CHP Mersin milletvekili Ali Rıza Öztürk, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Birinci Dairesi'nin kararnamesiyle, 784'ü adli, 104'ü idari yargı olmak üzere toplam 888 hakim ve savcının görev yerinin değiştirilmesine, "Şimdi 17 ve 25 Aralık olaylarından sonra yargıda yapılan düzenlemelerin hiç birisi adalet duygularına uygun değildir." dedi.

Sosyal medyada Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda kullanılan 16 Türk devletini temsil eden askerler için yaptığı yorumda "600 yıllık imparatorluğun 90 yıllık reklam arası sona erdi" diyerek Cumhuriyet dönemini reklam arasına benzeten AK Parti milletvekili Tülay Babuşçu'ya tepkiler dinmiyor. TBMM'de bir basın toplantısı düzenleyen CHP milletvekili Ali Rıza Öztürk de Babuşçu'nun ifadelerini tepki gösterdi.

Öztürk, kendisine bu konuda yöneltilen bir soruya cevaben "Cumhuriyete karşı demokrasiye karşı bir düşünce olarak değerlendiriyorum. Yani zaten bütün mesele şu. Demokrasi, onların ağababaları tarafından amaca varılmak için binilmesi gereken bir araçtı. Zaten bugün geldiğimiz noktada demokrasinin artık inilmesi gereken son durağa geldiğini gösteriyor. Araç olarak gördüklerine göre son durağa geldiler. Bu duraktan iniyorlar." dedi.

ZATEN HER ŞEY BİR ŞEY OLMAZ DİYEREK OLUR

Öztürk, "Bütün mesele bugüne kadar biz ta başından beri Türkiye Cumhuriyeti’nin temel niteliklerinden birisi olan laiklik ilkesi aşındırılıyor, laiklik ilkesine saldırılar düzenleniyor dediğimizde bazı insanlar bize çok paranoya içindesiniz diye suçlamışlardı. Zaten her şey bir şey olmaz diyerek olur. Herkes bir şey olmaz canım bir şey olmaz der ama bir şey olur. Beni yadırgatan bir tanımlama değildir. Zaten öteden beri AKP yandaşı gözüken ve gazeteci kılıklı bir takım insanların da televizyondaki bu yöndeki söylemlerini görüyoruz. Cumhuriyetin yerine kendi dikta rejimlerini kurma konusunda meşrulaştırma hareketleri olarak görüyorum. Ben Türkiye’nin artık demokratik parlamenter sistemin sadece şekilde olduğunu düşünüyorum. Özde Türkiye’de bir dikta yönetiminin olduğunu düşünüyorum. Görüyorum da, bunun uygulamalarını da görüyoruz. En son Cumhuriyet gazetesine Charlie Hebdo’daki karikatürlerin yayınlanması nedeniyle gece yarısı yapılan baskın bunun somut örneklerinden bir tanesidir." diye ekledi.

İKTİDAR DEMOKRASİYİ SADECE İKTİDARDA KALMAK İÇİN KULLANIYOR

Cumhurbaşkanına hakaret ettiği gerekçesiyle tutuklanan eski AKP milletvekili Fevzi Başaran'ın durumuna da değinen CHP milletvekili, "Kamuoyunda unutulan bir olay var. Sanıyorum Fevzi İşbaşaran, eski AKP milletvekili ve yıllarca sağda siyaset yapan birisidir. Adamın başına gelen pişmiş tavuğun başına gelmedi. O aslında demokrasi açısından çok utanç verici bir durumdur. Tweette Cumhurbaşkanına hakaret ettiği nedeniyle tutuklanıyorlar. Tutuklanma koşulları var mı yok mu hiç incelenmiyor. İzin dahi alınmıyor sonra izinler alınıyor. Bir başka mafya liderinin avukatı oraya giriyor, hapishaneye, o kişiyi dövebiliyor. Bunları aslında kamuoyunun düşünmesi lazım. Basit olan olaylar değil bunlar. Tutuklanmanın koşulları vardır. Suç işleseniz bile hemen tutuklanmaz. Hele hele 5-6 dönem milletvekilliği yapmış birisi. Hele hele birisine hakaret ettiği nedenle soruşturma açılmışsa hiç kimse özel imtiyaza sahip değildir. Siyasetçi adam biraz da eleştirilere tahammül edecektir. Ben siyasi yaşamımda çok hakaretler gördüm küfürler yedim. Ama hiç kimseye karşı ne dava açtım ne de Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundum. Ama bugüne kadar basın mensuplarına karşı Cumhurbaşkanının açtığı davalar 12-15 yaşındaki insanlara karşı bulunulan suç duyuruları, eski milletvekilinini böylesine hukuksuz bir şekilde gözaltına alınıp hapishaneye atılıp, orada yani bunu bir başkasının müdahale edilmesi demokrasi adına düşünülmesi gereken tavırlardır. Bu iktidar artık hukuk devletinden demokrasiden tamamen sapmış, bugün demokrasiyi sadece iktidarda kalabilmek uğruna kullanan bir iktidardır." ifadelerini kullandı.

BU İKTİDAR DÖNEMİNDE OLDUĞU KADAR YARGI 12 EYLÜL DÖNEMİNDE DAHİ SOPA OLMAMIŞTIR

Basın toplantısında Öztürk'e ayrıca Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Birinci Dairesi'nin kararnamesiyle, 784'ü adli, 104'ü idari yargı olmak üzere toplam 888 hakim ve savcının görev yeri değiştirilmesi soruldu. Öztürk'ün değerlendirmesi ise şu şekilde oldu: "Şimdi 17 ve 25 Aralık olaylarından sonra yargıda yapılan düzenlemelerin hiç birisi adalet duygularına uygun değildir. Yani hukuk bir kere adalete dayanmalıdır. Adalet gücünü toplumsal vicdandan alır. Toplumsal vicdanın reddettiği hukuk anlayışı doğru değildir. 17-25 Aralık olaylarından sonra Adalet Komisyonu olarak bizim yapmaya çalıştığımız düzenlemeler hukuk adına utanç verici düzenlemelerdir. Bunu ben inanıyorum ve biliyorum ki AKP içindeki gerçekten hukukçu milletvekilleri arkadaşlarımızın da yüreği sızlıyor aslında. Bütün bunlar intikam almak için yapılan düzenlemelerdir. Doğru değildir. Yani siz bir hukuksuzluğa karşı mücadele edecekseniz hukukun temel kurallarını değiştirerek mücadele edemezsiniz. Yani ben size ceza vereceksem mevcut kurallar içerisinde size karşı mücadele etmeliyim. Devlet gücünü kullanarak devlet gücünü kendi kişisel iktidarım için yıldırma aracı olarak kullanmamalıyım. Yargı her dönem aslında iktidarların sopası olmuştur. Bu doğrudur. Amma az olmuştur amma çok olmuştur. Yani bu iktidar döneminde olduğu kadar yargı 12 Eylül döneminde dahi 12 Eylül sopası olmamıştır. Şimdi bu iktidar bunu da yeterli görmedi. Keyfine göre değiştiriyor. Değiştirdikçe değiştiriyor. Bunu anlamamak için aptal olmak lazım. Ben aptal değilim. Sopa olarak daha ağır ve şiddetli kullanılıyor. Yani hakimler artık memur gibi değerlendirilmeye başlandı. Benden olmayan hakim ya tenzili rütbeyle aşağılara gönderiliyor."