Eserleriyle gönüllerde taht kuran Âşık Veysel, yediden yetmişe herkesin gönül tellerine dokunan sözleri ve sazıyla Türk kültür hayatının unutulmazları arasında yer aldı.

Yazdığı şiirleri sazıyla buluşturan ünlü ozan 45 yıl önce ebediyete intikal etti. Küçük yaşta geçirdiği çiçek hastalığı yüzünden iki gözünü de kaybeden Âşık Veysel’e hayat veren türküleri oldu.

Türkülerinin ana teması aşk, sevgi, özlem, ayrılık ve gurbet oldu. Sivas’ta 25 Ekim 1894 tarihinde başlayan zorlu hayatı 21 Mart 1973’te Şarkışla’da son buldu.

Kız kardeşini çiçek hastalığı sonucu kaybeden halk ozanı, aynı hastalıktan gözlerini kaybetti, dünyası karanlığa büründü.Ünlü ozan yaşadığı hastalığı şöyle anlatıyor:

"Çiçeğe yatmadan evvel anam güzel bir entari dikmişti. Onu giyerek beni çok seven Muhsine kadına göstermeye gitmiştim. Beni sevdi. O gün çamurlu bir gündü, eve dönerken ayağım kaydı ve düştüm.

Bir daha kalkamadım. Çiçeğe yakalanmıştım. Çiçek zorlu geldi. Sol gözümde çiçek beyi çıktı. Sağ gözüme de, solun zorundan olacak, perde indi. O gün bugündür dünya başıma zindan."Babası Âşık Veysel’e oylanması için bağlama aldı. Ozan, devrin önde gelen âşıklarının yanında bulundu, onlardan bağlamanın ve türkülerin inceliklerini öğrendi.

1930 yılında Sivas Maarif Müdürü olarak görev yapan Ahmet Kutsi Tecer tarafından düzenlenen şairler gecesinde Kutsi Bey tarafından kendisine verilen destek sayesinde birçok şehri dolaşma fırsatı buldu.

KENDİSİNE MAAŞ BAĞLANDI

Bundan sonra Anadolu’yu karış karış dolaşan Âşık Veysel, dost meclislerinde bulundu, türküleri çok kültürlü Anadolu’nun dağlarında, ovalarında yankılandı.

Veysel, gittiği yerlerde saz hocalığı yaptı. Artık tanınan bir isimdi, herkes ondan söz eder olmuştu. 1965 yılında kendisine maaş bağlandı.

Ünlü müzisyenler Selda Bağcan, Fikret Kızılok, Gülden Karaböcek, Hümeyra, gibi sanatçılar Âşık Veysel’in deyişlerini derleyerek tanınması yönünde çaba sarf ettiler.

ATATÜRK’LE TANIŞAMADI

Bazen bir an, insanın hayatını nasıl değiştirebiliyor. Âşık Veysel, cumhuriyetin 10. yılında Atatürk için bir destan yazmış. Bunu, yaşadığı nahiyede çalmış söylemiş. Nahiye Müdürü "Sen bunu Gazi’ye gönder" diye akıl vermiş. Veysel de "Ben kendim götürürüm" deyip yola düşmüş.Ankara o dönem İran Şahı’nı ağırlamaya hazırlanıyormuş. Şehre hırpani kılıklıların girmesine izin yokmuş.

Veysel ise yoksul; sırtında kara koyun yününden bir ceketle pantolon, ayağında çarık var. Sazına tel almaya gittiği Karaoğlan Çarşısı girişinde polis çevirmiş.

"Giremezsin" demiş.

"Ne bilelim, köylülük bir... Cahillik iki... Körlük üç... Çaresiz döndük" diye anlatıyor o günü Veysel...

Atatürk’le tanışmadan Sivas’ın yolunu tutar.

2014 yılının Kasım ayında Devlet Opera ve Balesi Âşık Veysel'in ölümünün 41. yılı anısına onun türkülerinden yola çıkılarak hazırlanan, tek perdelik dans tiyatrosu Dostlar Beni Hatırlasın sahneye konuldu.Yakalandığı akciğer kanseri hastalığına yenik düşen Âşık Veysel, 21 Mart 1973 yılında 78 yaşındayken hayatını kaybetti. Ölümünün ardından 1984 yılındaBütün Şiirleri adlı eserde şiirleri ve eserleri toplandı.