktedir. Tuğgeneral Bolhovitinov, raporun giriş kısmında Ermeni Sorunun Tarihçesi hakkında ayrıntılı açıklamasında; Ermenilerin özellikle de 1890'ların başına kadar Türkiye'de hiçbir sorunun olmadığını, Avrupalı diplomatların kışkırtmasını ciddiye alan Ermeni terör örgütlerinin “Bağımsız ve Özgür” Ermenistan fikrine inananların özellikle Doğu Anadolu Bölgesi'nde terör estirdiğine değinir. Ermeni Birliklerin kuruluş süreci belirtilirken bu birliklerin çoğunluğunun Osmanlı Devleti vatandaşı olduğu, yurt dışından özellikle de Amerika'dan gelenlerin azımsanacak durumda olduğunu söyleyebiliriz. Yine Ermeni Gönüllülerinin bir kısmının sayısının az olmasına rağmen etkinliklerinin çok büyük olduğunu, bu birliklerin Müslümanlara yaptıklarının zaman zaman Rus komutanlarını dahi rahatsız edecek boyutta olduğunu, hatta birçok Ermeni gönüllüsünün savaşta Rus komutanlara bile baş kaldırdığını dolayısıyla da ellerinden silahların alınması dahil, muhtelif cezalara çarptırıldığını belirtir. Ermeni gönüllülerinin komutanlarının bir kısmının daha önce Rusya'da terör eylemlerinde bulunmuş, yargılanarak ağır cezalara çarptırılmış olan Taşnak teröristlerinden oluştuğunu, 1914 yazında çıkan Taşnaklara yönelik afla Kafkas Ordusu komutanın emriyle özgürlüklerine kavuştuğunu, Sunuş yazısında kitabı hazırlayan Perinçek belirtir.(s.15) Rus askerinin Osmanlı vatandaşına karşı, gönüllü Ermeni Birliklerinden daha merhametli olduğunu, Rusların belli bir politika dâhilinde yaklaştığını buna karşılık Ermeni Gönüllü Birlikleri ile teröristlerin bir hınçla yaklaşarak acımasızca bölge insanlarını katlettiklerini belirtir. Rus yetkilileri Türk Ordusu'yla işbirliği yapan Müslüman nüfusu kimi zaman tehcir ederek, kimi zaman köylerini yakarak savaş ortamını öne sürerek cezalandırma yoluna gitmiştir. (s.16) Ermenilerin açgözlülüğün bir sonucu olarak başlarına bu felaketin geldiğini biraz daha mütevazı davranmaları durumunda bunların başına gelmeyeceğini vurgular. Bu konuda Tuğgeneral Bolhovitinov ilginç bir tespitte bulunur: “Kızgın Müslümanların kurbanlarının gerçek sayısını belirtmek, bu konuyla ilgili elimizde doğru bilgiler olmadan, çok zordur. Fakat herhalde, Ermenilerin abartma özelliğini dikkate alarak, onların kayıp ve hasarlarına ilişkin rakamlarına çok dikkatli yaklaşmamız gerek. Bununla paralel olarak, unutmayalım ki, Ermeni Birliklerinin bizim tarafımızda hareket etmesi, Müslümanların Ermeni halkına yaptıkları vahşetin sebebi değil, sadece bahanesi olmuştur. Bu zulmün sebebi ise Ermeni temsilcilerinin ifade ettiklerinden çok daha derinlere dayanmaktadır. Ermenilere kanlı tecavüzlerin yapılmasının nedeni olan Türkiye'de Ermeni meselesinin doğuşunun en başında bulunan faktörler işbu raporun başında belirtilmiştir. Bu zulümlerin, Ermeni elebaşlarının sonunu bile bile bilinçli olarak yaptığı faaliyetlerin bir sonucu olduğunu burada tekrarlayabiliriz. Ermeni elebaşları, kendi ektiğini biçmiş, siyasi hayalleri için sivil soydaşlarının hayatı ve refahıyla oynamıştır.” (s.71) Raporun sonunda Tuğgeneral Bolhovitinov'un Kars Valisi'ne ve Yüksek Komutanlık Karargâhı İdari Başkanlığı'na çekmiş olduğu iki telgraf bulunmaktadır. 27 Ocak 1915'te Kars Valisi'ne çektiği telgrafta başka bir generalin Gülyabert çevresinde, Rum ve Ermeni Çeteleri'nin Ardahan'dan Ahılkelek ve Kars'a giden yol üzerinde ve Merdenek ve Gelsk bölgesinde sivil nüfusa tecavüzde bulunduğunu ve yağma yaptığını belirtir. İkinci telgraf 17 Mart 1916'da çekilir. Burada da Ermeni gönüllülerinin Türk sivillere karşı yaptığı vahşete Kazakların da iştirak etmesiyle ilgili geniş çaplı araştırma yapılması istenir. Bitlis Muharebesi Komutanı Tümgeneral Abatsiyev'den aldığı şu bilgileri aktarır: “Kazakların bu olaya katıldığını kesinlikle kabul etmiyorum, birçok kez Bitlis'i ve çevresini dolaştım. Bu esnada Kazakların disiplinsizliğiyle ve sivil halka zulmüyle ilgili bana tek bir kere bile şikâyet gelmedi. Birçoğu Türkiye Ermeni'si olan Ermeni birliklerine gelince; Bitlis'in alınmasının üçüncü gününde gönüllülerin Müslümanlara yönelik kesintisiz tecavüzlerinden dolayı bu birliği şehrin dışarısına çıkarmak durumunda kaldım.”(s.105) DEĞERLENDİRME Rus Genelkurmay Arşivi'nden istifade ederek dünyada ilk kez gün yüzüne çıkartılan 11 Aralık 1915'te Çar'a sunulmak üzere, Tuğgeneral Bolhovitinov'un Kafkasya Valisi'nin Askeri İşlerden Sorumlu Yardımcısına yazmış olduğu bu Ermeni Raporu ilginç tespitler içerir. Ermeniler konusunda taraf olan bir ülkenin cephedeki üst düzey bir komutanının gözüyle Ermeni gönüllülerinin Müslüman ahaliye yapmış olduğu her türlü taşkınlık, yağma, zulüm ve vahşetler göz önüne serilir. Bu kitabın kronikleşmiş Ermeni Sorunumuza ilgi duyanların hakikati öğrenme yolunda oldukça istifade edebileceği bir çalışma olduğunu düşünmekteyim. Son olarak kitabın sonunda daha önce başka eserlerde yayımlanmayan çoğunluğu Ermeni gönüllülerine ait olmak üzere toplam 66 fotoğrafın kitabın anlaşılmasına yönelik olumlu katkı sağladığını söyleyebilirim.