Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a özellikle terör sorunu ile ilgili 5 önemli soru yöneltti, ağır ithamlarda bulundu.

Bahçeli, seçim beyannamesini açıkladığı toplantıda Erdoğan’a şu 5 soruyu sordu: “1- İmralı canisiyle mektuplaştın mı? Öcalan canisinin İmralı adasından günü birlik giriş-çıkışlarına onay verdin mi? Ve şahsen temas kurdun mu? 2- Kandil’deki PKK’lılara dinlenmesin diyerek kriptolu telefon gönderdin mi? Terör baronlarıyla telefon görüşmeleri yaptın mı? 3- Bülent Arınç’a yönelik düzmece suikast iddiasından sonra, girilen kozmik odalardan gasp edilen devlet sırları, en mahrem bilgiler kimlerin eline geçti? Şu anda Türkiye’nin güvenlik kartları hangi mihrakların kontrolündedir? 4- KCK’nın kuruluşunda katkın ve dahlin var mı? 5- PKK ve HDP’ye başkanlık karşılığında federasyon ümidi verdin mi?” Ardından da “Erdoğan’ın yüreği varsa, kendinden eminse, örtbas edeceği karanlık bir ilişkisi yoksa bu sorularımı cevapsız bırakmaz.” diye ekledi.

Milliyetçi Hareket Partisi, seçim beyannamesini Ankara Arena Spor Salonu’nda açıkladı. Programda konuşan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, seçim beyannamesini açıkladığı konuşmasının başlarında özellikle çözüm sürecinden dolayı AK Parti yönetimine ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sert eleştiriler yöneltti.

Bahçeli, “Siyasi ikbal ve menfaat uğruna devamlı surette kılık değiştiren; sırf koltukta oturabilmek, iktidarda kalabilmek uğruna her mihnete, her rezilliğe, her çirkinliğe tamam diyecek bir kadro Türkiye’nin başına musallat olmuştur. 13 yıldır rüşvetçiler hükümettedir. 13 yıldır yan kesiciler, yağma ve arazi vurguncuları saltanat sürmektedir. Haram zirvede, helal diptedir. Hıyanet baş tacı, haysiyet baş aşağıdır. Türkiye alan ve zemin kaybetmektedir. Mazisi 92 yılı bulan Türkiye Cumhuriyeti kendine özgü bir fetret devri yaşamaktadır.” dedi.

"AKP’nin süreç ortağı olarak nitelediği PKK aziz milletimize kanlı namlusunu doğrultarak gün be gün evlatlarımızı şehit etmekte." diyen Bahçeli, “30 Temmuz’dan beri yaşanan terör saldırıları korkunç boyuttadır.Çözüm süreciyle terörün biteceğini, barışın geleceğini, silahların susacağını, kanın duracağını söyleyen yalancılar bugünlerde yüzünü saklamaktadır.” ifadelerini kullandı. Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü: “Erdoğan 11.Muhtarlar Buluşması’nda diyordu ki; ‘Tayyip Erdoğan yalandan en çok kaçınan insandır.’ Yalandan kaçındım derken bile yalan söyleyen, yalan çıtasını sürekli yükselten, baştan ayağa yalan olup çıkan yalan ustasına kanacak kimseler kalmamıştır. Analar ağlamasın propagandasından ne mutlu şehit analarına sözüyle dümen kıran utanmazların ipliği pazara çıkmıştır. AKP, PKK’yı diriltmiş, adeta eline silah vermiştir.”

Bahçeli, ardından 7 Haziran’dan sonra yaşanan terör saldırılarına değindi: “Şimdi sizlerle ve büyük milletimizle yaklaşık 2,5 aylık kayıplarımızı içim yanarak paylaşmak istiyorum: 20 Temmuz 2015 günü, Adıyaman’da PKK’lı teröristlerin şehit ettiği Jandarma Uzman Onbaşı Kayserili Müsellim Ünal ile başlayan şehadetler serisi hepimizi kahretmiştir. O günden bugüne; 83’ü asker, 68’i polis, 4’ü korucu olmak üzere 155 millet evladı şehit düşmüş, aralarında çocuklarında bulunduğu 66 sivil vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. 152 sivil vatandaşımız, 130 askerimiz, 97 polisimiz, 11 korucumuz ise yaralanmıştır. Ve daha kimlerin şehit olacağı ya da yaralanacağı ise bilinmezliğini korumaktır. Bu tablo karşısında hangi vicdan sahibi susabilecektir? Bu kanlı mizan karşısında insanım diyen hangi varlık tepkisiz duracak, hangi cesaretle çözüm ve barış laflarını seslendirebilecektir? Erdoğan sarayında huzurlu ve rahat bir şekilde uyuyabilmekte midir? İki lafından biri kamu düzeni olan Davutoğlu, sarayın arka bahçesinde keyifli bir şekilde oturabilmekte midir?”

Bahçeli, TBMM’de yaptığı konuşmada MHP’li milletvekillerine laf atan Erdoğan’a da şu cevabı verdi: “Erdoğan 1 Ekim’de, TBMM’de yaptığı, belki de ilk defa yaşanan örtülü miting konuşmasında grubumuzun sıralarına dönerek rahatsız mı oldunuz diye sormuş, terörün akrep gibi eninde sonunda taşıyanları da sokacağını söylemiştir. Evet biz Erdoğan’dan, sözlerinden, soygun hanedanından rahatsızız, buna da devam edeceğiz. Sırtında taşıdığı akrebin ise kendisini sokması meselemiz değildir. Bizim dert ettiğimiz Erdoğan’ın bakımıyla büyüyen ve irileşen bu akrebin milletimizi zehirlemesidir. Buna da izin vermeyeceğiz. Yemin ettik, Allah şahidimiz olsun ki; akrebi ayağımızla ezeceğimiz gibi, sahiplerinden millet namına mutlaka hesap soracağız.”

Yıllarca verilen tavizlerin PKK’ya cesaret aşıladığını savunan Bahçeli, şöyle konuştu: “Kanlı terör örgütü AKP’yle bir olup Türkiye’yi masaya yatırmıştır. 2002’de terör sıfırlanmış, Davutoğlu’nun gerçekleri saptırarak beli kırıldı iddiası o tarihte asıl manasını bulmuştur. Bugünkü terör cinnetinin arka planında Erdoğan’ın mimarı olduğu süreç ihaneti, bölücülüğe şaşkın, gayri milli ve sorunlu yaklaşımı vardır. Maalesef AKP, PKK’ya cephanelik vermiş, militan devşirilmesini sessizce izlemiş, cinayetlerin tahkimi için siper kazmıştır. Hatta AKP, PKK’yı iktidara taşımış, bakanlık koltuğu bile verecek kadar ardan, namustan ve milli vakardan uzaklaşmıştır. PKK yol kesmiş, AKP çözüm demiştir. PKK haraç toplamış, insan kaçırmış, şehirlere inmiş; AKP dağlardan çiçek böcek toplayacağız hayaliyle milleti avutmuştur. PKK, Doğu ve Güneydoğu’yu silahlarla doldurmuş, dağa taşa bomba döşemiş; Erdoğan valilere operasyon yapmayın emri vermiştir.

Terör örgütü PKK; devletin egemenlik haklarına saldırırken buna göz yuman, alttan alan, sakın karşılık vermeyin diye talimatlar yağdıran işbirlikçilerin adı, sanı, mevki, makamı ne olursa olsun; bunlar topluca vatana ihanetten mutlaka yargılanacaklardır. Bize teröristlerin silah bırakacağı söylenmişti, meğer silahları indiren Türkiye olmuştur. Bize teröristlerin silahları gömeceği kibirli ve üstten bakan bir ifade tarzıyla duyurulmuştu, oysa silahı saklayan, namluyu yere çeviren güvenlik güçlerimiz olmuştur. Erdoğan ve Davutoğlu Mehmetçiği kışlasına, polisi karakoluna zorlaya zorlaya çekmiş, PKK’ya buyur etmişlerdir. Doğal olarak meydan da teröristlere kalmıştır. Valilere operasyon izni vermemek hangi akla hizmettir? PKK’nın silahlanmasını alçakça seyretmek, dağ ve şehir kadrosuna takviyeyi zelil bir iradeyle geçiştirmek, sonra da çözüm şarkılarıyla Türk milletine kast etmek nasıl bir çürümüşlüktür?”

20 Temmuz’dan bu tarafa dökülen her şehit kanının vebalinin 'Erdoğan’ın üzerinde' olduğunu savunan Bahçeli, şu ifadeleri kullandı: “Ve hepsinden önemlisi, 7 Haziran sonrası terör olaylarının niçin arttığı henüz cevabını bulamamış bir sorudur. Suruç’taki katliamı soran ve soruşturan görülmemektedir. Gizli bir el, derin bir nefes Suruç’un konuşulmasına adeta sansür koymuştur. Koalisyon kurulma süreciyle terör saldırıları arasında nasıl bir bağ ve bağlantının varlığı yorum ve izaha muhtaç bir konudur. AKP ile PKK’nın kan üzerinden pazarlığa tutuşmasıyla terörün tırmandırıldığı, böylece Türkiye’nin bir istikrarsızlık çemberine alınmak istendiği kuşkusu bizde çok güçlüdür. Erdoğan’ın 400 vekil olsaydı terör olmazdı sözü esasen gizli bir itirafname gibidir. Buradan çıkardığımız sonuç şudur: AKP 7 Haziran’da 400 vekil kazansaydı PKK saldırmayacak, ülkede huzur havası hakim olacaktı. Erdoğan’ın kastı budur. O halde terörün sevk ve idare merkezinde iktidar hesapları vardır. Erdoğan 17-25 Aralık’tan dolayı yakayı ele vereceğinden korktukça şuurunu kaybetmiş, terörün önündeki bariyer ve duvarları birer birer kaldırmıştır. Eğer, PKK’nın hain saldırılarında Erdoğan ve Davutoğlu’nun en ufak bir desteği, yönlendirmesi ve teşviki tespit edilir ve bu şüpheler somut delillerle sabitleşirse; herkes bilsin ki, sarayı bunların başına yıkarız. O zaman el mi yaman bey mi yaman herkes görecektir. AKP ile PKK’nın uzlaştığı, teferruatlar dışında anlaşmaya vardığı bellidir. Erdoğan Oslo’da PKK’ya özerklik sözüvermiştir. Şahitlerin ifadesi böyledir. Erdoğan Oslo’da PKK’ya İmralı canisinin serbest kalmasının güvencesini sunmuştur. Arabulucuların ihbarı da bu şekildedir. Erdoğan Oslo’da teröristleri af garantisiyle umutlandırmıştır. Kısaca Erdoğan PKK’ya hiçbir değerinde katkısı olmayan aziz vatanı peşkeş çekmiştir.”

Bahçeli ardından Erdoğan’a 5 soru yöneltti: “2 Haziran 2015 tarihinde Elazığlı kardeşlerimin huzurunda, halen cevabını alamadığım şu soruları Erdoğan’a sormuştum:
"1- İmralı canisiyle mektuplaştın mı? Öcalan canisinin İmralı adasından günü birlik giriş-çıkışlarına onay verdin mi? Ve şahsen temas kurdun mu?
2- Kandil’deki PKK’lılara dinlenmesin diyerek kriptolu telefon gönderdin mi? Terör baronlarıyla telefon görüşmeleri yaptın mı?
3- Bülent Arınç’a yönelik düzmece suikast iddiasından sonra, girilen kozmik odalardan gasp edilen devlet sırları, en mahrem bilgiler kimlerin eline geçti? Şu anda Türkiye’nin güvenlik kartları hangi mihrakların kontrolündedir?
4- KCK’nın kuruluşunda katkın ve dahlin var mı?
5- PKK ve HDP’ye başkanlık karşılığında federasyon ümidi verdin mi?

Erdoğan’ın yüreği varsa, kendinden eminse, örtbas edeceği karanlık bir ilişkisi yoksa bu sorularımı cevapsız bırakmaz. AKP ile PKK’yı, AKP ile HDP’yi birbirinden ayırt etmek artık kolay değildir. Siyasi taktik gereğince HDP’yi eleştiren, hakaretler yağdıran, mangalda kül bırakmayan bu zihniyetin; gerçek anlamda bu terör imalatından hiçbir farkı yoktur. AKP, PKK’sız PKK’da AKP’siz bir hiçtir. Bu itibarla 1 Kasım’da AKP’nin gerilemesi, oy kaybetmesi, iktidardan olması teröre indirilecek en ciddi milli darbe olacaktır. AKP, PKK’nın hayat iksiri, diğer yanağıdır. Şehide kelle diyen, askeri zindanlara tıkan, devlete paralel eklemeler yapıp, işler ters gidince kıyameti koparan Erdoğan bölücülerin iftihar listesindedir. Türk düşmanlarının Türkiye’de iktidar olması artık milletimizin kaldıramayacağı bir zulümdür. Bu zulme çanak tutmak da zulümdür. Zulme rıza göstermek de zulüm olarak anılacaktır.”