Bugün hâlâ pek çok kimsenin tam olarak tanıyamadığı, insanların bir kısmının olumsuz baktığı ve bir kısmının ne olduğuna karar veremediği Nurculuk, Said Nursi'nin yargılanmaya başladığı günlerden itibaren Türkiye'nin en çok tartışılan konularından biri oldu. Hakkında en çok dava açılan düşünce mensuplarını yetiştiren Nurculuk ekolünün ne olduğu konusunda birinci elden bilgi sahibi olmak hemen her konuda olduğu gibi en bilimsel ve en mantıklı yol olmalı Bu yolu deneyerek Nurculuk tartışmalarına konu olan metinleri inceleyenlerden biri de ünlü yazar Halide Nusret Zorlutuna olmuştu. Bakın Zorlutuna Nurculuk ile nasıl tanışmış ve neler düşünmüş. İşte onun kaleminden Nurculuk: . Nur!.. . Nur!.. Ne güzel kelime! Mânâsı kadar söylenişi de güzel, tatlı, ahenkli!.. Nursuz bir dünya, nursuz bir kâinat, nursuz bir hayat ne korkunç bir şey olurdu! Tasavvuru bile insana dehşet ve haşyet veriyor... Ama, son zamanlarda, bazı nursuz, ya da gafil sözde aydınlarımız; bizleri bu güzel kelimeden âdeta ürker hâle koydular! . Nurcu, diyorlar da bir daha demiyorlar! Cahil, mürteci, miskin, aldatıcı... Ne bileyim, daha ne kadar kötü sıfat varsa, bu “Nurcu” kelimesinin başına yakıştırıp ekliyorlar... Yakıştırmaya çalışıyorlar amma, nafile, yakışmıyor! Dün gene, baktım, bir gazetenin sol köşesinden bir bay; alarm işareti veriyor “Medeniyet elden gidiyor, Nur neşriyatı filân yerde ekmek peynir gibi kapışılıyor; koşun, toplanın, elele verin a dostlar, başka işleri bırakın şimdi, Nurcularla mücadeleye girişin!...” diye feryatlar koparıyor! Nurculuk hakkında hiçbir fikri olmayan gençler hatta ihtiyarlar bu yaygara karşısında dehşete düşeceklerdir: “Nedir bu Nur Ri­saleleri?.. Nedir bu kapışılan tehlikeli kitaplar? Millete hırsızlığı mı, ırzsızlığı mı, komünistliği mi tavsiye ediyor?.. Yoksa ayağınızı uzatın, oturun, çalışıp ileriye gitmekten vazgeçin mi diyor? Ne diyor? . Bir zamanlar bizzat ben, Nur neşriyatı aleyhindeki propagandalardan kuşkulanmış; bu eserleri görmek istemiştim. O sıralarda Tıp, Hu­kuk, Dil-Tarih Fakülteleri'nde; Siyasal Bilgiler'de yüksek tahsillerini yapmakta olan bazı eski talebelerim, bana bu kitaplardan getirdiler. Bir de ne göreyim? Baştanbaşa fazilet, iyi ahlâk ve çalışma telkin eden Kur'ân-ı Kerîm'den, hadis-i şeriflerden feyiz almış parıl parıl öğütler; komü­nizm ile, -hâşÃ¢!- Allahsızlıkla mücadele eden eserler... . Şimdi düşünüyorum: Geçende, o “peynir ekmek gibi kapışıldığından” dehşetle bahsedilen kitaplar, benim gördüklerimin tam tersi zararlı kitaplar mıydı?.. . Öyleyse, bu memleketin polisi, savcısı yok mu?.. Neden bu zararlı kitapların satışını durdurmamışlar?.. Olur mu böyle şey?.. . “Antikomünist neşriyat diye Nur kitapları satıldı.” diyorlar. Nur kitapları elbette antikomünist neşriyattır. Biz biliyoruz, zaten kendileri de bar bar bağırarak ilân etmişlerdir. Komünistlik demek dinsizlik demektir. . Lenin yoldaş ne demişti: “Her nevi dinin köklerini dünya yüzünden kazımak baş gayelerimizden biridir. Komünizm nizamının en büyük düşmanı Allah'tır. Allah'a olan imanı çürütmek için bütün kuvvetlerimizle çalışmalıyız.” Evet efendim, Lenin böyle diyor... . Nur neşriyatı ise dinden, Allah'tan, dinin makul ve makbul emirlerinden bahsediyor... Yani benim gördüklerim, demek istiyorum; benim görmediğim zararlı Nur yayınları varsa onu bilemem. O, hükûmetin, adaletin bileceği şey. Ama, bakıyorum, Nurculuktan dolayı tevkif edilenlerin hemen hepsi, Türk adaletinin titiz incelemesinden geçtikten sonra beraat ediyorlar... Bu da ayrıca ve bilhassa dikkate şayan değil mi?.. . Şu hâlde bu yaygaracılar ne demek isterler?.. Ve bu yaygaraların şaşkına çevirdiği masum gençler ne yapsınlar?.. . Nur nedir? Nurculuk nedir?.. Çoğunun bu hususta hiçbir fikri yoktur. Kimi ”“esrarengiz bir tarikat; kimi de sosyal veya siyasal bir teşekkül sanıyor Nurculuğu. . Benim ”“özel incelemelerim sonunda”“ vardığım kanaate göre, Nurculuk ne bir tarikattır, ne de bir cemiyet. “Nur”a; kâinatı mânen ve maddeten aydınlatan “Işık”a erişmek için yollara düşmüş milyonlarca insan ki, aradıklarını bulmak için faziletli insan, iyi insan; ihtirassız, riyasız, yalansız.. insanlara mânen ve maddeten yardım etmeyi kendine zevk edinmiş insan olmak lâzım geldiğine inanmıştır. Allah'ın rızasını tahsil etmek için onun kullarına yardımı vazife bilir. . Bu, senin vardığın netice: Bakalım doğru mu, diyebilirsiniz. Evet, haklısınız. . Şu hâlde bu problemi yetkili bir makam, kökünden halletmelidir: Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına göre . Nurculuk; Nur neşriyatını okumak suç mudur? Değil midir? Hükûmet mi, yoksa T.B.M. Meclisi mi bunu kesin olarak söyleyecek? Biri desin ki biz de bilelim ve ona göre hareket edelim. Müzminleşen bu dava bitsin gayri. [B]ÜNLÜ YAZARLARIN KALEMİNDEN BEDİÜZZAMAN[/B] Bu satırlar ünlü edebiyatçılarımızdan Halide Nusret Zorlutuna'ya ait ve Yazarların Kaleminden Bediüzzaman adlı eserden alıntılandı. Sadece Zorlutuna değil, Necip Fazıl Kısakürek, Sezai Karakoç, Ahmet Kabaklı, H. Münevver Ayaşlı ve Hekimoğlu İsmail gibi pek ok ünlü edebiyatçı ve düşünür ile Cemil Meriç, Nurettin Topçu, Şerif Mardin, M. Said Çekmegil, Osman Yüksel Serdengeçti gibi düşünce ve siyaset sahasında önemli rol oymamış ünlülerden oluşan 34 ünlü sima bu eserde Said Nursi ve Nurculuk konusundaki fikirlerini göz önüne seriyor. Necmeddin Şahiner'in, ilim adamları, düşünür ve yazarlarla yaptığı röportajlar ve bu konuyla alâkalı muhtelif yazılardan derlenen “Yazarların Kaleminden Bediüzzaman” kitabı Şahdamar Yayınlarından çıktı. Kitapta yer alan isimlerden bir kaç pasajı da burada sizlere sunuyoruz: [B]Avukat Bekir Berk:[/B] “Bediüzzaman'ın hakikat-i Kur'âniye'yi açıklamaktan, İslâmiyet'e hizmetten, Müslümanların imanını kurtarmaktan ve dindeki asıl maksat olan rıza-yı ilâhiye nail olmak ve ilâ-yı kelimetullah uğrunda mücahededen, emr-i bi'l- mâruf ve nehy-i ani'l münkeri tebliğden başka bir maksadı yoktur.” [B]Hekimoğlu İsmail:[/B] “Gün gelir bulutlarla sarmaş dolaş, gün gelir başı ak mı, ak”¦ Bu başa yıldırım iner; ak üstüne kara değil, kara üstüne ak düşer,leke nedir bilmez. Ellerinde kova kova zift taşıyanlar bile, onun alnına iz süremez”¦ O, bir milleti korumak için, yıldırımları üstüne çeker. O'nu tanıyan Demokles'in kılıcını da tanır. Daima başının üstünde bir kılıç. Bu kılıç, Üstad'ın boynunu kesmeye uzanırken; Bediüzzaman bununla kaleminin ucunu açtı, cilt cilt kitaplar yazdı. Çalışmak için, hizmet için, yer, zaman ve imkan aramadı. Hapishaneler bile mektep oldu” [B]Osman Yüksel Serdengeçti:[/B] “Said Nur, üç devir yaşamış bir ihtiyar. Üç devir: Meşrutiyet, İttihat ve Terakki, Cumhuriyet. Bu üç devir, büyük devrilişler, yıkılışlar ve çöküşlerle doludur. Şark yaylalarından, güneşin doğduğu yerden İstanbul'a kadar gelen bir adam. İmanı sıra dağlar gibi muhkem. Başı, Ağrı Dağı kadar dik ve vakur. Hiçbir zâlim onu eğememiş, hiçbir âlim onu yenememiş. Kayalar gibi çetin, müthiş bir irade. Şimşekler gibi bir zekâ. İşte Said Nur.” [B]M. Fethullah Gülen: [/B] “O, İlâhi bir mevhibe, ledünni bir sâika ve şÃ¢ika ile, çevresinin en derin, en şümullü ve zahiri, bâtıni, ruhi,içtimai ihtiyaçlarını kurcalayacak çok üniteli bir güç kaynağı gibi pek çok şeyi omuzlayabilecek kuvvetleri ruhunda toplamış bir fıtrat harikasıdır"