CHP Genel Başkan Yardımcısı Selin Sayek Böke, para piyasalarında son haftalarda meydana gelen dalgalanmanın, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Merkez Bankası’na “faizleri düşür” çağrısıyla başladığını belirterek, “Faiz, emir-komuta zinciriyle düşmez. Faizi belirleyen ekonominin kendi kurallarıdır.” dedi.

Böke, Merkez Bankası’nın para piyasalarına yaptığı müdahalelere ilişkin yazılı açıklamasında, ekonomideki gidişi “çok feci” olarak değerlendirdi. Türkiye’yi bu noktaya iktidarın ekonomiyi yönetim anlayışının getirdiğini belirten Böke, üretimin yavaşladığını, enflasyonun yükseldiğini söyledi. Enflasyonu düşürmek için çok müsait ortam olmasına rağmen kurdaki artış nedeniyle hayatın pahalandığını, vatandaşların ve şirketlerin borçlarının katlandığının altını çizen Böke, “2001 krizinde en temel problem dışarıya çok borçlu olmamızdı. Bugüne bakın o oran tekrar 2001 düzeyine erişmiş vaziyette. O dönemde borçlu olan kamu idi, bu dönemde borçlu olan şirketler, bankalar ve vatandaşlar. Hükümet nasılsa borç benim değil diyemez. Hepimiz aynı gemideyiz. Bu krizi yaratmış olan Cumhurbaşkanı’nın kendisidir.” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı’nın görevinin Merkez Bankası Başkanı’nın ne yapması gerektiğini söylemek olmadığına işaret eden Böke, bağımsız bir kurum olan Merkez Bankası’nın fiyat istikrarı sağlamak ve enflasyonun yükselişine engel olmakla görevli olduğunu söyledi. Bunun için Merkez Bankası’nın elinde sınırlı araçları olduğunu bildiren Böke şöyle devam etti: “Bunu yapmak için de elinde tek bir aracı var, faiz. ‘Sen faizi değiştirerek enflasyonu kontrol et’ demişiz. O, bunu teknik bir iş olarak yapmalı, tek hedefle yapmalı. Siyasi bir amaçla değil, gerçekten vatandaşın kaygısını giderecek, enflasyonu indirecek hamleyi yapmalı. Faiz emir komuta zinciriyle düşmez. ‘Faizi düşür’ deyince düşen mesele değil. Faizi ekonominin kendi kuralları belirler. Faizi belirleyen unsur, Türkiye ile ilgili olan risk kaygısıdır. Siz benim çok riskli biri olduğumu düşünürseniz bana yüksek faizle borç veririsiniz. Cumhurbaşkanı’nın yarattığı bu kötü yönetim ve hükümetin de, karşısında durmayarak bu kötü yönetime ortak olması, Türkiye’ye dair siyasi risk dalgasını artırıyor. O zaman Türkiye’ye borç verecek olanlar da diyor ki, ‘bana geri ödeyebileceğinden emin değilim. Ödeyip ödememek isteyeceğinden de emin değilim, o zaman ben senden yüksek faiz talep ediyorum’ Merkez Bankası faizi düşürmek istese, teknik olarak elinde araç olsa bile bu siyasi riski ve güven krizini yaratarak, faizin düşmesine Cumhurbaşkanı engel oluyor.”

“KONTROLÜ KAYBETTİLER”

Krizin 2001 krizine dönüşmemesi için Haziran’da yapılacak seçimlerin çok kritik bir hal aldığına işaret eden Böke, ekonomideki başarısızlığın birilerine fatura edilmesi ve “seçimlerde yeni bir düşman yaratmak” amacıyla Merkez Bankası’nın hedefe koyulduğunu kaydetti. “Faiz tartışması siyasi malzeme olarak kullanılmak üzere hazırlandı ama kontrolden çıktı. Öyle bir hazırlıktı ki bu, bir takım lobiler, bir takım düşmanlar yaratmak amacıyla kurgulanmış giderken hikayede kontrolü kaybettiler” diyen Böke şu görüşleri dile getirdi: “Bu öylesine kontrolden çıktı ki, eskiden Ali Babacan’ın iki çift sakinleştirici laf etmesiyle rahatlayan piyasa, şimdi Başbakan Ahmet Davutoğlu kürsüde konuşurken, 2.60’lar düzeyinde olan dolar 2.64’lere kadar çıktı. Yani Başbakan’a piyasalar diyor ki, ‘bi dakka biz hiç öyle anlamıyoruz. Anlamadığımız gibi size olan güvenimizi iyice kaybediyoruz’ Başbakan Grup Toplantısı’nda gerçekleri yanlış yansıtarak iktidarı güçlendirme kaygısı içinde. Grup konuşmasını izlediğimde Başbakan Davutoğlu’nun farklı bir ülkede yaşadığı izlenimini edindim.”

Ekonominin Cumhurbaşkanı, hükümet ve bağımsız kurumlardan oluşan yönetimi arasında bir anlaşmazlık olduğunun ortaya çıktığını bildiren Böke, bu üç taraf arasında ortak bir ekonomik hikaye ve hedef olmadığını kaydederek şunları söyledi: “Tersine kargaşa var, günü kurtarma kaygısı var. Bu hükümete halk görev vermiş, o da kamu kurumlarına olan güvenin zedelenmesine engel olmalıdır. Cumhurbaşkanı konuşmaya başlayınca hükümetin ‘bir dakka’ demesi gerekiyor. Cumhurbaşkanı açıkça kendisi söyledi. Türkiye Cumhuriyeti’nin Merkez Bankası Başkanı’na ‘Sen kimin adamısın, hangi lobi, hangi güçler için iş yapıyorsun’ dedi. Merkez Bankası Başkanı o günlerde istifa etseydi ekonomide kötü gidişin faturası ona çıkarılacaktı ama istifa etmedi. Cumhurbaşkanı’nın bu söylemleriyle Merkez Bankası artık ekonomik bir kurum olmaktan çıktı, siyasi bir kurum oldu.”

“HANGİ BANKANIN YAŞAYACAĞI TEK ELDEN BELİRLENİYOR”

Türkiye’de artık hiçbir ekonomik kararın ekonomik sebeplerle verilmediğini, bütün ekonomik kararların siyasi hedeflerle verildiğini ifade eden Böke açıklamasını şöyle tamamladı: “Böyle olunca ekonomi kötü işliyor. Halbuki ekonomi oldukça teknik bir iştir, günlük bir iştir, siyasetin onu boğmaması gerekir. Şu anda iktidarın en büyük yanlışı piyasaların ekonominin işleyişine engel olmasıdır. Liberal deniyor ya, serbesttir deniyor. Hiçbir serbestlik yok, kararlar tek elden veriliyor. Hangi bankanın yaşayacağı, hangi şirketin üretim yapacağı, hangi inşaatçının inşaat yapacağı kimin kamu ihalelerini alacağı çok merkezi bir şekilde veriliyor. Tek elden veriliyor. Böyle bir ortamda ekonominin iyi işlemesi mümkün değil. Öncelikle ekonomi ile siyasetin birbirinden ayrılması gerekiyor. Biz geldiğimizde o risk ortadan kalkacak. Zira biz Merkez Bankası’nın teminatıyız. Bizi AKP’den ayırt eden şey ekonomiye böyle bir pencereden ve kısa vadeden bakmıyor oluşumuz. Biz acil önlemlerin yanısıra daha uzun vadeli programla halkımızın karşısına çıkacağız.”