Eski İçişleri Bakanı Efkan Ala, "Jandarma ya da Emniyet herhangi bir terörist faaliyeti durdurmak için, onlarla mücadele etmek için, gereğini yapmak için validen bir operasyon yetkisi almak zorunda değildir. Böyle bir şey yok." dedi.

Habertürk TV'de Veysi Ateş'in sunduğu "Özel Röportaj" programına katılan Alan, 'terör örgütüne operasyonlara valilerin izin vermediğine' ilişkin haberlerle ilgili soru üzerine şunları söyledi:

"Jandarma'nın ya da Emniyet'in çözüm süreci boyunca söyledikleri, herhangi bir yetkisi alınmış mı Meclis'e getirilerek bir yasayla? Hayır! Jandarma'nın bağlanması daha yeni, hesabı da bizden soruyorlar. Tabi ki bize bağlı olmalı, yani İçişleri Bakanlığı'na bağlı olmalı, sivil otoriteye bağlı olmalı. Sivil otorite sorgulanıyor çünkü... Orada işler iyi yapıldı mı yapılmadı mı onun karşılığının sorulması ve cevabının verilmesi lazım. Ben size daha fazla detay vermeden bir şey söyleyeyim. Diyarbakır'ın ilçelerinden birinde yol kazılmıştı, yol nasıl kazılıyor burada diye hesap sorduk, biz onu (görevliyi) 1-2 ayda orada zor aldık, böyle uğraşmakla olur mu? Çünkü işini doğru yapmamıştı. Ana yolu nasıl kazdırırsınız siz? Biz bunların hesabını sormak için çok zorlanıyoruz. Bunları da gideren düzenlemeler yaptık. Orada görevini aksatan oluş mudur, olabilir; yanlış yapan olmuş mudur, olabilir. Ama sistematik olarak hükümeti sorgulayabilmeniz için somut bir düzenlemenin yapılmış olması lazım. Mesela kırsalda Jandarma tam yetkilidir, şehir içinde Emniyet tam yetkilidir. Buralarda terörist faaliyetlerin hiç aksamadan durdurulması için her türlü yetkileri vardır. Bunun ortadan kaldırılması için hiçbir düzenleme yapılmamıştır. Ama şimdi geri çekilmeye başladılar, 8 Mayıs'ta... Sınırda da askeri birliklerimiz var. Onlar Genelkurmay'a bağlı. Geri çekilme devam etseydi zaten hedef, amaç yerine gelmiş olacaktı. Ve terör Türkiye içinde sonlandırılmış, dışarıda da silahlar bırakılmış, silahların üzerine betonlar atılmış olsaydı -ki tek yapacakları şey buydu. Çözüm sürecinde terör örgütünden beklenen tek şey buydu. Yani HDP'den de beklenen bunu destelemekti, bunu sağlayacak adımlar atmasıydı. Aslında burada bunu yarıda bıraktılar, yapmadılar, geri döndüler. Onu yaptığınız zaman da devletin tek enstrümanı çözüm süreci değil ki... Öbür enstrümanları da var. Öbür enstrümanlar devreye girdi, operasyonlar başladı. Sonuç böyle oldu. Ondan önce de burada hükümet kararlılıkla bu işi başlattı. Ama ondan öncesinde de teröristlerin şehirde gezmelerini, kırsalda dolaşmalarını engelleyecek aynı yasalar vardı. Kimseden onay, izin almaları da gerekmiyor."

"VALİDEN ONAY ALMAK ZORUNDA DEĞİLLER"
Muhalefetin, valiliklerin çözüm sürecine zeval gelmesin diye silahların yığılmasına göz yumdukları eleştirileri de sorulan Ala, şöyle devam etti: "Bizi eleştirmekten başka hiçbir projeleri olmadığı gibi bu kanunlarda ne yazıyor diye bakma zahmetine bile katlanmamışlar. Çünkü muhalefete yaptırım yok bizim demokrasimizde. Yani Avrupa ve İngiltere'deki gibi muhalefet seçimleri kaybettiğinde hepsi birden istifa etse, yönetim kadrolarının yenileri gelse bu kadar rahat, layüsel konuşamazlar. Çünkü bir kere Jandarma ya da Emniyet herhangi bir terörist faaliyete engel olmak için validen onay almak zorunda değildir. Jandarma ya da Emniyet herhangi bir terörist faaliyeti durdurmak için, onlarla mücadele etmek için, gereğini yapmak için validen bir operasyon yetkisi almak zorunda değildir. Böyle bir şey yok. Bu kimin için var biliyor musun, Kara Kuvvetleri için... Kara Kuvvetleri için Meclis kaç yıldır tezkereyi otomatik olarak yeniliyor. Öyle değil mi? Herkesin gözü önünde oluyor. Kara Kuvvetleri eskiden beri ta 1949 yılında çıkmış İl İdaresi Kanunu, o günden beri 'valiler eğer Jandarma'yla ve Emniyet'le bir hadisenin, bir toplumsal olayın ya da bir terör olayının giderilemeyeceğini, baş edilemeyeceğini düşünürlerse valiler talep eder' diyor. Jandarma kolluk kuvvetidir, karıştırdıkları bu..."