Mersin Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halil Kumbur, artan nüfus ve sanayileşmenin çevre sorunlarını da beraberinde getirdiğini söyledi.
Kumbur, 5 Haziran Dünya Çevre Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, hızlı nüfus artışı ve artan sanayileşme ile birlikte oluşan çevre kirliliği sonucu küresel iklim değişikliği, doğal bitki örtüsü tahribatı, tarım arazilerinin tahribi, su kaynaklarının ve biyolojik çeşitliliğinin azalması gibi yeryüzünde yaşayan canlıların tümünü etkileyen, cansız çevre materyallerine de yapısal zararlar veren ve niteliklerini bozan sorunlar ile karşılaşıldığını belirtti.
Mersin’in de oluşan bu çevre sorunlarından etkilendiğine dikkat çeken Kumbur, "Mersin tarım, ticaret, turizm, sanayi, liman, sosyal, kültürel, sportif faaliyetler, serbest bölge enerji, ulaşım, lojistik, arge ve inovasyon, ithalat, ihracat ve benzeri sektörel faaliyetleri ile ülkemizin olduğu gibi Ortadoğu ve dünyanın da önemli bir kentidir. Bu sektörel faaliyetler ve artan nüfus hareketleri sonucunda Mersin’de bazı çevre sorunları meydana gelmiştir" dedi.
Hava, su, toprak, deniz, gürültü, plansız kentleşme ve atık gibi çevresel sorunların Mersin’de belirli ölçülerde mevcut olduğunu vurgulayan Kumbur, şöyle devam etti; "2014 yılında yürürlüğe giren 6360 sayılı yasa ile hizmet alanı il sınırlarına genişletilen Mersin’de, yeni hizmet alanlarını kapsayacak şekilde il, ilçe ve mahallelerin içme suyu, atıksu, toprak, görüntü, gürültü, katı atık kirliliği gibi sorunlarının mevcut durumları, gelecek yıllar için kısa, orta ve uzun vadeli altyapı yatırım ihtiyaçlarının kalıcı bir şekilde tespit edilmesi ve çözümü için plan program yapması gerekmektedir. Bu konuda Mersin Büyükşehir Belediyesi’nin çalışmaları yoğun bir şekilde sürmektedir. Ancak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Orman Su İşleri Bakanlığı, Devlet Su İşleri, üniversiteler ve ilgili kurum-kuruluşlar, meslek odaları, sivil toplum kuruluşları ile ortaklaşa daha etkin çalışmalar yapılmalıdır. Turizm sadece deniz, güneş, doğal ve tarihi zenginlik demek değildir. Yaşanabilir bir çevre olmadan turizmin olmayacağı bilinmelidir."