Bazı şeyler yalnız başına değersizdir. Bazı şeyler yalnız başına anlamsızdır. Bazı şeyler yalnız başına bir şey ifade etmezler. Nicelik ve nüfus, bu şeylere örnektir. Mesela, nicelik tek başına değersizdir, bir ölçü olarak alınamaz, bir mana ifade etmez. Mesela, nüfus tek başına bir kıstas değildir. Nüfus tek başına bir kuvvet ve değer anlamına gelmez. Nüfus, bir ülkede ya da bir yerde yaşayan insanların toplamını yalnızca bir sayısal bilgi olarak ifade eder. Nüfustan daha önemli olan nüfuzdur. Nüfuz, bu insan sayısının etkisini ve gücünü ifade eder. Nüfus, bir nicel değerdir. Nüfus nicel bir değer olduğu için kalite ve faaliyet bilgisi ihtiva etmez. Nüfuz ise nitel bir değerdir. Nüfuz kalite ve faaliyet demektir.

Nüfus ile nüfuz arasında bağ yoktur. Nüfusu çok olanın nüfuzu da çok olur diye bir kural yoktur. Nüfus, yetişmiş, eğitimli ve günümüzün şartlarına uygun donanımlı insanlardan oluşmuyorsa, esasında bir güç değil, bir yüktür.


Şimdi bu anlattıklarımdan sonra, “nüfus mu, nüfuz mu diye sorduğumda”, tabiî ki aklı başında olan herkes, nüfuz daha önemli diyecektir. Ve en önemlisi de “nüfuzlu nüfustur.” Nüfuzlu nüfus derken de, yetişmiş, eğitimli ve üretken nüfus anlaşılmalıdır.


Tabi şunu da belirtmek durumundayım. Nasıl olsa nüfus önemli değil diyerek, nüfus artışını da bir tarafa bırakmamalıyız. Elbette, nüfusumuzu arttırmak için de çaba içinde olmalıyız. Ve bundan daha önemlisi bu nüfusu yetişmiş, bilgili, eğitimli ve üretken hale getirmek için büyük çaba göstermeliyiz.

Öyleyse, maksadım anlaşılmıştır. Nüfusu, nüfuzlu hale getirmeliyiz. İlgisizlik içinde olmamalıyız. Nüfusu, etkili, çalışkan, üretken, yetişmiş, meslek sahibi ve benzeri niteliklerle donatarak bir güç haline getirmeliyiz. Bunun için de her bir fert, devlet ve toplum için bir katma değer üretmeli, yetişmiş nüfus da almaya değil vermeye odaklanmalı, tüketken değil üretken olmalıdır.


Nüfus, üretken, çalışkan, donanımlı ve yetişmiş ise ve katma değer üretiyorsa, bu bir nüfuzdur. Yoksa yalnızca bir nüfustur. Başlı başına bir nüfus çok da anlamlı değildir. Öyleyse, nüfusun anlamlı kılınması için insanımızın yetiştirilmesi gereklidir.
Ülkemizin dünyada bir güç ve nüfuzlu olması için, nüfusun nitelikli insanlardan oluşması ve bu nitelikli insanların aynı hedefe doğru yönlendirilmesi gerekir. Bu anlattıklarım bir hedeftir.

Ümmet-i Muhammed olarak bu hedefin neresindeyiz? Nüfusumuz ile nüfuzumuz aynı oranda mı? Yani nüfusumuz kadar da nüfuzumuz var mı? Tabi, bu noktada, çok da parlak bir durumda değiliz.


İsrail’in nüfusu 8 milyondan biraz fazla. Müslümanlar olarak bizim nüfusumuz da 1,5 milyardan biraz fazla. Bu ikisi arasındaki fark, neredeyse 200 kattır. Yani, Dünya’daki Müslüman nüfusu İsrail’in nüfusundan 200 kat fazla. Ancak, İsrail’in nüfuzu ile tüm Müslüman Ülkelerin nüfuzu arasında durum tam tersidir. İş nüfuza gelince, İsrail’in nüfuzu bizden belki de 200 kat daha fazla.


Fazla söze hacet yoktur. İsrail denilen ve dünyada basını, medyayı, lobi örgütlerini, parasal kaynakları, büyük ve çok uluslu şirketleri, borsayı, diplomasiyi eline almış olan bu Firavunvari oluşum, aldatma, hile ve göz boyama ile bütün dünyada etkindirler. Nüfuslarından çok nüfuzları vardır. Biz, İsrail denilen bu Firavunvari oluşumun hilesini, aldatmasını ve göz boyamasını örnek almayalım. (İsrail’in hilesi, göz boyaması ve aldatması kendi başlarını yesin) Ancak, bu İsrail’in dünyada nasıl etkin bir güç olduğunu araştırmalı ve ona göre tedbir almalıyız.


Yalnızca İsrail’in bir güç olduğunu değil, ABD’nin ve Almanya’nın nasıl güç olduğuna bakmalı ve araştırmalıyız. Ve diğer güçlü toplulukların nasıl bir güç olduğunu ciddi bir şekilde incelemeli ve araştırmalıyız. Bu araştırmada şunu hemen anlayacağız: “Sağlam kurallar, disiplinli çalışmak ve dürüstlük içerisinde olmak.” Dünya gücü olmanın formül bu kadar açık ve basittir. Bu üç hususu yerine getirmezsek, bırakın Dünya gücü olmayı, hayal gücü olamayız.

Evet, hassaten belirtiyorum: “Bir Ülkede gelişme isteniyorsa, sağlam kurallar konulacak. Bu kurallar disiplin içinde uygulanacak. Ve başta yöneticiler olmak üzere tüm toplum dürüst olacak.”

Bu üç husus sağlanırsa, nicelik değil nitelik öne çıkar. Bu üç husus yerine getirilirse nüfus değil nüfuz önem kazanır.

Yukarıda verdiğim karşılaştırmayı burada tekrar belirtiyorum: “Yalnız başına nicelik önemli olsaydı, 1.5 milyar nüfuslu İslam Alemi, 8 milyondan nüfuslu İsrail karşısında bu kadar çaresiz olur muydu? “Nitelikli nicelik” önemlidir. Yalnız başına nüfus önemli olsaydı, 1.5 milyar nüfuslu İslam Alemi, 8 milyon nüfuslu İsrail karşısında bu kadar nüfuzsuz kalır mıydı? “Nüfuzlu nüfus” önemlidir.

Bu tesbitlerle birlikte son söz olarak sizleri şu hususta tefekküre ve bu tefekkürden sonra harekete çağırıyorum: “Peygamberimizin (asm) asr-ı saadetinde ve takibeden yıllardaki gibi yine nitelikli niceliğe sahip bir toplum olmak istiyorsak, Osmanlı Devleti gibi yine Dünya üzerinde nüfuzlu nüfusa sahip olmak istiyorsak, işimizin ehli olacağız, sözümün eri olacağız ve takva üzere mütevazi olacağız.”

İnşallah, “işinin ehli, sözünün eri ve takva üzere mütevazi” insanlarımız çoğalır. İşte bu insanlar çoğalırsa, zaten nitelikli nicelik ve nüfuzlu nüfus doğrudan doğruya sağlanır.