Başbakanlık muhabiri Ahmet Dönmez, yazdığı bir kitapla ilgili Cumhurbaşkanlığı'ndan yapılan suç duyurusu hakkında, "Yazdıklarımın harfiyen arkasındayım ve doğru olduğunu biliyorum. Ne kadar doğru olduğunu benden daha çok Sayın Binali Yıldırım biliyor, Sayın Erdoğan biliyor. Şu anda AKP'de görev alan üst düzey bütün isimler biliyor bu kitabın ne kadar doğru olduğunu." dedi.

Bu davanın Binali Yıldırım'ın şahsıyla ilgili açtığı ilk dava olmadığını kaydeden Dönmez, daha önce de hem kendisi hem de matbaaya 20'şer liralık dava açtığını hatırlattı.

Cihan Haber Ajansı'na (Cihan) açıklamalarda bulunan Ahmet Dönmez, son açılan ceza davasında aynı zamanda kitabın toplatılması, bundan sonraki baskılarının ve dağıtımının engellenmesi, yine kendisinin muhtemel adreslerine girilmesi, evde bulunacak bilgisayar, akıllı telefonlara ve dijital bütün materyallere el konulması talebi olduğunu belirtti, yine kitapla ilgili bir televizyon kanalına verdiği röportaj için de dava açıldığını söyledi.

Dönmez, "Sayın Binali Yıldırım 'Yüzde On; Adil Düzenden Havuz Düzenine' isimli kitabım için 4 bir taraftan bulabildiği bütün imkanları değerlendirerek yargıya müracaat ediyor. Önemli olan şu; ben kitabımın arkasındayım, korktuğun çekindiğim hiçbir şey yok. Yazdıklarımın harfiyen hepsinin arkasındayım, doğru olduğunu biliyorum. Zaten bu kadar çok davanın gelmiş olması, kitabın toplatılmak istenmesi, kitabın ne kadar doğru ve yerinde olduğunu, içeriğinin onları ne kadar rahatsız ettiğini ispatı. Ben o anlamda şaşkın değilim." diye konuştu.

"Bağımsız yargıdan söz edemiyoruz." vurgusu yapan Ahmet Dönmez, "Hukukun üstünlüğünden bahsedemiyoruz, tarafsız yargıdan bahsedemiyorum. Adeta yukarıdan talimat alan, tırnak içinde 'sarayın tetikçiliğini yapan' proje mahkemeleriyle karşı karşıyayız." düşüncesini paylaştı.

ERDOĞAN'IN DAVALAR İÇİN BİNALİ YILDIRIM'I YÖNLENDİRDİĞİ KANAATİNDEYİM

Davanın açılması için Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Binali Yıldırım'ı yönlendirdiği kanaatini taşıdığını belirten gazeteci Dönmez, şöyle devam etti:
"Kitabı yazarken dava gelmesini beklemediğim en son kişilerden birisiydi Yıldırım. Çünkü Binali Yıldırım'la ilgili yazdıklarımın neredeyse tamamı daha önceden, kamuoyuna, medyaya yansımış haberler, bunların tekrarı, hatırlatması şeklindeydi. Bir fotoğraf içerisinde, bütünlük içerisinde alıp birleştirdim Binali Yıldırım'la ilgili bölümleri. Fakat bütün davaların ondan gelmesi ve Sulh Ceza Hakimliği'ne başvuru yapılmış olması, bende bu izlemi oluşturuyor. Şahsen benim kanaatim bunların Sayın Erdoğan'ın yönlendirmesi ve isteğiyle olduğu yönünde."

Binali Yıldırım'ın 'gölge kabine' olarak adlandırılan yapının en önemli ismi olduğunu dile getiren Dönmez, "Bir gölge başkan ver o da gölge başbakan gibi hareket ediyor. Bütün icrai şeyler ona bağlandı. Sembolik değeri çok yüksek bir isim. Bugün bağımsız, tarafsız olmadığını düşündüğümüz proje mahkemeler üzerinde ağırlığı en fazla olabilecek kişilerden birisi. Çünkü ondan gelen bir dava Sayın Erdoğan'dan Aksaray'dan geliyor gibi algılanacağı için ben ikisi arasında çok fazla bir fark görmüyorum." dedi.

BURADAKİ KRİTİK ŞEY KİTABIN TOPLATILMAK İSTENMESİ

Ahmet Dönmez, buradaki kritik şeyin kitabın toplatılmak istenmesi, yazarın elindeki bilgisayar, akıllı telefon, tablet ve dijital materyallere el konulmak istenmesi olduğuna dikkat çekerek, "Öyle zannediyorum ki, ben bu kitabı yazarken kimlerle görüştüm, e-posta, telefon trafiğine girdim. Bana haber kaynaklığı eden kişilerin deşifre edilmek istendiğini düşünüyorum." tespitini yaptı.

Kitabında, 1994 yılından itibaren, Erdoğan'ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'ndan bu yana havuz düzeni ve sistematik olarak kurulan havuz sisteminin 20 yıllık tarihçesini anlattığına işaret eden Dönmez, "Havuz sistemi içerisinde görev almış olan Sayın Erdoğan'la uzun yıllar görev yapmış kişilerin itirafları var. 'Evet biz ihalelerden komisyon alıyorduk, evet yolsuzluklar yapılıyordu' gibi İBB bürokratlarının açıklamaları, itirafları var bu kitapta. 20- 30 yaşında olan kimselerin kolay kolay hatırlamayacağı, bilenlerin unuttuğu anekdotlar da var. 'Biz böylesine büyük çaplı sistematik bir yolsuzluk düzeninin kurulduğunu bilmiyorduk, okudukça dehşete kapılıyorum, tüylerim diken diken oluyor' diyen okuyucu mesajları oldu." izahında bulundu.

Dönmez, '17 Aralık-Sıfır Noktası' adlı bir kitabının da yakında çıkacağı haberini verdi. İkinci kitabının aynı yayın evinden çıkacağını dile getiren Ahmet Dönmez, "Fakat matbaalara da dava açıldığı için ürkütüldü. İkinci baskıyı yapmak itemediler. Uzun süre matbaa arayışı içindeydik. Şu anda kitap bundan dolayı piyasada bulunamıyor. Ancak sol bir yayın evinin matbaasıyla bu sıkıntıyı aştık." dedi.

DAVANIN AÇILMA AMACI

Gazeteci Dönmez, açılan davaların amacını şöyle sıraladı: "Amaçlardan birisi de bu zaten gazetecileri, muhalif düşünenleri, eleştiren sorgulayan herkesi susturmak, korkutmak, yıldırmak. Eğer hedef buysa kötü bir haberimiz var. Bundan dolayı hiçbir gazeteci yılmaz, susmaz, korkmaz. Biz bundan sonra üretmeye devam edeceğiz, soru sormaya devam edeceğiz, sorgulamaya, eleştirmeye devam edeceğiz. Halkın bilmediği ama bilmesi gereken gerçekleri yazmaya, deşifre etmeye, ortaya çıkarmaya devam edeceğiz. Bu dava bize güç verecek. Çok büyük destekte var. Burada geriye dönüş olmayacak." diye konuştu.

AMAÇLARI, SULH CEZA HAKİMLİĞİ'NE GÖTÜRMEK

Suç duyurusuna ilişkin son durumu aktaran Ahmet Dönmez, "Sulh Ceza Hakimliği'ne bu dosyayı götürebilme hedefi var. Şu anda basın suçları bürosunda savcının önünde talepler. Savcılık bizden savunma istedi. Avukatımız aracılığıyla savunmamızı vereceğiz. Ondan sonra savcılık bir karar verecek. Belki bunu talebe uygun görüp Sulh Ceza Hakimliği'ne gönderecek. Ki Sulh Ceza Hakimliği'ne gitmesi halinde Binali Yıldırım'ın talebinin gerçekleşeceğine kesin gözüyle bakıyorum. Oradan kendilerini üzecek bir netice çıkmayacağı kanaatindeyim. " şeklinde konuştu.

Dönmez, bir tedirginliği olmadığını söyleyerek, "Tek tedirginliğin şundan dolayı olabilir. Hiçbir şekilde artık yargıya güvenmiyorum. Bugün AKP'li olmayan anti demokratik gidişata itirazı olan, Türkiye'nin gittiği yönden endişe duyan herkes benimle hemen hemen aynı fikirde. Dün birçok arkadaştan şöyle masajlar aldım. 'Muhtemel adresler arasında benim adresimi de ekleyebilirsin' diye. Bunlar size güç destek veriyor.
Nasıl ki yüzde elli gerçekse diğer yüzde elli de güç veriyor, ümit veriyor; Türkiye'nin yarınları adına. Eğer adil, bağımsız bir yargılama olacağını bilsek hiçbir tedirginliğim olmaz." yorumunu yaptı.

HİDAYET KARACA, TAMAMEN HUKUKSUZ ŞEKİLDE CEZAEVİNDE

Samanyolu Yayın Grubu yöneticisi Hidayet Karaca'nın iki ayı aşkın süredir cezaevinde tutuklu bulunduğunu hatırlatan Ahmet Dönmez sözlerine şöyle devam etti: "O hak ettiği için mi içeride yatıyor? Yani hukuka uyularak mı cezaevine girdi? Tamamen hukuksuz bir şekilde cezaevinde. Bunun gibi daha bir çok isim var. Şu anda emniyet mensupları, polisler, bir suç işledikleri için mi ya da adil bir yargılama sonucunda mı içeri alındılar? Hayır.
Benim içeriye alınmak gibi, göz altına alınmak gibi, tutuklanmak gibi bir endişem yok. Bundan dolayı geri adım atmayacağımızı tekrar tekrar söylüyoruz. Bunlar zaten ülkemizi şu andaki kötü siciline bir leke daha düşürmüş oluyor. Biz ülkemiz adına endişe ediyor ve üzülüyorum. "

Ahmet Dönmez, ikinci ve üçüncü kitabıyla ilgili çalışmalarını da sündürdüğünü vurguladı.