Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendisinin cumhurbaşkanlığında Türkiye’nin bugün sistem değişikliğine daha önce hiç olmadığı kadar uygun bir iklime sahip olduğunu söyledi. "Sistem değişiklikleri elbette sancılı olur. Sadece kurumlar değil, toplum da ciddi sarsıntılar yaşar" diyen Erdoğan, "Büyük değişimler ancak arkalarında büyük toplum desteği olan güçlü liderler eliyle gerçekleştirilebilir." diye konuştu.

Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları konferans salonunda 'Türkiye'de Hükumet Sistemi Tartışmaları ve Başkanlık Modeli Sempozyumu' düzenlendi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan sempozyumda yaptığı konuşmada siyaset biliminin Platon’dan beri meşruiyet ve istikrar kavramlarını tartıştığını kaydetti. Erdoğan, "Meşruiyet ile istikrar kavramının ilişkisinin kopartılması çoğu defa diktatörlükleri ve buna bağlı acı tecrübeleri beraberinde getirdi. Demokrasinin yerleştirilmesine ve istikrara ilişkin uygulamalar sadece zamana göre değil aynı dönemde değişik coğrafyalara, toplumlara göre de farklılıklar içeriyor. Başkanlık ve parlamenter hükümet sistemi toplumun tamamının istikrarı ve refahı için etkili bir araç olan demokrasi uygulamaların tezahürü olarak karşımıza çıkıyor." dedi.

Hiçbir ülkedeki siyasal idarenin diğer ülkelerle yeknesak olmadığını ifade eden Erdoğan, ABD başkanlık sistemi ya da Fransa’daki yarı başkanlık sisteminin farklı ülkelere adapte edilmesinin doğru olmayacağını kaydetti. Erdoğan, "Bu sistemlerin hepsi de zamanla krize girmişlerdir. Son yıllarda sıkça yaşanan temsil krizleri ve mali krizler sorunu daha da derinleştirmiştir. Kendini değişen sosyal, siyasal ve tarihsel şartlara göre değiştiremeyen her sistemin bu krizi yaşaması mukadderdir. Yani güncellenmeyen sistemler bu krizi yaşamaya mahkûmdur." şeklinde konuştu.

‘İKLİM, SİSTEM DEĞİŞİKLİĞİNE DAHA ÖNCE HİÇ OLMADIĞI KADAR UYGUN’

Türkiye’de yapısal değişikleri gerçekleştirmesi beklenen siyasal sistemin bizatihi kendisinin değişimi engelleyen bir yerde durduğunu kaydeden Erdoğan, şunları söyledi: "Bu bakımdan da başkanlık sistemini Türkiye’de siyasal sistemin değişiminde köklü bir reform, radikal bir adım olarak görüyoruz. Sistem değişiklikleri elbette sancılı olur. Sadece kurumlar değil, toplum da ciddi sarsıntılar yaşar. Bunun için, büyük değişimler ancak arkalarında büyük toplum desteği olan güçlü liderler eliyle gerçekleştirilebilir. Bu liderler sistem değişikliği sürecinde toplumda sağladıkları büyük güven ile yaşanan sarsıntıların etkilerini en aza indirirler. Türkiye’nin parlamenter hükümet sisteminden başkanlık sistemine zayıf bir koalisyon ve güçsüz liderlerle geçmesinin mümkün olamayacağı açıktır. Bugün Türkiye arkasında yüzde 52’lik halk desteğine sahip bir cumhurbaşkanı ile sistem değişikliğine daha önce hiç olmadığı kadar uygun bir iklime sahiptir."

‘KORKMAYA, ÇEKİNMEYE GEREK YOK’

Yaşanan her krizin yeniden yapılanmaya kapı açtığını ifade eden Erdoğan, "Bu arayışların mevcut sistemlerden hareketle yürütülmesinin hiçbir mahsuru yoktur. Korkmaya, çekinmeye de gerek yoktur. Burada rahat olmak gerekir. İnsanımızın, ülkemizin, milletimizin geleceği için ideal olan neyse onu yapabilmek, onu uygulayabilmek siyasetçilerin de en önemli görevidir." dedi.

‘BAŞKANLIK SİSTEMİ ARAYIŞININ TEMELİNDE SİYASİ İSTİKRAR ARAYIŞI VAR’

Türkiye’nin her ne kadar uzun bir parlamenter sistem geçmişi olmasına rağmen başkanlık sistemi taleplerinin hiç eksik olmadığını kaydeden Erdoğan, "Türkiye’de başkanlık sistemi arayışlarının temelinde yatan en önemli gerekçelerin başında siyasi istikrar arayışı geliyor. Ülkemiz çok partili sisteme geçildiği dönemden beri sık sık siyasi istikrarsızlık krizlerine girmiştir." sözlerini kaydetti.

‘KİŞİLER ÜZERİNDEN YÜRÜTÜLEN BAŞKANLIK TARTIŞMASINDAN SONUÇ ALINAMAZ’

Cumhurbaşkanı ile başbakanın farklı siyasi görüşten olunması durumunda bürokrasinin sıkıntıya düştüğünü savunan Erdoğan, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerindeki devletin yapısı ve idari şekline yönelik arayışlardan söz etti. Erdoğan, şöyle konuştu: "Başkanlık sistemi konusundaki tartışmaların büyük ölçüde 150 yıllık yanlışların tekrarı olarak ifade edilebilecek sathi, ideolojik değerlendirmeler üzerinden yürütülmeye çalışıldığını görüyoruz. İlkeler ve veriler değil, kişiler üzerinden yürüyen bir başkanlık sistemi tartışmasından gerçekçi ve işlevsel sonuçların çıkması mümkün olamaz."

‘TÜRKİYE’DE ŞEKİL OLARAK ANGLO-SAKSON, RUH OLARAK FRANSIZ KÖKENLİ DEMOKRASİ VAR’

Türkiye’de Cumhuriyet, demokrasi, laiklik, çağdaşlık gibi kavramların belirli zümrelerin kendisi siyasi ve ekonomik güçlerini korumak için kullandıkları birer zırh haline dönüştüğünü ifade eden Erdoğan, "Türkiye’nin şekil olarak Anglo-sakson, ruh olarak Fransız kökenli bir demokrasisi bulunuyor. Bu da demokrasi ile Cumhuriyet’in birbirine karışmasına yol açıyor. Daha çık bir ifade ile Türkiye’de bürokratik oligarşiye dayalı bir anlayışla sistem tahkim edilmeye çalışılırken halkın demokrasi yoluyla bu sürece etkin katılımına yeterli önem verilmemiştir. Bu durum bürokratik oligarşinin Cumhuriyet’ten, halkın demokrasiden yana olduğu ikili bir yapıyı ortaya çıkarmıştır."

‘TÜRK SİYASETİNDE LİDERLER ANCAK PARTİLERİ YOK OLUP GİDİNCE KENARA ÇEKİLDİ’

İsmet İnönü, Süleyman Demirel, Turgut Özal, Tansu Çiller ve Devlet Bahçeli gibi isimleri zikrederek partisinin aldığı oyların sürekli düşmesine rağmen genel başkanlıktan ayrılmadıklarını ifade eden Erdoğan, "Liderler ancak partileri adeta yok olup gittikten, ortada yönetecek bir teşkilat, sözüne kulak verecek kitleler kalmadıktan sonra bir zorunluluk olarak kenara çekilmişlerdir. Türk siyasetinde liderlerin genel yaklaşımı daima partileri küçülse de kendilerini ayakta tutacak politikaları ve yöntemleri tercih etmek şeklinde olmuştur." şeklinde konuştu. Erdoğan, başkanlık sistemi ile bunun önüne geçeceklerini savundu.