MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, MHP-AK Parti ittifakına ilişkin, "Bu birlik tercihine karşı çıkanlar Mondros artıklarıdır. Bu birliktelik hukukuna kara çalanlar Sevr kalıntılarıdır. Türkiye’nin krize girmesi için kuyruğa girenlerin kuyruklarına basacağız" dedi.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin Kızılcahamam kampında Merkez Yönetim Kurulu (MYK), Merkez Disiplin Kurulu ve TBMM Grubu ortak toplantısını gerçekleştirdi. Basına kapalı gerçekleşen toplantının ardından muhabirlerle bir araya gelen Bahçeli, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. MHP için siyasetin ilkel çıkarların savaştığı, ilkesiz çıkarcıların yarıştığı, çarpık fikirlerin karşılaştığı kaotik bir alan olmadığını ifade eden Bahçeli, "Bizim davamız hak davasıdır, hakikat davasıdır, millet davasıdır, ezcümle Türk-İslam davasıdır. Elbette kutludur, kutsaldır, Milliyetçi-Ülkücü ömürlerin kutup başıdır. Dava adamı merttir, merhametlidir, metanetlidir. Ruhen muvazeneli, fikren muteber, ahlaken muazzez seviyededir. Her türbülansta telaşlanan, her saldırıda sığınacak yer arayan, sağı solu kolaçan edip suya sabuna dokunmayan, riske girmeyen, elini taşın altına koymayan, sadakati yalnızca sözde kalan kişilerin bir davaya yürekten bağlanması, çevresine ve tarihin çehresine güven vermesi izan ve ihtimal dışıdır. Hiç kimse davadan büyük, davadan mühim değildir. İşlerine geldi mi, çıkarlarına uydu mu her yapılanı güzel ve doğru bulanlar; tam tersi bir durumda ise her şey berbat ve kötü diyenler bir defa samimiyet fukaraları, inanç ve itibar yoksunlarıdır. Bunlarla işimiz yoktur, geleceğimiz yoktur, yolumuz ayrılmıştır. Ellerini ovuşturanlar boşuna beklemesin, boş yere hayal kurmasın" dedi.

"Bu birlik tercihine karşı çıkanlar Mondros artıklarıdır"

MHP-AK Parti ittifakını kast ederek, "Ne yapıyorsak, neyi teklif ve temenni ediyorsak milletimizin tarihi ve kültürel varlığını korumak içindir" diyen Bahçeli, bugünkü şartlarda güven ile kuşku arasında gelip giden, güvenlik ile korku arasında adeta sarkaç gibi salınıp duran Türkiye’yi emniyetli ve istikrarlı bir şekilde dengede tutmayı amaçladıklarını kaydetti. Kutuplaşma yerine kucaklaşmayı temin iradesinde olduklarını da belirten Bahçeli, "Özellikle 15 Temmuz FETÖ darbe teşebbüsünden sonra eski alışkanlıklarla, eskiyen siyasi taktiklerle, artık erimiş olan siyasi kalıplarla birlik ve beka mücadelemizin sürdürülemeyeceğini işaret etmiştik. Siyasetin denklemi, bu denklemdeki sabit ve değişken parametreler 15 Temmuz’la beraber değişikliğe uğradığını söylemiştik. Söylediğimiz yeni şeyler ise Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Türk milletinin varlık ve birliğini muhafaza gayesine hizmet edecek tavır, tutum, söylem ve eylem birliğinin sosyal ve toplumsal alanını genişletmek, siyaset ayağını derleyip toplamaktır. Bu birlik tercihine karşı çıkanlar Mondros artıklarıdır. Bu birliktelik hukukuna kara çalanlar Sevr kalıntılarıdır. Düşman kampında mevzilenenler illetin yüz karaları, milli mutabakatta birleşenler ise milletin yüz aklarıdır ve tarih böyle yazacak, gelecek nesiller bir yanda dua diğer yanda bedduayla ak ve karalar hakkında hükmünü verecektir" şeklinde konuştu.

"İP, HDP, PKK, FETÖ ve ’hayır’ diyormuş, evet deselerdi tercihimizi sorgulardık"

15 Temmuz’da sahneye çıkan milli cesaretin 7 Ağustos’taki uzlaşma asaletiyle takviye edilerek pekiştiğini, sonuç itibariyle siyaset kurumuna yeni bir soluk, yeni bir sorumluluk listesi yüklediğini ifade eden Bahçeli, "Türk milleti 15 Temmuz’da altını kalın olarak bir kez daha çiziyorum ki kanlı işgali durdurmuş, 7 Ağustos’ta ise kalıcı uzlaşma iradesini doğrultmuştur" diyerek bu kapsamda Türkiye’nin tehditlere karşı önlem alması gerektiğini hatırlattı. Bahçeli, bu kapsamda ittifakın önemine değinerek, "Dağınıklık içinde mücadele edilemez, kavgaya tutuşarak, ters düşerek vatan ve varlık haklarımız savunulamazdı. Bir olmalıydık, çünkü düşman acımasız ve alçaktı. Türkiye’yi yeni ve milli bir hükümet etme sistemiyle güvenceye almalıydık, çünkü zalimler pusuda, caniler kıyımızda, tehditler yakınımızdaydı. AKP ile tarihi nitelikli bir işbirliği sonucunda 18 maddelik anayasa değişikliğinde anlaştık, ardından TBMM’de kabul ettik ve 16 Nisan 2017’de de milletimizin takdir ve tensibine sunduk. Aziz milletimiz cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine destek verdi, istikbal haklarına, istiklal haysiyetine çok şükür ve bir kez daha sahip çıkarak 16 Nisan halkoylamasında tarih yazdı. Türkiye muhalifleri, müzmin münafıklar, melun fasıklar bunu hazmedemediler, bu muazzam doğruluşu içlerine sindiremediler. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi, Cumhuriyet’in kuruluşunun 94’ncü, çok partili siyasi sisteme geçişin 71’nci yıl dönümünde bizzat milli iradenin seçim ve tercihiyle onaylanmıştır. Türkiye 16 Nisan 2017’de hükümet ve yönetim sistemi itibariyle yeni bir faza, üçüncü bir evreye geçmiştir. Bu tarihsel değişim demokrasinin imkan ve sınırları içerisinde sağlanmış, hukukun üstünlüğü ve kuruluş felsefesine sadakatle gerçekleştirilmiştir. Cumhuriyet’i kuran bizzat millet iradesidir, peki itiraz edilmemiş midir? Kaldı ki itirazları meşru görmek mümkün ve doğru mudur? Çok partili siyasi hayata yine milletin talep ve iradesiyle geçilmiştir. Peki buna karşı çıkanlar olmamış mıdır? Statükocu çevreler bu demokratik hamleyi erken bulmamışlar mıdır? Şimdi de Türk milleti yeni bir hükümet sistemine tamam demiştir, bunu acil ve mecburi bulmuştur. Bu değişimin kendi içinde 15 Temmuz FETÖ darbe teşebbüsü sonucunda yeşeren ve yükselen çok sayıda demokratik, siyasi, sosyolojik, güvenlik ve hukuki gerekçeleri vardır ve ortadadır. CHP karşıymış, zaten yanında olsaydı, destek çıksaydı o zaman şaşar, o zaman hayret ederdik. İP, HDP, PKK, FETÖ ve diğer hasım odaklar hayır diyormuş, evet deselerdi tercihimizi sorgular, durduğumuz yeri tekrar gözden geçirirdik. Önümüzde esas gündem konusu, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini kurum ve kurallarıyla bina etmek, yönetim hayatımıza yerleştirmek, işlerliğini sağlama almaktır. Yeni sistemin tam olarak oturup olgunluk kazanması 3 Kasım 2019 Cumhurbaşkanı ve Milletvekilliği Genel Seçimleri ve takip eden beş yıllık süre zarfındaki sabır ve akıl dolu birliktelik ruhuyla tesis edilecektir. Yeni sistem doğası gereği uzlaşmayı şart koşmaktadır. Yeni sistem milli hedeflerde ortak paydada buluşmayı zorunlu kılmaktadır. Fikri ve siyasi cepheleşme cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin ilke ve esaslarına aykırıdır. Üstelik yeni sistemin taşıyıcı sütunları beka ve birlik temalıdır. Bu kapsamda 2019’deki demokratik imtihanlara bir ittifak tercihiyle girilmesi, yeni hükümet sisteminin fonksiyonel açıdan, bekamızın onuru bakımından önemli bir karar, öncelikli bir gayedir. 8 Ocak’ta tercihimizi ilan ederek 3 Kasım 2019 üzerinde yapılan hesapları bozduk, kriz tetikçilerini şoka soktuk, belirsizlikten nemalananları felce uğrattık. Ve de barajın yüzde 50 artı bir olduğu meydandayken, mutabakatın kaçınılmazlığı biliniyor ve kabulleniliyorken, 12’nci Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı aday olması halinde destekleme kararımızı cümle aleme üstüne basa basa duyurduk. Bizim korkumuz, kaygımız, kendimizden kuşkumuz yoktur. Bizim pazarlığımız, gizli gündemimiz, saklı heveslerimiz, kendimize güvensizliğimiz hiç yoktur. Biz de var olan Türk ve Türkiye sevdasıdır. Bize hakim olan hissiyat yeni sistemin namusunu korumak ve savunmaktır. Bunu yaparken de cılız siyasi dürtülere, küçük olsun benim olsun anlayışına savrulamayız. Türkiye’yi hedefine alan mihraklara koz veremeyiz, milli güvenliğimizi, milli ümitleri siyasi gerginliklerle heba ve israf edemeyiz. Milliyetçi Hareket Partisi milletin gönlünde eşsiz ve emsalsiz bir taban tutmuştur. Türkiye’nin krize girmesi için kuyruğa girenlerin kuyruklarına basacağız. Türk milletinin huzur ve haysiyetiyle oynayan siyasi çeteleri bozgunla tanıştıracağız, heveslerini kursaklarında bırakacağız. Bunları milli bir mutabakat anlayışıyla, cumhurun ittifakıyla yapacağız. Adalet ve Kalkınma Partisi’yle kurduğumuz birliktelik milli hislerin tezahür ve tembihidir. Bu çerçevede Cumhurbaşkanıyla 10 Ocak’ta yaptığımız görüşme değerli, verimli ve sonuç verici olmuş, iki parti arasında üçer kişiden oluşan bir komisyon kurulmuştur. Ve bu komisyon ilk toplantısını geçtiğimiz Perşembe günü yaparak, çalışma takvimini planlamış, hedefleri masaya yatırmış, mutabakatın ana fikrine uygun planlamaları yapmıştır. Partimizi temsilen Milli Mutabakat Komisyonunda görev alacak değerli arkadaşlarım, inanıyorum ki özveriyle ve yapıcı katkılarla üzerlerine düşen sorumlulukları harfiyen gerçekleştireceklerdir" diye konuştu.