Muş Alparslan Üniversitesi Afet Araştırma Uygulama ve Yönetim Merkezi Müdürü Jeomorfolog Yrd. Doç. Dr. İskender Dölek, deprem konusunda önemli uyarılarda bulunarak, “Bölgede meydana gelmiş büyük depremlerin Muş ili civarında artış gösterdiğini belirledik” dedi.
Doğu Anadolu Kalkınma Ajansı (DAKA) tarafından desteklenen ‘Kalkınma Yolunda Doğal Afetler’ adlı projenin tamamlandığını, Muş için doğal tehlike kaynağı oluşturacak deprem, sel, kütle hareketleri ve kuraklık bakımından önemli verilere ulaştıklarını belirten Yrd. Doç. Dr. İskender Dölek, çok önemli sonuçlar elde ettiklerini söyledi. Çalışmalarda özellikle Varto fayının bulunduğu kesimde 14 kilometre derinliğe kadar belirgin bir gerilme artışı görüldüğünü ve bu derinlikten sonra bölgedeki gerilmelerin düştüğünün gözlendiğini kaydeden Dölek, “Bölgede meydana gelen depremler önemli ölçüde gerilme değişimine neden olmaktadır. Hesaplanan her derinlik için önemli ölçüde gerilme artışının gözlemlendiği bölgede, potansiyel büyük ölçekli depremlerin Muş yerleşimi için büyük tehlike arz ettiği söylenebilmektedir” dedi.
Muş ili ve yakın çevresinin depremsellik açısından incelendiği bu çalışmada, bölgenin sismik açıdan aktif ve detaylı ele alınması gereken önemli sismojenik zonlara sahip olduğu görüldüğüne değinen Dölek, “Bölgedeki gerilme durumunun daha detaylı bir şekilde ortaya çıkarılabilmesi için tarihsel deprem izlerinin paleosismoloji çalışmalarıyla ortaya çıkarılması gerekmektedir. Elde edilen sonuçlara göre çalışma alanında özellikle sığ kesimlerde (6 km) Muş fayının (Bindirmesi) batı kesimlerine doğru artan gerilmeler dikkat çekmektedir” diye konuştu.
“Kuzeydeki Varto fay zonunda meydana gelen depremlerin ortaya çıkardığı bu gerilme Muş fayındaki bindirmenin kuzeye doğru olduğu düşünüldüğünde, bu fay üzerinde olası bir deprem riskini arttırmaktadır” diye vurgulayan Dölek, “Aynı zamanda Varto fay zonunda ileride meydana gelecek aynı karaktere sahip depremler bu gerilme değişimini daha da arttıracağı düşünülmektedir. Bölgede Muş ili yerleşimini 1. derecede etkileme potansiyeline sahip en riskli fay zonu Muş bindirmesi olarak dikkat çekmektedir. Diğer taraftan Karlıova üçlü birleşim noktasının DAFZ kolunda bulunan Bingöl segmenti de deprem potansiyeli açısından önemli bir yere sahiptir. Bu bölgedeki depremlerden kaynaklanan gerilme artışı her ne kadar Muş ili sınırları içerisine ulaşmasa da bu segment büyük deprem üretme potansiyeli sebebiyle dikkat çekilmesi gereken bir durumdadır. Muş ilinde deprem kaynaklı yapı hasarlarının önüne geçilebilmesi amacıyla Muş yerleşiminde yapılacak binalar için detaylı zemin etüt çalışmalarının mutlaka yapılması gerekir. Ayrıca binaların Türkiye deprem yönetmeliğinin deprem bölgelerinde yapılacak binalar hakkındaki esaslarına uygun olması, imara yeni açılacak veya açılması düşünülen alanların ise öncelikle detaylı mikro-bölgeleme çalışmaları sonrasında planlanmasının kaçınılmaz bir gerçektir” şeklinde konuştu.
Bütün bunları insanları korkutmak için söylemediklerini, bilimsel çalışmaların insanları korkutmak için değil daha çok öngörü oluşturmak için yapıldığını ifade eden Dölek, şunları söyledi:
“Muş merkezdeki garip yapılaşma için de deli cesareti birçok insan ‘burada bir şey olmaz’ ya da ‘bize bir şey olmaz’ gibi düşünmektedir. Merkezde artık olan olmuştur Siyasilerin bu konuda çözüm üretmeleri zordur. Bütün dünyada siyasetçiler kötü haberler vermekten çekinirler, en azından yeni yerleşim alanları oluştururken alt yapısı düzgün, deprem gerçeğine uygun yapılaşmaya gidilebilir.”