CHP İzmir Milletvekili ve TBMM Enerji ve Tabii Kaynaklar Komisyonu parti sözcüsü Mehmet Ali Susam, kaçak olarak kullanılan enerji bedelinin, faturasını zamanında yatıran abonelerden kesilmesinin haksızlık olduğunu söyledi. Hükümetin bu durumu ortadan kaldırmaya çalışmak yerine kalıcı hale getirmeye çalışmasını eleştiren Susam, “Elektrik dağıtımı özelleştirilirken, ‘kayıp-kaçak bedeli bitecek’ denilmişti. Oysa 2015 yılı için bazı bölgelerde kayıp kaçak hedefi yüzde 30’dan yüzde 50’ye çıkarıldı. Hedef bile çok yüksek. Hükümet ise tedbir almak yerine dağıtım şirketlerini koruyan, tüketicinin hak arama yollarını tıkayan, bu haksız bedelleri kalıcı hale getirecek düzenleme yapma peşinde.” diye konuştu.

Tüketici mahkemelerinin elektrik faturalarına yansıtılan kayıp kaçak bedelinin vatandaştan haksız olarak tahsil edildiği ve iade edilmesi gerektiği yönündeki kararlarına yapılan itirazlardan sonra Yargıtay 3. Dairesi, Mayıs 2014’te bu kararı onamış, dava açan vatandaşların bugüne kadar ödediği kayıp kaçak bedelini geri almasının yolunu açmıştı. Bunun üzerine hükümet tarafından hazırlanan, kayıp kaçak elektrik bedelini kanuni hale getiren tasarı TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu’nda görüşülmeye başladı. Komisyonda Yargıtay kararını hatırlatan Susam, “Hükümet yargı kararlarının etrafından dolaşmak, kaçak elektrik kullanımını yasal hale getirmek ve kayıp kaçak bedelini vatandaşın ödemeye devam etmesini sağlamak için bu kanunu hazırlamıştır. Tasarı bu şekilde geçecek olursa kayıp kaçak bedeli ile ilgili dava açılamayacak, mevcut davalar düşecek, vatandaşa iade edilen kayıp kaçak bedelleri ise geri alınacak. Böyle bir tasarı Anayasa’ya, mantığa, vicdana ve insafa aykırıdır, derhal komisyon ve Meclis gündeminden geri çekilmelidir.” dedi.

Tasarının vatandaştan tahsil eden haksız ücretlerin devamını sağlayacağını söyleyen Susam, “Anayasa’nın 138. maddesinde, ‘Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır.’ derken bu kanunla mahkeme kararlarını yok sayacak bir düzenleme yapılmak istenmektedir. Tasarının hazırlanış mantığında ne kamunun ne de vatandaşın çıkarları düşünülmemiş, bunun yerine dağıtım şirketlerinin kârlılıklarını sürdürmesi hedeflenmiştir. Tasarı gerekçesinde 2013 yılında dağıtım şirketlerinin toplam kayıp kaçak maliyetinin 5,85 milyar lira olduğu, buna karşılık gelirlerin 3,5 milyar lira olduğu belirtilmiştir. 2006 ile 2014 yıllar arasında sayaç okuma bedeli, perakende satış hizmet bedeli, iletim bedeli ve dağıtım bedeli hariç sadece kayıp kaçak bedeli olarak tüketiciden yaklaşık 33 milyar lira tahsil edildiği ifade edilmiştir. Bu alacakların yasal faizleri ve yargılama masraflarıyla birlikte tahsil edilmesi durumunda şirketlerin bu yükü kaldıramayacağı ve batacağı öne sürülmüştür. Enerji Bakanlığı kayıp kaçak bedelinin azaltılması, kaçak kullanımın sona erdirilmesi için gerekli çalışmaları yapmak yerine, sanki şirket avukatları elinden çıkmış gibi duran bir tasarıyı Meclis’e getirmiştir. Böyle bir anlayış kabul edilemez.” diye konuştu.

Kayıp kaçak bedelinin kurallara uyan abonelerden tahsil edilmesinin hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmadığını belirten Susam, “Ortada haksız bir kullanım bulunduğuna göre haksızlığı yapan kişinin tespit edilerek cezalandırılması esas olmalıdır. Oysa bunun yerine ceza, borcuna sadık, namuslu vatandaşlara kesilmektedir. Dağıtım şirketlerinin kayıp kaçak bedelini ortadan kaldırmak için çalışmaya sevk edilmesi gerekirken yapılan uygulama tam tersini getirmektedir. Nasılsa kayıp kaçak enerjinin bedelini bir şekilde tahsil eden dağıtımcı şirket, teknik altyapısını yenilemek ya da kaçak kullananlara karşı önlem almak için gerekli girişimlere girme ihtiyacı duymamaktadır.” dedi.

Ortada bir mantık hatası bulunduğunu ifade eden Susam, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ödenmeyen elektrik faturası, diğer abonelere yansıtılıyor. Aynı mantıkla örneğin cep telefonu şirketleri, telefon faturalarını ödemeyenlerin tutarlarını diğer abonelerine yansıtabilir mi? Bir tüccar, ödenmeyen çekini diğer çeklerine paylaştırabilir mi? Böyle anlayış kabul edilebilir mi? Tasarıyla Akkuyu’da kurulması planlanan nükleer enerji santrali ile petrol boru hatları, güvenlik bölgeleri ve Kıyı Kanunu kapsamı dışına çıkarılıyor. Akkuyu zaten baştan bu yana uluslararası anlaşma olarak tanımlanmaya ve hukuk mevzuatımızın dışında tutulmaya çalışılmaktadır fakat mızrak çuvala sığmıyor. Yapılan iş öylesine hatalı ki sürekli çeşitli kanunlara çarpıp kalıyorsunuz. Şimdi de bu kanunlara takıldınız. Akkuyu’yu güvenlik bölgesinden çıkarmada, Genelkurmay’ın olurunu almadan kaçınmaktaki amacınız nedir?“