CHP Ankara Milletvekili Şenal Sarıhan, TBMM'de 12 Eylül davaları ile ilgili bir basın toplantısı düzenledi. Sarıhan, 12 Eylül sürecinde avukatlık yaptığını ve gözaltına alındığını belirtirken gözyaşlarını tutamadı. Bu dönemde biri 6 yaşında, biri 11 aylık çocuğunu geride bırakarak göz altına alındığını ve tutuklandığını belirten Sarıhan, “İşkence gördüm. Sonra beraat ettim. Eşim 1402’lik sayılmıştı. Görevine son verilmişti. Binlercesi gibi. Bir avukat olarak işkenceden gelmiş insanlara tanıklık ettim onların yaralı bedenlerin yaralı ruhlarını gördüm. Gözaltında kaybedilenlerin hakkını aramaya çalıştım. Köyleri yakılanların acılarına ortak olmaya çalıştık avukatlar olarak. Bizim çocuklarımız her gün 12 Eylül öyküsüyle büyüdüler. Şimdi bunun hesabını kim soracak? Biz soracağız elbette bu bizim sorumluluğumuz. Yani meşru bir biçimde parlamentoya seçilmiş olan ve herhangi bir darbeye bedenini siper etmeye hazır olan bizler, biz vekiller bu sorumluluğu taşıyacağız. Biz bu ölülere hakkımızı helal etmiyoruz.” diye konuştu.

CHP Ankara Milletvekili Şenal Sarıhan, Antalya Milletvekili Niyazi Nefi Kara ve Adana Milletvekili İbrahim Özdiş TBMM’de basın toplantısı düzenledi. 12 Eylül mağdurlarının ve halkın yoğun tepkisi ile Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’nın 12 Eylül Davası’nda Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandığını belirten Sarıhan, “Davada cezaevinde döverek öldürülen İlhan Erdost’un ve partimizin vekili olarak bulundum. Bu sanıklar duruşmalara fiilen katılmayarak sözde hasta yattıkları hastane yatağından sorgu verdiler. Yaptıklarının doğru olduğuna inanıyorlar ve yasal hak kullandıklarını iddia ediyorlardı. Darbe yapma hakkını kullandıklarını iddia ediyorlardı. Duruşmaları müdahil ve dinleyici koltuğunda izleyen mağdurlarla yüz yüze gelmeyi göze alamadılar. Fakat inanıyorum ki, bu acılı anaların, çocukların yakınların çığlığı onların kulaklarında daima kaldı. Eğer vicdanları biraz için var ise.” diye konuştu.

Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nin hükme bağladığı bu davada her iki sanığında müebbet hapis cezasına mahkum olduğunu vurgulayan Sarıhan, “Mahkum edildiler, fakat mahkeme ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası vermek yerine onlara iyi hal indirimi uyguladı. Yataktan sorgu verme indirimi kullandı. Bu kişiler yaşamlarının herhangi bir aşamasında yaptıklarından pişman olduklarına dair bir açıklama yaptılar mı? yaptıklarının yanlış ve hatalı olduğunu hiç söylediler mi? buna karşı mahkeme sanıkların davranışında iyi hal gördü ve cezayı indirdi.” şeklinde konuştu.

Sanık avukatlarının temyizi üzerine bir yıldır Yargıtay’da bekleyen dosyanın iç hukuka göre bugün ölüm nedeniyle zaman aşımından düşeceğini vurgulayan Sarıhan, “Oysa 12 Eylül darbesinin tarih önünde ve halkın vicdanında bir zaman aşımı olamaz. Bugün mağdurların önünde davaların ölüm nedeniyle düşmüş olmasına karşın başvuracakları iç hukuk yolları ve uluslararası yargı yolları bulunuyor. Yargılama bitmiş değildir. Hesap sorma süreci bitmiş değildir. Mağdurların ve onların vekilleri olarak parlamentonun bu süreçte 12 Eylül ile hesaplaşmanın bütün hukuki yollarını denemesi gerekiyor. bu bir meşru bir parlamento ve parlamenterler için bir görevdir.” dedi.

Parlamentoda görev yapan vekil gibi kendisinin de bir 12 Eylül mağduru olduğunu ifade eden Sarıhan, şöyle konuştu: “Bu dönemde biri 6 yaşında biri 11 aylık çocuğumu geride bırakarak göz altına alındım tutuklandım. İşkence gördüm. Sonra beraat ettim. Eşim 1402’lik sayılmıştı. Görevine son verilmişti. Binlercesi gibi. Bir avukat olarak işkenceden gelmiş insanlara tanıklık ettim onların yaralı bedenlerin yaralı ruhlarını gördüm. Gözaltında kaybedilenlerin hakkını aramaya çalıştım. Köyleri yakılanların acılarına ortak olmaya çalıştık avukatlar olarak. Bizim çocuklarımız her gün 12 Eylül öyküsüyle büyüdüler. Şimdi bunun hesabını kim soracak? Biz soracağız, elbette bu bizim sorumluluğumuz. Yani meşru bir biçimde parlamentoya seçilmiş olan ve herhangi bir darbeye bedenini siper etmeye hazır olan bizler, biz vekiller bu sorumluluğu taşıyacağız. Biz bu ölülere hakkımızı helal etmiyoruz. Yüzleşilemeyen tüm hak ihlali ve hukuksuzlarda olduğu gibi acımızı mücadelenin bir ateşi sayacağız. Acılarımız zaman aşımına uğramayacak. Hukuksuzluğa karşı insan haklarına dayalı bir hukukun inşası için direneceğiz. Bunun için söz veriyoruz.”

Antalya Milletvekili Niyazi Nefi Kara ise darbe olduğunda 12 yaşında bir çocuk olduğunu söyledi. Aylarca dağlarda kalmış bir kardeşim olduğunu belirten Kara, “Okuyamamış okutulamamıştı. Yanında arkadaşları işkenceden geçmiş o korkudan dağlara gitmişti. Biz onu çocukluğumuzda yaşadık. Bu ülkenin bir kuşağını yok ettiler. Bir çoğu öldürüldü, katledildi, geri kalanları da yaralı kaldı. Bir hekim olarak baktığımızda bugün onun psikolojik sıkıntılarını yaşayan bir kuşak geride kalanlarla devam ediyoruz.” diye konuştu.
Konuşmaların ardından vekiller basın mensuplarının sorularını cevapladı. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapıp yapmayacaklarının sorulması üzerine Sarıhan, “Evet. Ben avukatlık yapamıyorum ama bir mağdur olarak başvuruda bulunacağım.” dedi.

Bir gazetecinin, “O dönemde hangi cezaevinde kaldınız? Neler yaşadınız?” sorusu üzerine Sarıhan, şöyle konuştu: “Perşembe’nin Efirli Cezaevinde kaldım. O zaman avukatlık yapıyordum, öğretmendim ayrıca, iki mesleği birlikte yapıyordum. Bugün yürürlükten kaldırılmış olan 141 ve 142. maddeler ihlal ettiğim savı ile iddia dilen suçta bir yayın organındaki yazımdı. O yazı yönünden de zaman aşımı vardı fiilen bu davalarda avukat olarak yer almamın yarattığı tepkinin sonucu olarak böyle bir tepki ile götürüldüm. Çocuklarımdan uzak kaldım, benimki küçük bir hikayedir 12 Eylül için çok daha büyük acılar yaşandı. Hayatını kaybedenleri, gözaltında kaybedilenleri unutmamız mümkün değil. Ben sayısız otopsiye girdim gözaltında hayatını kaybedenlerin. Bunun bende yarattığı travmayı düşünün. Ailelerdekini düşünün. Küçük oğlum bana dedi ki 'Kenan Evren ölünce çok üzülüyorum', 'niye' dedim, 'Ölüm kurtarmamalı bunlar siyasi suçlar, insanlığa karşı işlenen suçlar. Mutlaka yargılamalar sürmeli.' İnsanlar cezalandırılmalı, öç almak için değil yenisini yapmasınlar diye."