CHP İstanbul Milletvekilleri Ali Şeker ve Eren Erdem, 'Rant Ekonomisine Karşı Halkoylaması' için kanun teklifi verdi. Şeker ve Erdem, 3194 Sayılı İmar Kanunu’nda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifini CHP Meclis Grubu'na iletti.

Son yıllarda imar değişikliği adı altında birtakım çıkarlar nedeniyle artan bir şekilde yeşil alanların tahrip ve yok edildiği ve ağaçlardan arındırılan bölgelerin ise çeşitli ticari kuruluşlara satılarak adeta bir rant ekonomisinin işletilmeye çalışıldığı görüldüğü belirtilen kanun gerekçesinde “Haziran 2013’te gelişen Gezi Direnişi’yle doğanın yok edilmesine ve yeşil alanların ranta açılmasına verilen kitlesel tepkiye rağmen, son 2 yılda yaşanan gelişmeler hala gereken önlemlerin alınmadığının bir ispatı niteliğindedir.” denildi.

3. KÖPRÜ İNŞAATIYLA 2 MİLYONDAN FAZLA AĞAÇ KESİLDİ

3. Köprü inşaatıyla 2 milyondan fazla ağacın kesildiği kaydedilen gerekçe de, “HES ve santrallerle yapılan doğa katliamları, ODTÜ’de yol yapımı gerekçesiyle kesilen yüzlerce fidan ve 2-B arazilerinin kontrolsüzce devredilmesi gibi konular son yıllarda yapılan doğa katliamına verilebilecek örneklerden sadece birkaçıdır. İmar planı değişikliği sürecinde bölge halkının hiçbir görüşüne başvurulmadan bölgedeki günlük yaşamı ciddi derecede olumsuz etkileyebilecek radikal kararların alınması, halkın kendi kendini yönetmesi olarak yerinden yönetim anlayışıyla hiçbir şekilde bağdaşmamakta ve bölgede yaşayan halk, kendisine doğrudan danışılmadan alınan kararlar neticesinde kendi çevresine yabancılaştırılmaktadır. Özellikle yeşil alanların ve parkların 'kamu yararı' iddiasıyla imara açılmasından dolayı ülkemizde oksijen kaynaklarımız her geçen gün azalmakta, hava ve su kirliliği artmakta ve spor ve dinlenme alanları ortadan kalktığı için bölge halkı, fizyolojik ve psikolojik olarak gündelik yaşamın stresini üzerinden atamamaktadır. Dolayısıyla yeşil alanların imara açılması gibi halkın yaşam düzeyini doğrudan etkileyen konularda, belediye meclisi itirazlar nedeniyle karar alamadığı takdirde imar planı değişikliğini halk oylamasına açarak karara bağlamak, doğrudan ve demokratik yönetimin bir gereğidir.” ifadeleri yer aldı.

Son yıllarda yaşanan örnekler ve imar değişikliği projelerine yapılan itiraz süreçlerinin yeterince dikkate alınmadığı vurgulanan gerekçe de şu ifadeler yer aldı: “İtiraz sonuçlarının bölge halklarının talepleriyle örtüşmediği realitesi göz önüne alındığında, itirazlar neticesinde ilgili meclislerin imar değişikliğini karara bağlayamadığı durumlarda bölge halkının kendi yaşadığı çevreyle ilgili ‘doğrudan’ söz sahibi olmasının demokratik bir yönetim ve insanca bir yaşam için hayati önemde bir konu olduğu anlaşılacaktır. Dolayısıyla bölge halkının fiziksel, zihinsel ve ruhsal sağlığını doğrudan etkileyecek projelerde ve belediyelere konuya ilişkin yapılan itirazların karara bağlanmadığı koşullarda, ‘referandum’ yoluyla halkın son söz sahibi olarak projenin yapılıp yapılmayacağını neticelendirmesi, demokratik bir haktır. Bu kanun teklifiyle insan yaşamını ve doğal dengeyi korumanın yanında rant ekonomisinin de önüne geçilmesi hedeflenmektedir.”

Şeker ve Erdem, 3194 Sayılı İmar Kanunu’nda şu değişikliğin yapılmasını önerdi: “Yeşil alanların tahrip edilmesinin önüne geçilmesi ve itiraza tabi olan bir imar değişikliği projesinde bölge halkının görüşünün alınması hedeflenmektedir.”