Başbakan Ahmet Davutoğlu, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın siyasetin dışında ve üstünde olmasının, temsil ettiği yüce misyon anlamında olması gereken ve mutlaka korunması gereken bir konum olduğunu söyledi. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 62. hükümet döneminde doğrudan Başbakanlık'a bağlama kararını ise “Aldığımız bu karara bizi sevk eden en önemli sebeplerden biri başkanlığımızın herhangi bir bürokratik kurum, müftülüklerimizin herhangi bir bürokratik mekanizma gibi görülmemeleri ve Diyanet İşleri Başkanlığı'mızın mutlak surette siyasi tartışmaların dışında tutulması gereğidir. Diyanet İşleri Başkanlığı’mızı siyasi tartışmanın içine çeken her sorumsuz davranış, dolaylı olarak DEAŞ gibi yanlış dini telakkilere ya da terör örgütlerinin dini yıpratma çabalarına da katkı sağlamış olur.” diye açıkladı.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Ankara’da gerçekleştirilen 31. İl Müftüleri İstişare Toplantısı’na katılarak burada konuşma yaptı. Çoğunluğu Diyanet mensuplarından oluşan davetlilere seslenen Davutoğlu, İslam inancında yeni bir idrake ihtiyaç olduğunu söyledi. Davutoğlu, “Yeni bir idrake ihtiyacımız var. Yeni bir dini idrakin Hz. Peygamber’in tevhid anlayışından beslenen yeni bir dini terakkinin bugün küreselleşmeye hitap edecek şekilde tanzimine ihtiyaç var. İslam dini eğer ehil sahibi vicdan veya ortak ahlaktan hareket eden din adamlarınca ilim adamlarınca çağın idrakine çağın meydan okumalarına cevap verecek şekilde gündeme getirilmez ve o şekilde konular ele alınmazsa din adına hareket eden birçok yanlış akımların Müslümanları tasallut altında tutması kaçınılmaz hale gelir.” dedi.

"İSLAM ALİMLERİ DEAŞ KARŞISINDA BİR ARAYA GELMELİ"

Bu konuda da terör örgütü IŞİD’i örnek veren Davutoğlu, “İşte bugün DEAŞ olarak tanımlanan ve her şeyden daha çok İslam’a ve herhangi bir toplum kesiminden daha çok Müslümanların tümüne tehdit eden yaklaşımda görülen, gördüğümüz bu acı tablolar, bizi bir araya gelmeye ve kadim değerlerimiz etrafında bütün bu tehditler karşısında omuz omuza vermeyi zorunlu kılıyor. Artık bu yıkıcı tablo karşısında İslam dünyasının ilim adamlarının bir araya gelmelerinin vakti gelmiştir, hatta geçmiştir. Hatta geçmişte gulat olarak adlanan bütün aşırı akımlara karşı mutedil Sünnilerin mutedil Şiilerin ve bütün İslam irfanını temsil eden ekollerin omuz omuza vermesi lazım.” diye konuştu.

"IŞİD’E KARŞI EN DOĞRU VE GEREKLİ ÇÖZÜM DİNİ İDRAKİN SAĞLAM İNŞA EDİLMESİ"

IŞİD’in bugün İslam medeniyetine dönük en büyük tehdit niteliğini taşımakta olduğunu söyleyen Başbakan Davutoğlu, şöyle devam etti: “Çünkü doğrudan gençlerimizin zihinlerine insanlarımızın zihinlerine yanlış bir İslam telakkisinin yerleşmesine yol açmaktadır. Siyasi tehditleri aşabiliriz, askeri tehditleri aşabiliriz, ekonomik sıkıntıları aşabiliriz ama zihniyetimizde ve vizdanımızda yaralar oluşmaya başlamış ve yanlış bir idrak zihinleri ve vicdanları esir almışsa ondan temizlenmek zorlaşır. Onun için böyle bir dönemde özellikle de sınırlarımızda bu yanlış dini telakkiler üzerinde çatışmalar yaşanırken bütün müftülerimizin din adamlarımızın birinci ve öncelikli görevi dini idraki tekrar inşa edebilmek için bu yanlış akımlara karşı tam anlamıyla bir gönül seferberliği bir ilim seferberliği yapmalarıdır. Özellikle de sosyal medya üzerinden bir takım sloganlarla genç beyinlerin zihinlerin şartlandırılması suretiyle yanlış dini telakkilerle insanların Müslümanları katletmeyi bile bir anlamda caiz gören bir her türlü katliamı caiz gören bir yaklaşımla hiçbir şekilde insanlık onuruyla bağdaşmayacak tabloların ortaya çıkmasına sebep olan akımların içinde yer almaları hepimiz için en büyük sınavdır. El ele vereceğiz. Müftülerimizin liderliğinde bütün illerimizde bütün din adamlarımızın bu aşırı akımlara karşı gençlerimize sahip çıkması lazım. Doğru bir dini telakkiyi yeniden inşa edebilmek için her an hayatın içinde olmak lazım. Sizlerin sadece size gelerek belli konularda soru soran ve cevap arayan vatandaşlarımıza cevap makamı olarak değil hayatın içinde ve gençlerimizle özellikle bir arada bütün bu yanlış akımlara karşı tevhidi vahdeti barışı kardeşliği öne çıkaran bir yaklaşımla yeni bir dini idraki bütün ülke sathında yayma göreviniz var. Bu noktada hepimizin din adamlarımızın aydınlarımızın ilim adamlarımızın siyasilerimizin ortak bir çizgide buluşması lazım. Bugün Suriye ve Irak’ta gördüğümüz, Türkiye’ye de Suruç katliamı ve askerimizin şehadetinde gördüğümüz şekilde DEAŞ saldırılarına karşı en doğru ve en gerekli çözüm dini idrakin sağlam temellerde inşa edilmesidir. Her türlü güvenlik tedbiri alınabilir, alacağız. Ancak en güçlü tedbir gençlerimizin dini idrakinin korunmasıdır.”

Ardından Türkiye’deki terör saldırılarına da değinen Ahmet Davutoğlu, “Tam da aşırı akımlar ve büyük bir göç dalgası ile karşı karşıya kaldığımız günlerde ve Türkiye bir istikrar adası bir kardeşlik ülkesi olarak bütün bu zorluklarla mücadele ettiği günlerde tekrar terör fitnesini hayata geçirdiler ve terör tehdidiyle bugün bir kez daha karşı karşıya kalıyoruz.” dedi.

"TERÖR ÖRGÜTLERİNE KARŞI OPERASYON DEVAM EDECEK"

Davutoğlu, terör saldırılarının ilk başladığı tarihte yaşananları anlattı: “20 ile 23 Temmuz arasında yaşananları bir kez daha gözlerinizin önüne getirmenizi rica ediyorum. 20 Temmuz’da DEAŞ terör örgütü harekete geçti ve 32 vatandaşımızı katletti. Aynı gün Adıyaman’da PKK terör örgütü bir askerimizi şehit etti. Ertesi gün DHKP-C İstanbul başta olmak üere birçok şehirde terör sembolleriyle silahlarla gösteri yapma cüretine kalkıştı. Bir sonraki gün Ceylanpınar’da iki yiğidimiz uyurken şehit edildi. Ertesi gün DEAŞ terör örgütü sınırda bir askerimizi şehit etti. Ve bütün bu tehditlere karşı ülkemiz ülkemizin güvenliği halkımızın mutluluğu ve huzuru için ve Türkiye’nin çevredeki ateş çemberinin dışında kalması için bu üç terör örgütüne karşı eş zamanlı bir huzur operasyonunda bulunduk. Bu huzur operasyonunu sürdürmeye devam ediyoruz."

DİYANET’E “CEMAAT” TEŞEKKÜRÜ

Davutoğlu’nun müftülere yönelik son uyarısı ise “sivil dini yapılanmalar” konusunda oldu: “Diyanet İşleri Başkanı’mızın vurguladığı sivil dini yapıların dini çerçevede ve sadece irfanı hikmeti adaleti ahlakı yaymak üzere emr-i bi’l-maruf yapmak üzere harekete geçmesi halinde her zaman yanında olduğumuz bu sivil dini yapıların bunun dışındaki hiçbir alanda özellikle de siyasal ve bürokratik alanda toplumun bütünlüğünü ve dini bilinci sakatlayacak şekilde faaliyet göstermemeleri de hepimiz için önemli ilkelerde biridir. Asırlarca bu topraklarda cemaat yapıları, sivil dini yapılar hayatını sürdürdü. Ve bundan sonra da sürdürecek. Ancak en önemli hususiyet bu yapıların toplumda karşıtlığa sebebiyet verecek ya da bürokratik işleyişi etkileyecek şekilde illegal yapılar haline dönüşmemesi ihtiyacıdır. Bu noktada da gösterilen hassasiyet dolayısıyla Diyanet İşleri Başkanlığımıza bir kez daha teşekkürü bir borç biliyorum.”

Diyanet kurumunun siyasetin dışında kaldığını savunan Davutoğlu, “Ve nihayet Diyanet İşleri Başkanlığı’mızın siyasetin dışında ve üstünde olması sadece bugünkü anayasal çerçeve anlamında değil Diyanet ve Diyanet İşleri Başkanlığı’mızın temsil ettiği yüce misyon anlamında da olması gereken ve mutlaka korunması gereken bir konumdur. Diyanet İşleri Başkanlığı’mız özellikle 62. hükümet döneminde doğrudan Başbakanlık'a bağlama kararı aldığımızda da bu karara bizi sevk eden en önemli sebeplerden biri başkanlığımızın herhangi bir bürokratik kurum, müftülüklerimizin herhangi bir bürokratik mekanizma gibi görülmemeleri ve Diyanet İşleri Başkanlığı’mızın mutlak surette siyasi tartışmaların dışında tutulması gereğidir. Bu konuda da Diyanet İşleri Başkanlığı’mızı siyasi tartışmanın içine çeken her sorumsuz davranış, dolaylı olarak DEAŞ gibi yanlış dini telakkilere ya da terör örgütlerinin dini yıpratma çabalarına da katkı sağlamış olur.” diye sözlerini tamamladı.