Başbakan Ahmet Davutoğlu, Muğla’da cesedi kıyıya vuran Suriyeli mülteci çocuk Aylan’ı hatırlatarak, uluslararası kamouyuna bir kez daha Suriye’de güvenli bir bölge kurulması çağrısında bulundu. Aylan’ın cansız bedeninin 'herkes için bir uyarı sinyali olduğunu' söyleyen Davutoğlu, her ne kadar mültecileri kabul etmiş olsa Türkiye’nin ekonomisinin büyük ve zengin olmadığını, son 4 yılda vatandaşların vergilerinden 6 milyar dolardan fazla para harcandığını hatırlattı.

Davutoğlu, ardından da güvenli bölge çağrısını yineledi: "Bu cansız çocuk bedeni uluslararası toplum tarafından da görüldü ve BM Güvenlik Konseyi Suriyelileri Suriye’de nasıl koruyacağına dair karar almalı. Son 4 yıldır, hep beraber dünya liderlerine Suriye içerisinde güvenli bölgeye ihtiyaç olduğu konusunda ikna etmeye çalışıyoruz. Mültecileri kendi evlerinde kalabilecekleri bu kadar çok sayıda göçmenin olmayacağı bir çözüm öneriyoruz. Ama kimse bizim sesimizi duymadı. Belki kendi ulusal güvenliğimizi düşündüğümüzü zannettiler.”

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Ankara ATO Congressium’da B-20 Konferansı’nda konuştu. Liderlere Suriye konusundaki çağrılarını tekrarladı.

Davutoğlu, ülkeler için komşu ülkelerindeki ekonominin her zaman önemli olduğunu belirterek, “Ama özellikle Türkiye'yi düşünecek olursanız Avrupa, Asya ve Afrika'nın tam ortasında bulunuyor Türkiye. Özellikle isimlerini vermek istemiyorum ama en 6-7 ülke kırılgan olmasalar da merkezi hükümetlerin hiçbir şekilde kontrol sahibi olmadığı 6-7 ülke var. Ekonomiyi kontrol edemiyorlar. Mesela Suriye, Irak, Libya. Libya Başbakanı bugün burada örneğin.” diye ekledi.

AYLAN’IN CANSIZ BEDENİ HEPİMİZ İÇİN UYARI SİNYALİDİR

Davutoğlu, ardından sahile vuran cesedi tüm dünyada yankı uyandıran Aylan’ı hatırlatarak, şunları kaydetti: “İşte bu sadece bir ekonomik sorun değil. Jeopoltik gerilimler ekonomik sorunlar çıkarıyor, siyasi sorun çıkarıyor ama daha çok insani sorun çıkarıyor. Eminim hepiniz Aylan’ın, 3 yaşındaki Suriyeli bebeğin cansız bedenini görmüşsünüzdür. O cansız beden hepimiz için bir uyarı sinyalidir.

SURİYELİ ÇOCUKLAR GÜVENDE DEĞİLSE PARİS VE LONDRA’DAKİ DE GÜVENDE OLMAYACAK

Eğer Suriyeli çocuklar evlerinde güvende değilse o zaman bizim çocuklarımız da Ankara, Paris, Londra, New York’ta güvende olmayacaklardır. Bu çocuklar nerede doğacaklarına kendileri karar vermiyorlar. Bu kader. Ancak bizim kararlarımız ya da verdiğimiz yanlış kararlar onların geleceğini şekillendiriyor.”

Son 4 yıldır Türkiye olarak seslerini duyurmaya çalıştıklarını söyleyen Davutoğlu, “Dünyanın dikkatini çekmeye çalışıyoruz. Suriye’de insani bir kriz yaşandığına dair. Milyonlarca mülteci çocuk kadın yaşlı onlar baskıcı bir rejimin ve aynı zamanda terör örgütlerinin mağdurları. Ben burada 1,7 milyon Suriyeli mülteciyi ve yaklaşık 200 bin Iraklıyı toplamda 2 milyon mülteciyi kabul etmiş bir ülkenin ve milletin Başbakanı olmaktan gurur duyuyorum.” dedi.

TÜRK EKONOMİSİ BÜYÜK BİR EKONOMİ DEĞİL

Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Türk ekonomisi, büyük bir ekonomi değil. Bazı gelişmiş ekonomiler kadar büyük değil. Veya doğal kaynaklar açısından çok zengin ülkelerin olduğu zengin değil ama ona rağmen son 4 yılda vatandaşlarımızın vergilerinden çiftçilerin çalışanların vergilerinden 6 milyar dolardan fazla para harcadık. Bazı Türk şehirlerinde mesela Kilis gibi Türk vatandaşlarının sayısı artık daha az Suriyelilerden. Kilis nüfusunun yüzde 54’ü bugün Suriyelilerden oluşuyor.”

AVRUPA’DA GÖÇMEN KARŞITI MAKALELER YAYINLANIYOR

Buna rağmen Türkiye’de hiçbir şehirde bu göçmenlere karşı gösteriler yapılmadığını kaydeden Davutoğlu, şu ifadeleri kullandı: "Ama Avrupa’da bugün ne yazık ki bazı liderlerin bazı makaleler yazdığını veya konuşmalar yaptığını ve Avrupa’nın Hristiyan bir toplum olduğunu ve Müslümanların orada olmaması gerektiğini söylediğini görüyoruz. Türkiye milyonlarca Suriyeli'ye kapısını açtı ve onlara kim olduklarını sormadı. Müslüman mı, Hristiyan mı, Arap mı, Türk mü veya Kürt mü, Türkmen mi olup olmadıklarını, Sünni veya Şii olup olmadıklarını sormadı. Hepsi güvenli bir liman olan Türkiye’ye geldiler. Geçmişte 15. yüzyılda soykırımdan kurtulan Musevilerin Türkiye’ye gelmesi gibi.

LÜTFEN MÜLTECİLERİ DÜŞÜNÜN

Etrafımızda ne olursa olsun ne tür riskler olursa olsun bu çocuklar bize geldiğinde bu baskıcı rejimlerinin mağdurları bizim sınırlarımıza dayandığında biz sınırlarımızı onlara açacağız. Kapılarımız her zaman açık olacak. Daha da önemlisi bu trajedinin mağdurlarına her zaman açık olacak. Sayın konuklar. Bir saniyeliğine şunu düşünün lütfen. Dün gece yarısı saatlerinde Abdullah Kurdi’yi aradım. Bizim Muğla’daki parti şubemizin misafiri olmuştu. Aylan’nın babasını aradım. Suriye'den kaçmış ve Türkiye'ye gelmiş, yeni bir gelecek kurmaya çalışmış kendisi için, eşi ve 2 oğlu için. Ama eşini ve 2 oğlunu kaybetti. Suriye’den aile olarak çıkmış şimdi Kobani’ye kendi şehrine tek başına dönüyor. 1 dakikalığına düşünün. Tüm ailenizi kaybetmiş olsaydınız sizin ruhunuzda neler olurdu? Ne tür risklerle karşı karşıyasınız, düşünün. Buradan, Ankara’dan şu anda en büyük yüksek sayıda mülteciye ev sahipliği yapan bir ülkeden tüm dünya liderlerine sorumlu aydınlara iş dünyasına ve şu anda tatil yerlerinde çok rahat bir şekilde tatil yapanlara bir çağrıda bulunmak istiyorum. Lütfen mültecileri düşünün. Sadece Suriyelileri değil Afrika’dan diğer ülkelerden gelen mültecileri düşünün.”

GÜVENLİ BÖLGE ÇAĞRIMIZI KİMSE DUYMADI

Davutoğlu, konuşmasının devamında ise mülteci konusunda neler yapılabileceğine dair düşüncelerini paylaştı: “Entegre bir stratejimiz olması gerek, baskıya karşı mücadele etmeliyiz ve insanlığın haklarını nereden geliyorlarsa gelsinler savunmalıyız ve aynı zamanda insanlık için omuz omuza mücadele etmeliyiz. Hepimiz için bu bir tarihi dönüm noktası ve sınav olacak. Bu cansız çocuk bedeni uluslararası toplum tarafından da görüldü ve BM Güvenlik Konseyi Suriyelileri Suriye’de nasıl koruyacağına dair karar almalı. Son 4 yıldır, hep beraber dünya liderlerine Suriye içerisinde güvenli bölgeye ihtiyaç olduğu konusunda ikna etmeye çalışıyoruz. Mültecileri kendi evlerinde kalabilecekleri bu kadar çok sayıda göçmenin olmayacağı bir çözüm öneriyoruz. Ama kimse bizim sesimizi duymadı. Belki kendi ulusal güvenliğimizi düşündüğümüzü zannettiler. Hayır Türkiye kendini sınırlarını koruyabilir. Zaten herkes gördü. Gerek olması durumunda DEAŞ ve PKK ve tüm terör örgütlerini cezalandırıyoruz. Türkiye ile ilgili kötü niyetleri olan herkese karşı kendimizi savunabiliriz. Ama Suriyelilerin, Suriye halkını kim koruyacak. 4 yıldır uyarıyoruz. Srebrenitsa’daki gibi olaylar oluyor, olacak eğer Suriye’de güvenli bir bölge olmazsa diyoruz. Bugün artık beraber hareket etme zamanıdır. Daha önce de söylediğim gibi bu sadece jeopolitik bir konu değil. Geçen yıl Brisbane’de liderler toplantısında konuşmamda şöyle demiştim. Barışa ulaşmanın en iyi yolu birbirine bağımlı ekonomilerdir. Evet, ekonomi barış için en iyi yöntemdir. Ancak ekonomik düşüş siyasi ve insani kriz için de en önemli sebeptir. Dolayısıyla hepimiz için beraber hareket etme zamanıdır.”