Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Davutoğlu, Merhum Başbakan Menderes asılırken MHP’nin nerede olduğunu sormaktadır. Böylesine çapsız ve yönsüz soruya verilecek ne bir cevap, ne de bir karşılık vardır." dedi.

"Sayın Davutoğlu sen neredeydin, hangi çamurlarda geziyor, oynuyordun?" diye soran Bahçeli, "Milliyetçi Hareket’in tarihi bellidir. Nerede durduğu da nettir. Yassıada ve Sivriada'yı demokrasi ve özgürlük adası olarak projelendirmek ne Davutoğlu’nu ne de Erdoğan’ı demokrat ve özgürlüklere saygı duyan kişiler yapacaktır. Demokrasi bir şuur meselesidir, bu da Davutoğlu’nda yoktur. Özgürlüklere hürmet insan olmanın onuruna riayettir, bu ise Erdoğan’da olmayan bir şeydir." şeklinde konuştu.

'AKP; BUNALIM, BOZGUN, BUHRAN VE BEREKETSİZLİK KÜMESİDİR'

Bahçeli Burdur’da konuştu. Milletin, yakın tarihinin en büyük tahribatını yaşadığı bir dönemi geride bırakmak üzere olduğunu ifade eden Bahçeli, "AKP ile geçen yıllar; huzur ve kalkınma arayan milletimiz için fırsatların kaçtığı, göz göre göre heba edildiği bir dönem olmuştur. AKP ile geçen yıllar, gerilim ve çatışmaların yaşandığı, kaynakların israf edildiği israf ve hüsran dönemi olarak akıllarda kalacaktır. Bu kara dönem tarihimizde ‘2. Fetret Devri’ olarak anılacaktır. AKP’yi bu duruma, geride kalan yıllarda içine düştüğü gönüllü teslimiyet düşürmüştür. İnsanımıza karşı vurdumduymazlık düşürmüştür. İhanet boyutuna gelen gayri milli politikaları düşürmüştür. Bugün AKP, ihanet, gaflet ve teslimiyet üçgenindeki hassas bir denge noktasında salınıp durmaktadır. Artık AKP’nin milli karar verme imkânı kalmamıştır. Milli hiçbir vasfı bulunmamaktadır. Gözü ve kulağı dışarıdadır. Siyasetini dış talimatlar üzerine oturtmuştur. Yıllardır deliğe süpürülme korkusuyla yaşamaktadır. AKP istismar mihrakıdır. AKP inkar mihrabıdır. AKP ihanet markasıdır. 13 yılı bulan bir dönemde Türkiye’nin dış politikası çökmüştür. İç politika tamamen çözülmüştür. Milli ve manevi değerler çok boyutlu saldırıya uğramıştır. Ülkemizin saygınlığı kalmamıştır. Ülkemizin yaptırım ve caydırıcılığı ortadan kalkmıştır. Burdurlu her şeyi görmektedir; AKP; taviz, talan, tahkir ve taciz kaynağıdır. AKP; kaos, kriz, kavga, karanlık, karmaşa, kutuplaşma, kargaşa odağıdır. AKP; yalan, yozlaşma, yasak, yolsuzluk, yoksulluk döngüsüdür. AKP; bunalım, bozgun, buhran ve bereketsizlik kümesidir. AKP’yle varılacak bir gelecek yoktur." şeklinde konuştu.

'İKİSİ DE TÜRKİYE'NİN KUYUSUNU KAZMAKTADIR'

Konuşmasını, "Dik durmadan bahsettiler, önüne gelene el pençe divan durdular. Hayaldi gerçek oldu dediler, hakikaten de her rezalete imza attılar. Büyüyen Türkiye iddiasını dillendirdiler, her zeminde küçülmeyi sineye çektiler. 'Onlar konuşur AKP yapar' dediler, her zillete kucak açtılar, alçalmada, seviye kaybında sınır tanımadılar." diyen Bahçeli, şöyle devam etti: "Başbakan Davutoğlu, Denizli’de 'elif gibi dik durduk' demiştir. Davutoğlu ya bilmiyor ya da bile bile gerçekleri çarpıtıyor. Bizim bildiğimiz AKP, bırakınız elif gibi dik durmayı, önüne gelene neredeyse eğilmiş, dahası namertlere, nankörlere, nimet bilmeyenlere diz çökmüştür. Davutoğlu’nun kafası karışık, zihni melekeleri yerinde değildir. Bir dediği diğerini tutmamaktadır. Çünkü 7 Haziran’da kendisinin ve partisinin sandığa çakılacağını görmektedir. Bunun için de hezeyandan hezeyana koşmaktadır. Bir tarafta kendisi miting düzenlerken, diğer yanda Erdoğan siyasi kapkaççılık yaparak kanunsuz ve ahlaksız açılış ve temel atma törenleriyle Anayasa suçu işlemektedir. İkisi de müştereken başkanlığa çalışmaktadır. İkisi de Türkiye’nin kuyusunu kazmaktadır. İkisi de yeni Türkiye kepazeliğine, bölünme anayasasına ve çözülme sürecine hizmet etmektedir."

'DAVUTOĞLU ŞEREF KONUSUNDA KÖR CAHİLDİR'

Davutoğlu'nun, 'Helikopter yaptık' dediğini hatırlatan Bahçeli, eleştirilerini şöyle sürdürdü: "Uçak yaptık, yapıyoruz diye anlatıyor. TSK’nın kendi dönemlerinde onurlu olduğunu, kullanılan silahların milli olduğunu açıklıyor. Bitlis’ten Muş’a giderken sağ ve sol tarafında yüzde yüz Türk yapımı Atak helikopterlerinin uçtuğunu söylüyor. Bunu da şerefli olmakla izah ediyor. Biz milli olan her şeye saygı duyar, yanında oluruz. Çünkü bunu, var oluşumuzun gereği olarak görürüz. Fakat anlayamadığımız husus şudur: Davutoğlu yerli helikopter yapmakla övünürken; samanı bile ithal etmesini, etten patatese kadar yabancı ülkelere el açılmasını nasıl izah edecektir? Türkiye iğneden ipliğe yabancının eline bakarken, Davutoğlu hangi alemde gezmektedir?

Türk ordusunun AKP’yle beraber onurlu olduğunu söyleyen Serok Ahmet, 2002’den önce Mehmetçiğin onursuz olduğunu mu ima etmektedir? Yerli silah yapmakla şerefli, izzetli olunuyorsa; başta ABD, Rusya ve Avrupa ülkeleri olmak üzere; kendi silah, uçak ve helikopterlerini imal eden ülkeler daha mı şerefli olacaktır? Davutoğlu bize ne söylemeye çalışmaktadır? Davutoğlu bu kabiliyetle, bu beceriyle Başbakanlık’tan sonra komedi filmlerinde veya güldürü programlarında başrol oynamayı hak edecektir. En azından sarayda dalkavuk olmak yerine milletimizi tebessüm ettirmeye devam etmesi hayrına olacaktır. Davutoğlu şeref konusunda kör cahildir. Kendisi bize şerefli olmayı öğretmeye yeltenirken, devasa açık vermektedir. Silah yapmak değil, milli onura sahip çıkmak şereftir. PKK’yla pazarlık yapmak değil, cesurca mücadele etmek şereftir. Burdurlu işsizlikten kırılırken, yoksulluk Burdur’a çöreklenmişken; saray yapılmasını izlemek değil, itiraz etmek şereftir. Diyarbakır’da bayrak indirilirken sessiz kalmak değil, ayağa kalkmak şereftir. Süleyman Şah Türbesi ve Saygı Karakolu’nun hayasızca, korkakça taşınmasını başarı değil, hüsran olarak görmek şereftir.

Davutoğlu Uşak’ta, gerçek Türk milliyetçisi olduklarını söylemiştir. Milliyetçilikle hesaplaşma vakti geldi diyen, Türklüğü söküp atmak için yapmadığını bırakmayan zihniyetin milliyetçilikten bahsetmesi şerefli olmaları kadar yalan ve akıl dışıdır. Davutoğlu milletin birliğini ve beraberliğini savunduklarını söylüyor. Türkiye’nin her santimetre karesinin şerefleri olduğunu bağıra çağıra anlatıyor. Al bayrağı dalgalandırmanın onurları olduğunu yüzü kızarmadan vurguluyor. Türk milletini yok sayan bu siyaset çürümüşlüğünün, birlik ve beraberliği savunması nasıl mümkündür?

Saymadıkları etnik yapı koymayan, darbelemedikleri tarihi ve kültürel miras bırakmayan Davutoğlu ve çevresinin; vatan, millet, bayrak istismarına yönelmesi yapay ve yalandır. PKK, Doğu ve Güneydoğu’da alan hakimiyeti kurup, kurtarılmış bölgelerde hendekler kazarken, teröristler sözde şehitlik açarken, militanlardan asayiş birlikleri kurulurken bu Davutoğlu neredeydi, ne yapıyordu?

Uşak’ta atıp tutmak kolaydır. Aydın’a gidip Yörüklükten bahsetmek zahmetsizdir. Sayın Davutoğlu, Diyarbakır’da Kobani’yi selamlarken aklın neredeydi? Kürtçe konuşurken seni kimler uyuşturmuştu? Barzani’ye methiyeler düzüp, Kandil’e göz kırparken hangi maskeni takıyordun? Fotokopi Başbakan; Erzurum’da Dadaş Ahmet, Sivas’ta Yiğido Ahmet, Elazığ’da Gakgoş Ahmet, Burdur’da Toros’un evladı Yörük Ahmet, Ağrı’da Ahmet Hani, Osmaniye’de Ahmet Sani olduğunu söylüyor. Peki Sayın Davutoğlu, İmralı’da ne oluyorsun, Kandil’de sana ne diyorlar? Obama seni parmakla çağırırken, Barzani’ye abi derken ne oldun, neye benzedin? Davutoğlu velayet altında, henüz rüştünü ispat edememiş, himaye ve gözetim altında tutulan birisi olarak kendini bulamamış, varlığını gösterememiştir. Ve şahsına en çok yakışan sıfat da Serok Ahmet olacaktır."

'SAYIN DAVUTOĞLU SEN NEREDEYDİN, HANGİ ÇAMURLARDA OYNUYORDUN?'

Davutoğlu'nun dipsiz çukurda olduğunu vurgulayan Bahçeli, "Merhum Başbakan Menderes asılırken MHP’nin nerede olduğunu sormaktadır. Böylesine çapsız ve yönsüz soruya verilecek ne bir cevap, ne de bir karşılık vardır. Sayın Davutoğlu sen neredeydin, hangi çamurlarda geziyor, oynuyordun? Milliyetçi Hareket’in tarihi bellidir. Nerede durduğu da nettir. Yassıada ve Sivriada'yı demokrasi ve özgürlük adası olarak projelendirmek ne Davutoğlu’nu ne de Erdoğan’ı demokrat ve özgürlüklere saygı duyan kişiler yapacaktır. Demokrasi bir şuur meselesidir, bu da Davutoğlu’nda yoktur. Özgürlüklere hürmet insan olmanın onuruna riayettir, bu ise Erdoğan’da olmayan bir şeydir.

Davutoğlu, proje tamamlandıktan sonra; 27 Mayıs’ta Meclis’in Yassıada’da toplanmasını talep etmektedir. İmralı’da toplananların, ada konusunda tecrübesi hayli fazladır. Davutoğlu Yassıada’yı bıraksın da, İmralı’daki ihanet oturumlarını anlatsın. Merhum Başbakan’ı anmak için önce demokrasiye saygı duymak, darbe çığırtkanlarına prim vermemek her şeyden daha anlamlı ve değerlidir.

Özel hayatı linç eden ahlaksızlar demokrasiden anlamazlar. İnsan haysiyetine saldıran kaset tezgâhtarları demokrasiyi hakkıyla benimseyemez. Namuslu insanlara çamur atan reziller ve bunlara kol kanat geren fırsatçılar insan olmanın erdemini hiç dikkate almazlar.

Artık sinsi emellere karşı yürümek lazımdır. Artık istismar iğrençliğine karşı yürümek kaçınılmazdır. Biz yürüyoruz, hainler korkuyor. Biz yürüyoruz, müzakereciler ürküyor. Biz yürüyoruz, başkanlık rüyası gören 17-25 Aralık çetesi kaçacak delik arıyor. Bizim yürüyüşümüz faziletlidir. Bizim yürüyüşümüz adaletlidir. Bizim yürüyüşümüz şeref ve namus timsalidir. Bizim yürüyüşümüz Türkiye sevdasıyla temellenmiştir." şeklinde konuştu.