HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken, Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’ın ‘HDP sadece istemeye alışmış’ sözleri ile ilgili değerlendirmelerde bulundu. Çözüm süreci ile ilgili tıkanıklığın sebebinin AKP’nin bugüne kadar samimi ve ciddi davranmaması olduğunu belirten Baluken, “İzleme heyetinin kurulması ile ilgili net bir tavırları yok. Resmi müzakerelerin başlaması ile ilgili net bir tavırları yok. Kürt sorununun olup olmamasına dair net bir tutumları yok. Kalıcı barışa gidecek olan çalışmaları yürütüp yürütmeyeceklerine, çözüm sürecini devam ettirip ettirmeyeceklerine dair net bir tutumları yok. Bu sürecin mimarı olan Öcalan üzerindeki tecriti kaldırıp kaldırmayacaklarına dair net bir tutumları yok. Bütün bu belirsizlikler içerisinde HDP’nin ortaya koyduğu tavır üzerinden kendi adım atmayan tutumlarını, kendi samimiyetsiz ve ciddiyetsiz tutumlarını kamuoyu gündeminden düşürmek istiyor.” diye konuştu.

HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken, TBMM’de basın mensuplarının gündeme ilişkin sorularını cevapladı. Bir gazetecinin, “AK Parti’nin Meclisi şu halde çalıştırmayı geciktirmesinin mevcut hükümetle YAŞ toplantılarını yapma istediği var bu konuda neler söylersiniz?” sorusuna Baluken, “Burada önemli olan meclis başkanı dışarıdaki tartışmalara bakarak, siyasi gelişmelere bakarak meclisi çalıştıramaz. Bu meclisin çalışması, iç tüzük, anayasa ve mecliste oluşmuş teamüllerle zaten belirlenmiş durumda. Yeni bir arayışa gerek yok. Anayasa iç tüzük ve teamüllerle ilgili yanlışlar ve yetersizlikler olabilir ama mevcut yasal bağlayıcılığı devam ettiği sürece meclis başkanı sadece bunları esas alarak meclis çalışmasını hayata geçirmek zorunda. Beklemenin gerekçesi olabilecek pekçok iddia bize de yansıyor ama bunları dikkate almaması gerekiyor. Meclis başkanı siyasi etiğin gereği neyse, meclisin teamülleri neyi gerektiriyorsa, iç tüzükte kendisini bağlayan yasal gereklilikler hangi konumda ise ona göre davranmalı diyoruz.” cevabını verdi.

Başka bir gazetecinin, “MHP’nin sizinle eşit sayıda üyeye sahip olmaması bu sürecin bir parçası olabilir mi?” sorusuna Baluken şu cevabı verdi: “MHP’nin böyle bir beklentisi olabilir. Ama bu beklentiyi dikkate alıp almama iç tüzüğe bakılarak ve yasal mevzuata bakılarak belirlenecek bir durumdur. İç tüzük son derece nettir. Meclis aritmetiği içerisinde sandalye sayısı milletvekili sayısının toplam meclis aritmetiğine olan oranlaması üzerinden hem komisyon görevlendirmeleri hem başkanlık divanındaki görevlendirmeler yapılır Yüksek Seçim Kurulu’nun oy oranları ilan edildikten sonra artık geçerliliğini yitirir. Ondan sonra meclis işleyişine esas olan bütün görevlendirmeler, planlamalar, siyasi partilerin sandalye sayıları üzerinden yapılır. Eğer burada meclis başkanı MHP’nin telkinleri alında böyle bir bekleme altında ise buda son derece yanlış bir tavırdır en başından beri iç tüzüğü çiğneyen bir meclis başkanı pratiği doğurur ki buda önümüzdeki dönem açısından iyi bir işaret olarak değerlendirilmez.”

MEB’İN DİRENİYOR OLMASI KUVVETLER AYRILIĞI İLKESİNİN AYAKLAR ALTINA ALINDIĞINI GÖSTERİYOR

Danıştay’ın verdiği bir kararı Milli Eğitim Bakanlığı'nın uygulamaması ile ilgili medyada yer alan haberleri nasıl değerlendiği sorulması üzerine Baluken, şöyle konuştu: “Danıştay’ın verdiği kararla ilgili Milli Eğitim Bakanlığı'nın hala direniyor olması, özellikle kuvvetler ayrılığı ilkesinin 13 yıllık AKP iktidarı döneminde ne kadar ayaklar altına alındığını bir kez daha ortaya koyuyor. AKP yargıyı siyasallaştırıp yargıyı kendi siyasi çıkarları doğrultusunda karar alma süreçlerine zorluyor. Buna karşı gelişen en küçük kararları bile hayata geçirmeyerek kendi denetiminde olmayan yargıyı tanımadığını ifade ediyor. Bu kabul edilecek bir durum değil. Eğer Türkiye bir hukuk devleti ise yargı, yasama ve yürütmenin ayrılığı ilkesine herkesin riayet etmesi gerekir. Hele hele o yasal bağlayıcılık açısından ülkeyi yönetmekte olan hükümetin böyle bir lüksünün olmadığı kanaatindeyiz. O nedenle önümüzdeki dönem açısından da AKP’nin yargıyı siyasallaştırma çabasını bir kenara bırakması kuvvetler ayrılığı ilkesi ile ilgili 13 yıllık iktidarı döneminde ortaya koyduğu başarısız pratikten vazgeçmesi hukuk devletinin gereği olarak demokratikleşme ile ilgili adımları bir an önce hayata geçirmesi ve demokratikleşmiş bir mevzuatta ortaya çıkacak olan bütün yargı sonuçlarını saygı ile karşılaması ve bir an önce hayata geçirmesi gerekiyor.”

Başka bir gazetecinin, “Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’ın hep istemeye alışmışlar artık onlar 80 milletvekili ile mecliste güçlerinin farkına varsınlar ona göre davransınlar şeklindeki açıklamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusuna Baluken şu cevabı verdi: “HDP barış ve çözüm istiyor. Müzakere yöntemleri ile Türkiye’nin sorunlarının çözülmesini istiyor Türkiye’nin demokratikleşmesini istiyor bundan da kimsenin rahatsız olmaması gerekir. Bu ülkede demokratikleşme ile ilgili sorunlar var olduğu sürece Kürt meselesi başta olmak üzere bu topraklardaki kadim halkların kendini ifade etme sorunları var olduğu sürece Türkiye’deki artık kangren haline gelmiş kadın sorunları ekoloji ile ilgili sorunlar emek alanı ile ilgili sorunlar var olduğu sürece HDP kendi siyasi pozisyonuna uygun olarak bu sorunları görünür kılmak ve bu sorunları halkla birlikte etkili bir muhalefetle gündemleştirme ve bu doğrultuda mevcut iktidar partisine ya da mevcut hükümet formülüne adım attırma tutumunu devam ettirecektir. Şu anda iktidar partisi olmadığımız için halk bize muhalefet görevi verdiği için tabii ki bu toplumsal sorunları dile getireceğiz ve onları görünür kılacağız. Hükümetlere adım atması yönünde baskı yapacak kamuoyu oluşturmaya çalışacağız. Bu son derece doğal işleyiştir. Parlamenter sistemde muhalefetin yapması gereken budur. Yalçın Akdoğan biliyor ki, çözüm süreci ile ilgili tıkanıklığın sebebi AKP’nin bugüne kadar samimi ve ciddi davranmamasıdır. İzleme heyetinin kurulması ile ilgili net bir tavırları yok. Resmi müzakerelerin başlaması ile ilgili net bir tavırları yok. Kürt sorununun olup olmamasına dair net bir tutumları yok. Kalıcı barışa gidecek olan çalışmaları yürütüp yürütmeyeceklerine çözüm sürecini devam ettirip ettirmeyeceklerine dair net bir tutumları yok. Bu sürecin mimarı olan Öcalan üzerindeki tecriti kaldırıp kaldırmayacaklarına dair net bir tutumları yok bütün bu belirsizlikler içerisinde HDP’nin ortaya koyduğu tavır üzerinden kendi adım atmayan tutumlarını kendi samimiyetsiz ve ciddiyetsiz tutumlarını kamuoyu gündeminden düşürmek istiyor. O gündemi halkın önünden kamuoyu önünden deyim yerindeyse farklı bir yörüngeye oturtmak istiyor. Gündemi polemikleri hapsedip adım atmamamın gerekçesini yaratmaya çalışıyor. buradan herhangi bir çözüm çıkmaz bizde bu polemikleri sürdürme meraklısı değiliz. Yalçın Akdoğan’a cevap yetiştirme gibi bir derdimiz yok samimi ise çıksın sorumlu olarak hükümetin yetkili bir sorumlusu olarak AKP hükümetin çözüm sürecini devam ettirip ettirmeyeceğini tecriti kaldırıp kaldırmayacağı izleme heyetini oluşturup oluşturmayacağı resmi müzakereleri başlatıp başlatmayacağı konusunda net bir açıklama yapsın. Bu bahsettiğimiz hususların tamamı dünya müzakere örneklerinde kalıcı barışı getiren çalışmalardır. AKP bunları esas alacak mı almayacak mı? cevap vermesi gereken konu budur.”