Yedi Güzel Adam şiirinin usta şairi Cahit Zarifoğlu ölümünün 27. senesinde sevenleri tarafından anılıyor. Bugün yazar Küplüce Mezarlığı'ndaki kabri başında saat 11.30'da anılacak. Zarifoğlu'nun dostlarıyla beraber çıkardığı Mavera dergisine gönderdiği ürünleri sayesinde Zarifoğlu'yla tanışan ve daha akabinde bu tanışıklığın arkadaşlığa dönüştüren yazar Alim Kahraman ise bu anılarını ve yazışmalarını ilk defa kitap olarak topladı. 'Zarifoğlu'yla Yedi Yıl' adlı kitabın kapsamında Kahraman'la Zarifoğlu'nu konuştuk.

Cahit Zarifoğlu, modern Türk şiirinin en kendine mahsus şairlerinden biri. Kendi evrenini inşa etmiş, girildikçe derinleşen bir şiirin sahibi. Şairi konuşmaya şiiriyle başlayalım; süresi için bir hayli zor mevcut bulunan şiirleri için neler söylersiniz?

Bana bir anımı hatırlattınız. 1980'li yılların başlarında, bir Başkent Ankara ziyaretimde, şair Kayseri'den kendine gönderilmektde olan bir okuyucu mektubuna hayıflanıyordu. O mektupta şiirinin anlaşılmazlığından söz eden bu okuyucu, bu anlaşılmaz şiirleri niçin yazıyorsunuz, diyormuş ona. Sonra da bir şiirinden bir parçayı örnek gösterip, hele bu bölüm saçmalıktan başka bir şey değil, diyormuş. Mektubun o bölümünü olduğu gibi derginin çıkacak sayısına koymaya hazırlanıyordu ve bir taraftan da şu şekilde diyordu: Seçtiği bölüm de şiirimin en güzel parçalarından biri. O bölüm Yedi Güzel Adam'daki bir şiirin şu dizelerinden oluşuyordu: 'OĞUL MIZRAK KESKİN GENÇ / Oğul genç mızrak keskin / BABA DİNÇ YAŞLI MIZRAK AKILSIZ / Oğul baba MIZRAK BABA / ÖLÜM baba / Ölüm Oğul Mızrak / Ölüm Baba Mızrak / OĞUL MIZRAK baba ÖLÜM / Kan ŞAŞIRDI KAN Şaşırdı'

O gün kendisine bu mektubu dergiye niçin koyuyorsunuz, diye sorduğumda: 'Belki biri çıkarda bu satırlara yanıt verir' demişti. 'Kendi şiirim üzerine ben konuşacak değilim ya!'
Cahit Zarifoğlu, edebiyatımızda eleştiri mekanizmasının işlevini yerine getirmediğinden yakınırdı.

ELİMDEN TUTMAYA ÇALIŞIYORDU

Kitabınızda anıların yanında Zarifoğlu'ndan aldığınız mektuplar da var. Bunlar kişisel mektuplar fakat her çok büyük adamın mektupları gibi Türkiye Sancısı içeriyor. Konular neydi tam olarak, neler konuşuyordunuz?

Mektuplarda çok büyük bir sabır ve nezaketle benim dergiye gönderdiğim yazılar üzerine değerlendirmeler yapıyordu şair. Belki 'adam olur' düşüncesiyle elimden tutmaya çalışıyordu. Kendilerine gönderdiğim bir yazıya ”“benim yayımlanan ilk ele gelir yazımdı bu; bir yolun başındaydım o sıralar- dayanarak eleştiriyi kendime 'as meslek' edinmemi öğütlüyordu. Dikkatle okuyanlar o mektuplardan kendilerine de bir hisse çıkarırlar.
Sizin sözünü ettiğiniz 'sancı'yı da görebilirler belki.

Dostluğu nimetti

Ölümünün 25. Yılında Cahit Zarifoğlu'na yazdığınız uzunca bir mektup da bulunuyor kitapta. Sizdeki Zarifoğlu nereden nereye geldi? Okuyucuda şiirinin geç açılması gibi, dostluğunuzda gidip derinleşen başlıklar oluştu mu?

Zamanla Zarifoğlu'yla aramızda bir dostluğun oluştuğunu söyleyebilirim. Aramızdaki on altı yaşlık farka ve daha da önemlisi aynı terazide tartılamayacak varlıklarımıza karşın . Onun için diyorum ki, iki eşitin dostluğu değildir bu dostluk. Onun bize bağışladığı bir nimettir adeta. Şayet şairin yüce gönüllülüğü olmasaydı nasıl yan yana gelebilirdik ki.
Benim dünyamı kaplamıştı

Cahit Zarifoğlu'nun mekânları diye ilgi çekici bir bölüm var kitapta. Küplüce'deki evde İsmet Özel'le de karşılaşmışsınız. Başka ziyaretçiler var mıydı hatırladığınız?

Sözünü ettiğiniz bölümde yaşadığı mekânlardan yola çıkarak sanatçının portresine ilişkin ipuçları ortaya koymaya çalıştım. Ben Zarifoğlu'nu çok büyük bir alçak gönüllük içinde gördüm. Çocuklar ve yaşlı aile bireyleri en çok fazla ilgi gösterdikleriydi. Şiirinin derin ve yüksek ufuklarının ötesinde, o halktan biri gibi yaşamayı seçmişti. Kendi dünya görüşünü paylaşan bizlerle bir edebiyat ortamı, bir sohbet ortamı kurmak istiyordu. Onu, şiirini okuyup değerini kavramış değişik dünyalardan vatandaşlar da arıyordu. Cahit Zarifoğlu benim dünyamın çok büyük bir parçasını kapladı. Ben onun dünyasının küçük bir bölümüne tanıklık edebildim. Onun için söylediklerim sınırlı kalmaya yazgılıdır. Bu unutulmasın.
Özel olan onun kişiliğiydi

Kitapta okuyucuyu bekleyen sürprizler neler?

Şairin sağlığında kartopu gibi gittikçe büyüyen bir sevgi yumağı oluşmuştu etrafında. Vefat ettiğinde herkes onunla alakalı sahip olduğu en küçük anı kırıntısını dahi yazıya dökmek talep etti . Öyle sanıyorum ki Şair, kendini tanıyan her bireye ilişkilerinin 'özel' olduğunu hissettirmiştir. Zira 'özel' olan onun kişiliğiydi. Onunla bir zaman yol arkadaşlığı yaptığınızda ışıdığınızı hissederdiniz. Okuyucuyu bekleyen bomba sürpriz budur belki.
Zarifoğlu rüyası

Henüz kayıtlara geçmemiş bir anınız, var mı hatırladığınız?

Bir gece bir rüya gördüm. Zarifoğlu'yla bir doğa ortamında oturmuş dinleniyorduk. Şair bana hiç duymadığım bir şiirini okuyordu. İşin tuhafı bu şiirin kelimeleri yoktu. İçe işleyen bir ritimden ibaretti. Öylece uyandım ve ilk karşılaşmamızda bu rüyayı kendisine anlattım. Şair, beni, en az gördüğüm rüya kadar şaşırtan şu cevabı verdi: 'Beyefendi o şiiri kâğıda geçirip getir; hemen altına imzamı atayım.'