Başbakan Ahmet Davutoğlu, geçtiğimiz günlerde ABD Dışişleri Bakanı’nın daha sonra yalanlanan sözlerine ithafen Beşşar Esed ile eninde sonunda görüşüleceği iddialarına sert çıktı. Davutoğlu, "Esed'le müzakere edilmeliymiş. Bugün bütün bu katliamlardan sonra, kırmızı çizgi diye çektiğiniz kimyasal silahların kullanımına rağmen hiçbir cezalandırma yöntemi kullanmadığınız Esed’e oturup elini sıkarsanız, o sıktığınız el tarih boyunca insanlık vicdanının hafızasından silinmeyecektir. Ha Hitler’in eli sıkılmış, ha Miloseviç’in eli sıkılmış, ha Radovan Karaciç’in, ha Saddam'ın ha Esed'in eli sıkılmış." dedi.

TBMM’de AKP Grup Toplantısı’nda konuşan Başbakan Ahmet Davutoğlu, ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin “ABD'nin Esed ile müzakere yapmak zorunda kalacağına” dair açıklamaları kamuoyuna yansımıştı. ABD Dışişleri tarafından yalanlanan bu açıklamaya bugün Ahmet Davutoğlu da tepki gösterdi.

SURİYE DEVRİMİNİN DÖRDÜNCÜ YILI

Konuşmasında geçtiğimiz hafta Suriye devriminin dördüncü yılı olduğunu hatırlatan Davutoğlu, "15 Mart 2011’de Suriye halkı aynen bizim kendi halkımız için talep ettiğimiz söz verdiğimiz taahhüt ettiğimiz haklar için barışçıl bir şekilde ayağa kalktı. Hiç birisi o dönemde ‘Beşşar Esad’ gitsin diye bile bir talepte bulunmadı. Sadece demokrasi dedi sadece saygı dedi sadece insanlık onuru dedi ve sadece herkesin eşit şartlarda katılacağı seçim talep etti. Bu zalim Esed bizim bütün uyarılarımıza ve kardeşçe taleplerimize rağmen 10 ay defaatlerce Şam’a gidip ‘Aman ha bu topraklarda yeni bir kan dökülmesin halkına karşı ordunu harekete geçirme. Ordusuyla halkını karşı karşıya getiren liderler ayakta duramaz. İşte Saddam’ın hali’ diye anlatmamıza rağmen bu tavsiyeleri dinlemedi ve kendi halkı üzerine tankları sürdü. Yetmedi, korkusundan gidip savaşamadığı için Scud füzeleriyle Halep’i vurmaya kalktı. Hava bombardımanları ile güzelim Halep’i, güzelim Humus’u, Halid Bin Velid’in türbesini yerle bir etmeye kalktı. Yetmedi kimyasal silah kullandı, aynen Saddam gibi. Her şeyi yapan Saddam." dedi.

Ardından bu açıklamalara değinen Davutoğlu, "Ve şimdi bazı aykırı sesler duyuyoruz. Aykırı derken, herhangi bir aykırılık değil bu. İnsanlık vicdanı ile çatışan, insanlık vicdanını isyan ettiren sesler duyuyoruz Batı’dan. Esed'le müzakere edilmeliymiş. Bugün bütün bu katliamlardan sonra, kırmızı çizgi diye çektiğiniz kimyasal silahların kullanımına rağmen hiçbir cezalandırma yöntemi kullanmadığınız Esed’e oturup elini sıkarsanız, o sıktığınız el tarih boyunca insanlık vicdanının hafızasından silinmeyecektir. Ha Hitler’in eli sıkılmış, ha Miloseviç’in eli sıkılmış, ha Radovan Karaciç’in, ha Saddam'ın ha Esed'in eli sıkılmış. Nasıl Hitler Polonya'ya girdiğinde sessiz kalınması büyük bir zulmün önünü açmışsa, nasıl Saddam Halepçe’ye kimyasal silah kullandığında o zamanki batılı liderler sessiz kalmışsa ve sonunda Körfez SAvaşı arkasından Amerikan müdahalesi arkasından mezhep savaşlarının o büyük acıları yaşanmışsa bugün Esed'in elini sıkmayı düşünenler bundan sonra ortadoğu'da olacak her türlü zulmün vebalini omuzlarında taşırlar." ifadelerini kullandı.

"YALANLAMAYI MEMNUNİYETLE KARŞILIYORUZ"

Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Biz o kendi halkına zulmetmediği zaman onunla evet iyi ilişkilerimiz vardı. Kendi halkına zulmetmeyen kimseyle bizim derdimiz olmaz. Kimsenin içişlerine karışmayız herkes kendi toprağında huzur içinde yaşasın isteriz. Hiç kimsenin toprağında gözümüz yok. Bunu da AK Parti iktidarlarıın hepsinde gösterdik. İlişkilerimiz iyi olurken de gösterdik. Ama biri zulüm yaparsa, ama biri kendi halkının ve başka halkların üzerine tanklarla toplarla kimyasal silahlarla giderse işte o zaman dur deriz. Gücümüz yettiğince dur deriz. Yetmediği yerde sesimizi yükseltiriz. Ama hiçbir zaman zalimin yanında aynı fotoğrafın içinde yer almadık, almayacağız. Yine, gerçi yalanladılar ABD dışişleri bakanının ifadesini. John Kerry’nin iki gün önceki ifadesini. O yalanlamayı memnuniyetle karşılıyoruz."

"BU DIŞARIDAKİLERİN ZİLLETİ"

Ardından bütün Batı kamuoyuna Avrupa'ya ve Amerika’ya seslendiğini belirten Davutoğlu, değerlendirmelerini şöyle sürdürdü: "Avrupa’da demokrasi söz konusu olduğunda, insan hakları söz konusu olduğunda bunu onların doğal hakkı olarak görüp, sonra Mısır halkı Suriye halkı demokrasi istediğinde, siz hele bekleyin, Müslümanların demokrasi ile özgürlükle yaşaması onların hakkı değildir deyip, Suriye ve Mısır rejimiyle işbirliğine kalkarsanız dünyada hiç samimiliğiniz kalmaz. Bizim ise ilkemiz açıktır, sözümüz bellidir, alnımız ak ve açıktır. Bu dışarıdakilerin zilleti. Hani mazur görülmez ama en azından anlaşılabilir. Berlin'de, Brüksel’de Washington'da oturup da Suriye halkının acılarına kayıtsız kalmak birileri için anlaşılabilir bir durumdur. Ama Ankara'da, İstanbul'da Hatay'da Gaziantep’te Şanlıurfa’da oturup da Suriye halkının acılarına kayıtsız kalanları tarih affetmez."

"NEREDE İSTERSE SÜLEYMAN ŞAH'I ORADA BAĞRIMIZA BASARIZ"

Cuma günü Suriye Ulusal Koalisyonu yöneticileri ile bir araya geldiklerini anlatan Davutoğlu, "Hem Suriye devriminin yıldönümü vesilesiyle hem de Şah Fırat Operasyonu sonrasında kendilerine bildirimde bulunmamız üzerine Suriye topraklarında Süleyman Şah bizim de emanetimizdir diye seslerini yükseltmeleri ve inşallah Suriye özgürlüğüne kavuştuğunda ‘nerede isterse Süleyman Şahı orada bağrımıza basarız’ demeleri dolayısıyla kendilerine teşekkür ettim. Evet Suriye Ulusal Koalisyonu. İçinde Arapların Türkmenlerin Kürtlerin Sünnilerin Nusayrilerin Hristiyanların olduğu koalisyon, bundan dört yıl önce ayağa kalkan Humus'lu Dara'lı Lazkiye'li gençlerin bugünkü temsilcileridir. Biz onlara elimizden geldiğince yardım edeceğiz. Esed rejiminin zulmü karşısında onları güçlü kılmamız, Suriye halkının bir kıskaca alınmasını engelleyecektir. Bugün Suriye halkı kıskaca alınıyor. Bir tarafta Esed rejimi diğer tarafta DEAŞ terörü. İnsanlık dışı bir rejim ile insanlık dışı bir terör örgütü arasında Suriye halkı kıskaca alınmaya çalışılıyor." ifadelerini kullandı.

"ONDAN SONRA ESED'İN ELİNİ SIKSINLAR"

Davutoğlu, "Yine bir Batı ülkesinin Başbakanı, bizden giden gençler eğer Hollanda’ya dönmelerindense Suriye topraklarında kalıp ölmelerini isteriz diyor. Bunlar kabul edilebilir şeyler değil. Gençlerinize sahip çıkın. Hepimiz gelecek nesillere sahip çıkmakla yükümlüyüz. DEAŞ’a karşı da açık ve net bir tutum sergiledik, Esed rejimi karşısında da. Yol şudur. Tarihte hep Anadolu’yla iç içe yaşamış bizimle kaderini birlikte paylaşmş Suriye halkı, tarih boyunca aşırılığa meyletmemiştir. Suriye tarihinde aşırı akımların etkisini görmezsiniz. Halep, aynen Şanlıurfa gibi İbrahimî geleneğin sürdüğü mübarek bir şehirdi. Tarih şartlar bizi onlardan ayırdı. Ama bizim Şanlıurfa’ya Gaziantep’e duyduğumuz muhabbeti Halep’e de duymamızı kimse engelleyemez. Gitsinler Çanakkale şehitlerine baksınlar, Haleplileri saysınlar. Ondan sonra gidip Esed’in elini sıksınlar." diye kaydetti.