Osmanlı basit bir Devlet değildir. Esasında, Osmanlı yalnızca bir Devlet de değildir. Osmanlı ölmez bir ukde ve pörsümez bir fikirdir. Osmanlı dediğimizde hemen aklımıza “ebed müddet fikri” gelir. Ebed müddet ne demektir? Ebed müddet, sonsuza dek var olan demektir. Osmanlı ebed müddet bir Devlet dediğimizde de, sonsuza dek ayakta kalacak bir Devletten bahsediyoruz. Osmanlı, gönüllerde sonsuza dek yaşadığı gibi, isim değiştirerek Türkiye Cumhuriyeti olarak da yaşamaktadır.

Osmanlı gönüllerde yaşıyor, Türkiye Cumhuriyeti olarak yaşıyor. Gel gör ki, bu yaşayan Devlet ve sonsuzluğa doğru giden Osmanlı Kervanı, etrafında çakalların, sırtlanların, köpeklerin ve her türlü saldırgan taifenin de hücumundan bir türlü kendisini uzak tutamıyor. Bu arada benzetme yaptığım sırtlan, çakal, köpek cinslerinden özür diliyorum. Benim kastım elbette hayvan olarak sırtlan, çakal ve köpekler değil. Bunlardan daha aşağıda yer alan insan görünümlü aşağılık yaratıklardır. Bu yaratıkların ismi Hans, Lawrens, Churchill, Bush, Lord Curzon, Haham Haim Naum, Papa Urban falan filan olabilir. Hatta ismi herhangi bir Türk ismi de olabilir. İçeriden biri de bu Kervana saldırabilir. İçeriden ya da dışarıdan olup olmadığı ve  isminin ne olup olmadığı önemli değil. Önemli olan Osmanlı Kervanı’na havlayıp havlamadığı ve saldırıp saldırmadığıdır.
İşte, yine bir saldırıya maruz kaldı, Osmanlı Kervanı. Dün tarihlerden 31.03.2014 idi. Ve bu tarihte kanlı bir saldırı oldu. Teröristler İstanbul Çağlayan Semtinde bulunan Adliyeyi bastılar. Bir Savcımızı rehin tuttular ve ellerinde bombalar ve silahlarla Adliye’yi kan gölüne döndüler. Çıkan çatışmada teröristler öldürüldü, Savcımız şehid oldu. Maksad, Ülkemizin birlik ve dirliğini bozmak ve iç savaş çıkartmaktır. Bu olay, geçmişte benzerleri işlenen (mesela 2006 yılındaki Danıştay Saldırısı gibi) alçakça ve sinsice planlanan bir olaydır. Bu olayın kökü çok ve çok derinlerdedir. Maksad karışıklık ve kaos çıkartmaktır. Bu terörist eylemin arkasında Yunanistan mı var, Almanya mı var, İngiltere mi var, İsrail mi var, ABD mi var? Hangi it var? Bu saydıklarım zaten Osmanlı Kervanı’na havlayan en başta gelen İtlerdir. Bu saydıklarım yeri gelmiş Çanakkale’de üstümüze saldırmışlar, yer gelmiş Kurtuluş Savaşı’nda saldırmışlar, yeri gelince de halen de saldırmaktadırlar. Bu İtlerin hedefi Ülkemizi Suriye gibi, Irak gibi harabe yapmak ve bizi bize kırdırmaktır.
Bu güncel olaydan ta tarihin uzak dehlizlerine doğru bir daldım da, Şöyle bir düşündüm de tarihte Ecdadımız ne kadar büyük çile çekmiş ve ne kadar cefa görmüşse, aynısı ya da benzeri hâlen geçerlidir. Bizi hiç rahat ve huzurlu bırakmıyorlar.
Mesela, Fatih Sultan Mehmed Han, Yavuz Sultan Selim Han ve II. Abdülhamid neler çekmişler, ne büyük sıkıntıya göğüs gelmişler. Aynısı geçerli esasında. Bu üç büyük Sultan neden çekti ve neyden bizar olduysa aynısını biz de yaşıyoruz. Bu üç büyük Sultan'a kin duyanların torunları bize, yani Fatih'in, Yavuz'un ve Abdülhamid'in torunlarına kini duyuyorlar.
Hatta bu tarihi çizgiyi daha da önceye götürebiliriz. Ebû Cehil'in safında yer alanlar, Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed'in (asm) istikametinde yürüyenleri asla ve asla sevmediler ve hep diş bilediler. Ta Hz. Adem'in iki oğlundan belli yollar ayrılmıştır. Kabil'in torunları Habil'in torunlarını hiç sevmediler, hep düşman bildiler.
Biz Habil’in safındayız, elhamdülillah. Biz Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammedin (asm) safındayız, elhamdülillah. Bundan dolayı bize düşman olanlar olsunlar. Hiçbir önemi yok. Olsun düşman olsunlar. Bizi sevmesinler. Ne farkeder ki! Bizi seven sevmiş, çok şükür. Bizi Allah ve Resulü sevmiş, çok şükür.
Evet, bu duygu ve düşüncelerle ifade ediyorum. Onlar bize düşman diye, onlar bize saldırıyor diye Fatih Sultan Mehmed Han, Yavuz Sultan Selim Han ve II. Abdülhamid Han'ın yolundan vaz mı geçeceğiz? Onlar bize düşman diye, Onlar bize kin duyuyor diye yolumuzdan ve Sırat-ı Müstakim'den asla ve asla vazgeçmeyeceğiz. Onlar bize düşman diye Ecdadın yolundan asla ve asla ayrılmayacağız.
İt ürüyor diye Kervan yolunu hiç değiştirir mi?
"İt ürür, "Osmanlı Kervanı" yürür." Vesselâm.