MHP Ankara Milletvekili Prof. Dr. Özcan Yeniçeri, polis baskınıyla Bank Asya'nın yönetimine el konulma girişimini sert sözlerle eleştirdi. Medya, eğitim ve mali kuruluşların devlet eliyle yok etmeye yönelik operasyonlara bir yenisinin daha eklendiğini belirten Yeniçeri, yaşananların 17/25 Aralıkta yapılan yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun artçı sarsıntıları olduğuna dikkat çekti.

Meclis'te basın toplantısı düzenleyen MHP Milletvekili Özcan Yeniçeri, Bank Asya’ya el koyma girişiminin 7 Ekim 2014’te başladığını, o zamanın Başbakanı Erdoğan’ın bankanın akıbetini yakından takip ettiğini belirterek "Erdoğan seyahatteydi. ‘Dönünce Bank Asya’nın anahtarlarını masamda görmek istiyorum’ diye talimat verdiği Reuters’ta yer almıştı. TÜSİAD’ın Yüksek İstişare Toplantısı’nda konuşan Erdoğan, isim vermeden Bank Asya ile ilgili 'Bir bankanın batırılması için çalışılmıyor. O banka batmış zaten.' diye açıklamada bulunmuştu. Hükümet yanlısı gazete ve TV’ler her gün bankanın batmak üzere olduğuna ilişkin haberler yayınlayarak, yetkili kişilerin olaya müdahale etmesi gerektiğini sürekli olarak dile getirmişlerdi." dedi.

Tayyip Erdoğan’ın 'Kobani düştü düşüyor' söylemleriyle 6/7 Ekim olaylarını tetiklediğini dile getiren Yeniçeri, süreçte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu defa 'Bank Asya battı batıyor' söylemini dile getirdiğini ve bu sürecin hangi sonuçları tetikleyeceğini yakında görüleceğini kaydetti.

'ERDOĞAN’IN İÇİNDE OLDUĞU DEVLET ELİYLE BANKA BATIRMAK OPERASYONUDUR'

Dün 14 aydır Bank Asya’ya el koyacak gerekçe arayan üst kurulun yüzeysel gerekçelerle bu amacını gerçekleştirdiğini anlatan Yeniçeri, sözlerine şöyle devam etti: "Bank Asya’nın yönetimini Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu, bankanın imtiyazlı payının yüzde 63’lük bölümünü Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devretti. Yönetim kurulu başkanlığına TMSF Başkan Yardımcısı, Rizeli Mehmet Ali İslamoğlu getirildi. AKP iktidarı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, Devlet eliyle okul kapattırmak aşamasından devlet eliyle banka kapattırmak aşamasına gelmiş bulunuyor! Bunun arkasından devlet gücüyle medya batırmak aşamasının geleceğinden kimse kuşku duymamalıdır. Bu operasyon mali ya da hukuki ihtiyaçlardan değil siyasi amaçlar için gerçekleştirilmiştir. Bu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın içinde olduğu Devlet Eliyle Banka Batırmak operasyonudur. Zira Bank Asya sermaye yeterliliği en güçlü 3 özel banka arasında yer almaktadır. AKP İktidarı, bu girişimle banka müşterilerini tedirgin ederek paniğe sevk etmeyi ve paralarını çekmek için bankaya hücum etmelerini sağlamaya sonra da bankayı tamamıyla TMSF’ye devretmeyi planlanıyor. Yüzde 18 ile en yüksek sermaye yeterlilik oranına sahip Bank Asya’nın mali dengesinin bozulması için mevduat sahiplerini korkutarak paralarının çektirilmesi hedefleniyor. Böylece geçerli mevzuata göre siyasetin karışmaması gereken Bank Asya, hükümet müdahalesine açık hale getirilecektir! Bank Asya operasyonu, Türkiye'de hiçbir girişimcinin, bankacı veya yatırımcının güvende olmadığını göstermektedir. Erdoğan, muhalif gördüğü her kişi ve kurumu batıracak gücün kendisinde olduğunu bu operasyonla ortaya koymuş ve muhalif iş adamlarına güçlü bir gözdağı vermiştir. Ancak unutulmamalıdır ki, Türkiye bir anayasal hukuk devletidir. Kime olursa olsun kitabına uydurularak yapılan hukuksuzlukların hesabını bunu yapanlar eninde sonunda verecektir. Yapılan özünde mali sisteme suikast düzenlemektir. Devlet eliyle banka batırma girişimidir. Olan biten bütün dünyanın gözü önünde gerçekleşmektedir. Siyasi kin ve intikam duygusu içinde verilen kanunsuz talimatlara uyan bürokratlar suç işlemektedir. Bankacılık Kanunu'na göre bağımsız hareket etmesi gereken üst kurul bürokratları, yetkilerini siyasi intikam aracı olarak görevlerini kötüye kullanamazlar. Kullanırlarsa, milletvekili bile yapılsalar bu sorumluluktan kurtulamazlar! Zira zaman aşımı kuralı bankacılıkla alakalı suçlarda geçerli değildir. Hukuksuz kararlara imza atanlar hesap vermek zorunda kalacaklardır."