GAZİANTEP (AA) - ZUHAL UZUNDERE KOCALAR - Gaziantep'te Türk folklorünün, halk müziği ve oyunlarının ayrılmaz bir parçası olan zurnanın üretimini yapan 60 yaşındaki Mesut Uz, yetiştirecek eleman bulamamaktan yakınıyor.

Türkiye'nin birçok yerinde kullanılan, halk oyunlarının, düğünlerin davulla birlikte vazgeçilmezi olan zurnalara 50 yıldır şekil veren, son ustalardan Uz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, zurnanın çalması kadar yapımının da zor olduğunu söyledi.

Zurna yapımı için genellikle kayısı ağacı kullandığını, bu ağaçların biçildikten sonra 2 yıl kurumaya bırakıldığını anlatan Uz, kuruyan ağaçtan yapılan zurnanın daha iyi ses verdiğini belirtti.

Kullanılan ağaca önce tornada şekil verildiğini daha sonra deliklerinin açıldığını kaydeden Uz, her yörenin farklı zurna çeşidi olduğunu kaydetti.

Yaptığı zurnalar Türkiye'nin dört bir yanında çalınan Uz, tüm yörelerin zurnalarını yapabildiğini dile getirerek, "Kişiye özel zurna yapıyorum. Müşteri gelir oturur, ne istediğini anlatır. Ben de ona göre zurnayı yaparım. Bizim bölgemizde çalınan Antep zurnasının 30 ve 29 santimetrelikleri ile cura, orta cura, orta kav, başkaba olarak dört şekli vardır. Ara zurnaları vardır. Mehter zurnası var. Her yörenin farklı zurnaları vardır. Bunların hepsini üretebiliyorum. Antep zurnasının her havayı çalabilecek bir sistemi vardır ama diğer zurnalarla sadece kendi yöresinin havalarını çalabilirsiniz." diye konuştu.

- "50 yıldır mesleğin içindeyim"

Türkiye genelinde zurna üretimi yapan 4-5 usta kaldığını söyleyen Uz, şöyle devam etti:

"Meslek biraz sevgi ve sabır işidir. Öyle 3-5 günde öğrenemezsiniz. Şimdiki gençler hemen para kazanabilecekleri, ilerleyebilecekleri işleri tercih ediyor. Bir sanatı yapmak için onu sevmek, sabretmek lazım. Ona aşkla, sevdayla yaklaşmak lazım. Yaklaşık 50 yıldır bu mesleğin içindeyim. Daha önceleri kaval yapıyordum, sonradan zurna yapmayı öğrendim. Bedel ödemezsen, o öğretiyi içinde hissetmezsen, sabretmezsen işi yapmak zordur. Aç kalacaksın, iş yapamayacaksın, kıracaksın, bozulacak. Gelen her müşteriden aldığın bilgilerin birikimi seni usta yapar. Öğrenmenin sınırı yok. Belki 40 yıl daha bu işle uğraşsam öğreneceğim çok şey olacaktır. Ben ustamın yanında çalışırken 10-15 kişiydik. Hepsi bıraktı, ben sürdürdüm bu işi. Benim de 12-13 elemanım vardı. Ne oldu? Hepsi bıraktı. Mesleğin içinde geriye yine biz kaldık."

- Yapıyor ama çalamıyor

Uz, halk arasında "Zurnanın zırt dediği yer" şeklinde bir deyim olduğunu anımsatarak, şunları anlattı:

"Zurnalar 2 veya 3 oktavlıktır. Zurnanın zırt dediği yer, 4. ve 5. deliklerinde, yöresel olarak değişmekle birlikte baskı, çığrık ve hasari denir. Burada bu baskıyı alabilmek için çok hızlı üflediğimiz zaman 4. oktava çıkması lazım. 4. oktava çıkarsa bu zurna, tamamen çalışmıştır, hoştur, sesi ve perdesinin uyumu yerine oturmuştur. 4. oktava çıkmadığı zaman o perde zırlama yapar. Bozuk ses çıkarır. Parmağınızı kaldırdığınız zaman, çok hızlı üfleyip 4. oktava çıkardığınızda, o 4. oktavı burada ses olarak almak burada zırlama yapar. İşte zurnanın zırt dediği yer orasıdır. Yani, 4. oktava çıkmayışıdır. O zurna bozuktur, bir işe yaramaz."

Her türlü zurnayı yapabilmesine rağmen çalamadığını belirten Uz, sözlerini şöyle tamamladı:

"Ufak da olsa kulak hassasiyetimiz var. Hangi perde arızalı, neresine ne yapmak lazım onu anlarım. Sanat yapmak bir aş işidir, sevda işidir. Sanatı severseniz parayı düşünmezsiniz. Seni aç koymaz, rezil etmez ama vezir de etmez. Sanat para için yapılmıyor. Paraya baktığınızda da sanat olmuyor. Parayı ön plana koyduğunuzda o zaman sanat ve aşk olmuyor. Şimdi çırak bulamıyoruz. Bu mesleğe de kimse heves etmiyor. Mevcut ustalar da bıraktıktan sonra zurna üreten kimse kalmayacak. Deyim yerindeyse zurnanın zırt dediği noktaya geldik."