Kaan ve Mete’nin bu kez hangi dönemlerini anlatıyorsunuz?

Belli bir dönem anlatmıyoruz. Bizim tarihsel ve dönemsel bir kaygımız yok. O yüzden bunu hiçbir zaman devam filmi olarak da algılamadık. Zaman da koymadık.İkinci film hiç olmaz diye düşünüyordum ben…

Bana ilk başlarda olur gibi gelmişti, zaman geçtikçe bu olmaz diye düşündüm. Sonra sürpriz bir şekilde oldu. Programın yapıldığı dönemle alakalı bir film ortaya koyuyoruz. Orada da çok fazla hikaye var. Genelde bir film başarılı olduktan sonra hemen ardından ikincisi yapılır. Biz uzunca bir süre bekledik.senaryo kadar tatmin eden bir iş var mı? Sonuçta yönetmeniz de değişti…

Tabii ki… Birincisi de çok keyifliydi ve güzel bir ekip ile çalıştık.

Mete’nin hayatındaki hangi anı izleyeceğiz?

Mete’nin sorunlu bir dönemini izleyeceğiz. Kızlar hep var, bu sefer yine var. Bu filmden dolayı birinci filmi tekrardan izleyecek insanlar da olacak. İlk kez Kaybedenler Kulübü’nü keşfedecek gençler de olacak. Tam yedi yıl var arada.

Ruhen daha derinleşiyoruz

Sadece anlatım üzerine kurulu bir iş sonuçta. Bunu görselliğe dökmek yeterince zor olsa gerek…

Radyo işitsel bir şey. Dinleyici olarak istediğini hayal edebilirsin. Bir de çok daha fazla zamanın var. Saatlerce dinleyebilirsin. Filmde olsa olsa 110 dakikan var. İşitsel bir şeyi görsel hala getirmek daha zor. Bu sefer maceramız yolda geçiyor.

Bu kez hangi ruh halini ön plana çıkarıyorsunuz?

İkinci filmde en çok dikkatimi çeken şey iki karaktere de çok yoğunlaşıyor. Ruhen daha derinleşiyorlar. Onların arkadaşlık ilişkileri ve birbirine dair ne ifade ettiklerini izleyeceksiniz. Birinci filmde dış dünyada yarattıkları etkiyi görüyorduk. İkinci filmde tam tersi, iki arkadaşın iç dünyaları ile temasa geçiyoruz. Birbirlerine yaptıkları yarenlik, birbirlerine ne zaman ihtiyaç duydukları, nasıl sırt verdikleri, birbirlerinin sınırlarını nasıl bildikleri tespitler var.

Senaryoda kendinize dair çıkarımlarınız oldu mu?

İzleyici olarak bir sürü izlediğim filmin bana da dokunduğu oluyor. Bu filmin çıkarımı, hayat arkadaşlarla güzeldir. Ben de uyandırdığı his o.

Sizin çocukluğunuzdan beri görüştüğünüz arkadaşlarınız var mıdır?

Hayır, yok. Herkes bir taraflara savruldu, ben de bambaşka bir hayata düştüm. Eski arkadaşlarımdan çoğunu tutabildiğimi iddia edemem.

Herkes olabildiği kadar cesur

Siz hep oyunculuk açısından tatmin olduğunuz işlerin içinde mi yer aldınız?

Arada kötü işlerim tabii ki olmuştur. Hepimizin hata yapma hakkı var. Bazen de bir iş başladığı gibi gidemiyorum. Ama genel de baktığımda iyi ki yapmışım dediğim işler var. Hatta çoğu öyle...

Onay vereceğiniz işlerde senaryo kadar oyuncu kadrosu da önemli mi?

Esasen oyuncu değil de en başında prodüksiyon tarafından bu önemli olmalı. Kariyerinin başında bir oyuncu, en başında buna dikkat etmiyorsa ve hiç bir araya gelmeyecek oyuncularla bir projedeyse kötü bir durum. Bir gün hikaye anlatmanın önemli olduğunu öğreneceğimiz gibi cast ortaya çıkarmanın da önemli olduğunu öğreneceğiz.

Online platformların ortaya çıkması sektöre kalite olarak ivme kazandırdı mı?

O işlerin nasıl organize ettiklerini bilmiyorum. Yurt dışı dizilerini çok izliyoruz ama onlara öykünerek iş yapma taraftarı değilim. İlham değil teknik bilgiyi keşfetmek gerek. Hikaye anlatmanın da dünyada belli bir şekli şemali var. Bizim de kendimize has hikaye anlatma şeklimiz var, çok uzun süreler alan. İçeriğin daha çok önem kazandığı projelerle karşılaşmamız mümkün. Hikayeler yine bizim olmalı. Üzerimizde duran elbiseleri giymeliyiz. Bu dönemde değişecektir. Kitleler değişiyor ve farklı mecralara yöneliyor. Çok karamsar değilim, bir gün o süreler değişecek.

Prodüktörler cesur mu bu zaman kavramını değiştirmek açısından?

Herkes olabildiği kadar cesur. Ne yapılabiliyorsa… Ama bu sorunun muhatabı ben değilim.

Bu projenin içinde bulunmak çok özel

 Film kendi içinde komik…

Bence de komik. Komiklik olsun diye yapılmış bir şey yok. Absürt ve durum komedisi var. Durum gerçekten komik olduğu için, olaylar öyle geliştiği için sonuna kadar gerçek olan karakterlerin komik duruma düşmesi ya da durumun çok komik olması. O da çok sık rastladığım bir şey değil. O yüzden böyle bir şeyin parçası olunca mutlu oluyorum. Böyle bazı hava aldırabilecek sübaplar olunca mutlu oluyorum.

 Rahat bir alan mı veriyor bu durum size?

Dünya doğru kurulursa orada senaryo ve yönetmen de devreye giriyor, oyuncu olarak da kendini rahat hissediyorsun. Oyuncuların da iletişimi sağlam oluyor.

Senaryoya hepiniz bir şey katıyorsunuz gibi de geliyor...

Mehmet Ada, Kaan ve Mete etrafta, onları artık tanıyoruz, bunun da verdiği rahatlık var. Bunu herkes kullanırdı. Bu proje benim için özel, içinde bulunmak özel. Birincisi de ikincisi de benim için özel bir yolculuk.

Senaryoda beğendiğiniz anlar nelerdi?

Çok spesifik bir şey yok. Çekimler sırasında iletişim çok iyiydi aramızda. Çok fazla cümleler var kült olacak.

Sinema filmi yapmayı daha çok seviyorsunuz sanki…

Aslında tiyatroyu çok seviyorum da… Tiyatro, sinema, dizi olarak sıralayabilirim.

Son dönemde neler okuyup, neler izlediniz?

Önüme gelen her şeyi dinliyorum ama rock’ın yeri tabii ayrı. Müziksiz olmuyor. Müzik olmadığı zaman şehirde olmamam lazım benim. Sadece doğa sesinin olduğu bir yerde olmam lazım. The Post ve Cebimdeki Yabancı izledim en son…

Filmin fan’ları tatmin olacak mı yoksa ‘hiç gerek yoktu ikinci filme’ diye mi düşünecekler?

Bence gerek vardı. Daha başka hikayeleri de var. Bunların hepsinden birbirinden farklı filmler yapılabilir. Her film diğeri için beklenti oluşturuyor. Kim ne derse desin tekrardan bu filmi yapmaktan bize engel olamazdı.