Paris, görmediğim bir şehir: Görmedim ancak, hakkında çok duyduklarım var. Paris, bilmediğim bir şehir. Ancak, hakkında çok işittiklerim var.
Paris, bohem hayatıyla meşhur bir şehir. Bu durum tarihte de öyle, şimdi de öyle. Üstadımız Necip Fazıl Kısakürek’in de gençliğinde okuma maksadıyla gittiği Paris’ta bohem hayatına girdiği ve o hayattan tiksinerek, Yurda döndüğünde büyük değişim yaşadığı bilinmektedir.
Paris entelleri, lümpenleri ile meşhur bir şehirdir. Çokça duyarız, “işte Paris gecelerinde, restaurantlarda yeme-içme beş-on saat sürer. Bu süre içerisinde içkiler, çalgılar eşliğinde, her türlü ahkam kesme, zırva ve pipo dumanları altında bilgiç tavırlar kırıla gider” derler.
Dünyanın mazlum yerlerinde çekilen acı ve çile, Filistin’de Yahudilerin baskı ve zulmü altında Müslümanların derdi ve ezası, Ortadoğu, Afganistan, Pakistan ve tüm mazlum coğrafyanın derdi ve kederi, Paris akşamlarında, eğlence ve şatafat içinde yalnızca çerez misali yer kaplar. Ancak, kendilerine yönelik bir problem ve tehdit meydana geldiğinde Parisli entel ve sözde aydınlar hoplar ve zıplarlar.
Parisli sözde aydınlar, enteller, lümpenler kendilerini Dünyanın merkezinde görürler ve kendileri gibi düşünmeyeni, kendileri gibi giyinmeyeni ikinci sınıf bir insan olarak görürler. (Belki de insan olarak dahi görmezler)
Parisli sözde aydınların dedeleri, bunlardan beterdi. Cezayir’in Osmanlı’nın yönetiminden alınıp da Fransızların eline geçtiği 1830 yılından, Cezayir’in bağımsızlığını ilan ettiği 1958 yılına kadar geçen süre, kan, işkence ve zulümlerle doludur. Fransa, Dünyanın en büyük soykırımını Cezayir’deki Müslümanlara karşı işlemiştir. Bu hususta 2005 yılında Cezayir Devlet Başkanı Fransa’dan özür beklemiş, hatta resmen özür talep etmiş, ancak nafile. Fransa’nın kibri buna engel olmuştur.
Fransa, sözde özgürlükçüdür. Müslümanlar hariç herkesin özgürlüğünü savunur. Müslümanların en büyük düşmanı PKK’nın en büyük destekçisi Fransa’dır. Terör örgütü PKK’nın elebaşları, halen Fransa’da elini kolunu sallayarak ve hatta Fransa Cunhurbaşkanı’nın sarayında özel konuk olarak ağırlanarak dolaşırılar. Fransa, PKK’yı terör örgütü dahi saymaz. Fransa, terör örgütü PKK’ya kapıyı açar. Terör örgütü PKK’ya kapıyı açar ve zarar görür. Çünkü açtığı kapıdan başka terör örgütleri de girer. Ve Paris’te Fransa’yı kalbinden vurur.
İşte Paris’te dün (13 Kasım 2015 tarihinde) gerçekleştirilen 6 ayrı noktadaki terör eylemine bu noktadan bakmak gerekir. O terör eylemi sonunda 120’den fazla Fransa yurttaşı öldürüldü, 300 civarında yaralı kişi var ve bu yaralılardan 100’ünün durumu ağır.
Terör nereden gelirse gelsin ve kime karşı işlenirse işlensin bir “insanlık suçudur.” Bir Müslüman olarak tüm terör eylemlerini lanetliyorum ve Fransa’daki bu terör hadisesini de lanetliyorum. Bizim inancımıza göre, “haksız yere bir cana kıyan, tüm insanlığı öldürmüş gibidir.” Terör saldırılarında meseleyle hiç ilgisi olmayan ve işinde-gücünde zavallı insanlar öldürülüyor. Bu yönüyle terör hadiselerinde büyük haksızlık ve büyük bir zulüm var. Bakın bu hususta Kur’an’da Rabbimiz neyi beyan ediyor ve bize neyi emrediyor: "İşte bu yüzdendir ki İsrailoğulları'na şöyle yazmıştık: Kim, bir cana veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya karşılık olmaksızın (haksız yere) bir cana kıyarsa bütün insanları öldürmüş gibi olur. Her kim bir canı kurtarırsa bütün insanları kurtarmış gibi olur. Peygamberlerimiz onlara apaçık deliller getirdiler; ama bundan sonra da onlardan çoğu yine yeryüzünde aşırı gitmektedirler." (Maide Suresi, 32) Bu hakikatler ışığında bakmalıdır herkes. Ve bu hakikatler ışığında herkes, cana karşı saygı içinde olmalıdır. Herkesin can ve mal güvenliği kutsaldır ve korunmalıdır. Bizim inancımız bunu emreder.
Bütün bu gerçekleri ifade ettikten sonra, yazımın başlığındaki gibi, “Ne Oldu Paris?” diye bir kez daha soruyorum.
Paris, insan haklarını sözde savunmaktan vazgeç, özde savun. Terör örgütlerine verdiğin destek, bak seni vurdu.
Ne oldu Paris? Senin sokakların, senin eğlence yerlerin, restaurantların, barların sabahlara kadar şen şakraktı. Seni restaurantlarında enteller, bohemler, lümpenler ahkam keserlerdi, kahkahalar eşliğinde, pipo dumanları altında ve bilgiç tavırlarla başka milletlerin sorunları nokta kadar dahi önem taşımazdı. Ne oldu Paris? Artık ahkam kesemiyorsun, kahkaha atamıyorsun, hatta restaurantlara dahi gidemiyorsun! Hatta sokağa dahi çıkamıyorsun.
Ne oldu Paris? Teröre destek verdin ve başına bunlar mı geldi? Ne oldu Paris?
 
Bütün bunlardan sonra, şu iki söz, anlayana yeter:
"Beşer zulmeder, kader adalet eder." (İnsan zulmeder, kader tecelli eder)
“Men dakka dukka.” (Eden bulur)
 
Burada şunu da ifade etmeliyim. Teröre yalnızca Fransa mı destek veriyor. Elbette hayır. Amerika, Almanya, İngiltere ve Rusya da Fransa gibidir. Onlar da Dünyadaki terörden sorumludur. Onlar da PKK terörünün baş destekçileridir. Onlar da Irak ve Suriye’deki terörün baş destekçileridir. Bu hususta Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın birkaç gün önce sarf ettiği şu söz büyük bir hakikatin ifadesidir:  “Suriye ateşine odun taşıyan herkes çok yakında kendini aynı ateşin içinde bulmaktan kurtulamayacaktır. Bu samimiyetle ifade edilmiş, dostça bir ikazdır.”.