Başbakan Ahmet Davutoğlu, TOBB’un hazırladığı ‘Dede Korkut Hikayeleri’ kitabının tanıtım etkinline katıldı.
Bin 492 sayfadan oluşan ve 13 aylık çalışmanın ürünü olan kitaba özel olarak tasarlanan 20 minyatürde, 18 ayrı sanatçının aylar süren emeği bulunuyor.

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Genel Mekezi'nde Başkan Rifat Hisarcıklıoğlu ev sahipliğinde gerçekleştirilen tanıtımda konuşan Başbakan Ahmet Davutoğlu, Dede Korkut kitabının hazırlanmasında emeği geçen akademisyenlere teşekkür etti. Davutoğlu, konuşmasında "Şimdi Sünni, Alevi diye ayrım yapıldığı bir dönemde, Hazreti Ali'yi, Hazreti Hasan'ı, Hazreti Hüseyin'i, Hazreti Osman'ı aynı anda böyle güzelce ifade eden bir kültür parçalanabilir mi, ayrılabilir mi? Dedem Korkut okuyanları, şu veya bu mezhep temelinde bölmek mümkün olabilir mi?" diye sordu.

Davutoğlu, akademik olarak bakıldığında, bu eserlerde en fazla üstünde durduğu hususlardan birisinin, kültürel dönüşümler esnasında, siyasi zihniyeti etkileyen büyük geçiş dönemlerinin analizi olduğunu söyledi.
Yunan medeniyet tarihinde, mitolojiden felsefeye geçişin en kritik aşama olduğunu belirten Davutoğlu, Avrupa'da da Paganizm'den Hristiyanlığa geçişe bakıldığında, birçok Pagan tanrısının, zamanla nasıl azizleştiğini anlatan çok önemli bir geçişkenlik süreci olduğunu anlattı. Türk tarihinde de sözlü edebiyattan yazılı edebiyata, metafizik düşünceden tarihi alana geçişte ara metinlerin olduğunu belirten Davutoğlu, bunların bir yönüyle tarih ötesine seslenir gibi durduğunu, diğer yönüyle tarihin dokusunu anlattığını kaydetti.

MİLLİ KÜLTÜRÜN OLUŞUMU

Milli kültürün oluşumunu, Anadolu'daki engin kültürün izlerini anlamak isteyenlerin atıfta bulunması gerekenin, o döneme ait eserler olduğunu ifade eden Davutoğlu, bu sentez döneminin derin irfanının etkisi görülmediğinde tarihin anlaşılamayacağını söyledi. Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Orta Asya'dan yola çıkan, o büyük yolculuktaki Dedem Korkut'un bütün izlerinde bu yolculukları görürsünüz, o yolculukta, o değişimi, İslamiyetle sentezlenen yolda, birçok İran-Turan ilişkisiyle, İran kültürüyle etkilenip, onunla bir temasa geçen, sonra Anadolu'ya gelip yerleşen o kültürün ana çizgilerini takip ettiğinizde, işte bu tarihe hitap noktsında, belki de bugüne kadar bize sirayet eden ana unsurları görürsünüz. Bizim tarihimiz, Dedem Korkut ve onun benzeri Hoca Ahmet Yesevi'nin kültürünün Anadolu'ya gelişi esnasında yaşanan serüven ve 11-13'ncü yüzyıl arasında yaşanan Turan, İran, Mezopotamya, Anadolu kültürleri anlaşılmadan, anlaşılamaz. Onun için Selçuklu dönemleri, asırları ya da geçen hafta Mardin'de Artuklular'dan bahsettim, Artuklu, Karakoyunlu, Akkoyunlu dönemleri, daha sonra Osmanlı'da rafine hale gelecek kültürün ana unsurlarını oluşturur. Dedem Korkut burada çok güzel izler verir bize, bu kültürel mirasın nasıl harmanlandığı konusunda. Dile baktığınızda Dedem Korkut'ta, birçok dilin, Türk lehçesinin izlerine rastlarsınız."

"GEÇİŞ DÖNEMİNİN ÖNCÜ KİŞİLİĞİ"

Dede Korkut hikayelerini okumadan Türk Dil ve Edebiyatı üzerine bir çalışma yapmanın imkansız hale geleceğini ifade eden Davutoğlu, Kutadgu Bilig, Divanü Lugati't-Türk, Menakıbname, Saltukname, Danışmentnamelerin hepsinin göçebe kültüründen, yerleşik kültüre geçişin ve devletleşme sürecinin izlerini yansıttığını söyledi.
Dede Korkut'un hayat hikayesi konusunda çok rivayetin olduğunu belirten Davutoğlu, birçok tarihçinin, Dede Korkut'un "Hazreti Peygamber döneminde yaşadığını, Müslüman olduğunu ve diğer boyları İslam'a davet ettiğini" belirttiğini aktardı. Dede Korkut'un büyük geçiş döneminin öncü kişiliği olduğunu, İslami tasavvuru anlattığında, sentezin, yeni iman halinin bütün unsurlarının görüleceğini dile getiren Davutoğlu, Dede Korkut'un eserlerinden örnekler okudu. "Helal eş, ana anlatımını Kadınlar Günü'nde, bizim kültürümüzden böyle damıtılmış şekilde, daha güzel anlatmak mümkün mü" diye soran Davutoğlu, "Şimdi Sünni, Alevi diye ayrım yapıldığı bir dönemde, Hazreti Ali'yi, Hazreti Hasan'ı, Hazreti Hüseyin'i, Hazreti Osman'ı aynı anda böyle güzelce ifade eden bir kültür parçalanabilir mi, ayrılabilir mi? Dedem Korkut okuyanları, şu veya bu mezhep temelinde bölmek mümkün olabilir mi?" ifadelerini kullandı.

"ÜZÜLME, TÜRKİYE'DEKİLER DE BİLMİYOR"

Türkiye'de de Malezya'da da eğitim verdiği dönemde, 16. yüzyıl siyaset felsefesini anlatırken, Machiavelli ile Kınalızade'yi karşılaştırdığını belirten Davutoğlu, şu anısını anlattı: Yurt dışında Malezya'da ders vermeye başladığımda baktım ki sınıf Birleşmiş Milletler gibi, 25 ayrı milletten öğrenci var ama benim kitap Yunan'dan başlıyor, Roma'dan devam ediyor, Hristiyanlık ve çizgide hiç Asyalı, Müslüman yok, Türk zaten yok da Asyalı da yok. Bütün programı değiştirdim ve yeni bir çizgide siyasi düşünce tarihi anlattım. İçine de bizim klasikleri de koydum, Farabi'yi, Kınalızade'yi... Seneler sonra, yetiştirdiğim öğrencilerden birisi, doktorayı tamamlayıp hoca olarak döndüğünde üniversiteye, mektup yazdı bana, dedi ki 'Hocam yeni gelen nesil, maalesef çok iyi yetişmiş değil Kınalızade'yi dahi bilmiyorlar.' Malezya'da ne okutursanız onu görüyor. Ben de cevap yazdım 'Üzülme, Türkiye'dekiler de bilmiyor' diye."

HİSARCIKLIOĞLU: TARİHİMİZ GELECEĞE PUSULADIR

Dede Korkut Kitabı Lansman Töreni’nde konuşan TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu, her toplumun, geçmişin meydana getirdiği bir organizma olduğuna vurgu yaptı. Kavimlerin gerçek kılavuzlarının gelenekleri, kültürel ve tarihsel mirasları olduğuna değinen Hisarcıklıoğlu, “Geleneksiz yani milli ruhsuz hiçbir uygarlık geleceğe sağlam adımlarla ilerleyemez. Elbette değişim önemlidir. Zamanın ruhunu algılamak, çağı yakalamak zorunludur. Ancak bir millet, kendi medeniyetinin üzerine yeniyi inşa etmelidir. Fikirler geçmişin evlatları, geleceğin anaları ve her vakit zamanın tutsağıdır. Geçmişini bilmeyen toplumlar, geleceğe sağlam adımlarla yürüyemez” dedi.
Ülke tarihinin geleceğe ışık tuttuğunu, ortaya konulan büyük hedeflere pusula olduğunu anlatan Hisarcıklıoğlu, “İşte bu vizyonla ve Ahilik geleneğinin günümüzdeki temsilcisi ve mirasçısı olarak, kültürel mirasımıza sahip çıkıyoruz. Türk özel sektörünün çatı kuruluşu olmanın sorumluluğuyla, kadim kültürel değerlerimizi muhafaza ediyor ve gelecek nesillerimize aktarıyoruz.” diye konuştu.

13 AYLIK BİR ÇALIŞMANIN ÜRÜNÜ

Bin 492 sayfadan oluşan Dede Korkut kitabının, 13 aylık bir çalışmanın ürünü olduğunu ifade eden Hisarcıklıoğlu, bilimsel araştırmalara kaynak olabilmesi için, akademik veri tabanlı bir hazırlık yapıldığını kaydetti. Hisarcıklıoğlu , ayrıca, geniş muhteva çalışmaları da yapılmış ve okuyucu için de anlaşılır bir dille kaleme alındığını belirttiği bu esere özel olarak tasarlanan minyatürlerin de, 18 ayrı sanatçının aylar süren çalışmalarıyla ortaya çıktığını anlattı. Hisarcıklıoğlu, “Tarihimizde; 18 ayrı sanatçının 20 ayrı minyatür yaptığı ilk orijinal eser de bu kitaptır. Bu bakımdan da bu çalışma ayrı bir özelliğe sahiptir. Çok uzun ve yoğun bir çalışmadan sonra ortaya çıkan bu eserin, kıymetli bir değer taşıdığına inanıyorum. Gerek içerisindeki orijinal minyatürler, gerek açıklamalı anlatımlar, gerekse sadeleştirilirken benimsenen üslup, her yaşta insanımızın anlayacağı bir seviyede kaleme alındı. Yani bu kitap, Dede Korkut’un, Türk milletinin her kesimi tarafından keşfedilmesini sağlayacak bir çalışma oldu. Bu bakımdan her yaştan ve kültürden insanımızın bu çalışmayı büyük bir zevkle okuyacağından eminim.” dedi.