Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Hiçbir mekan bilmiyorum ki içinde hat sanatı olsun ama girenler o mekandan etkilenmemiş olsun. Hat sanatıyla bezenmiş bir odaya girip de herhangi bir şey hissetmeyen kişi gönülden nasipsizdir.’’ dedi.

Ahmet Davutoğlu Ankara Palas'ta düzenlenen Esma-ül Hüsna Hat Sanatı Sergisi'nin açılış törenine katıldı.
Konuşmasında, hat sanatının kalemi vahyin yeryüzüne inmesi gibi kağıda nakşeden bir sanat olduğunu söyleyen Davutoğlu şöyle devam etti:
"Hat sanatı kağıdı özne yapma sanatıdır. Hat sanatı kalemi vahyin yeryüzüne inmesi gibi kağıda nakşeden bir sanattır. Onun için hat sanatının olduğu bir ortama girdiğiniz andan itibaren o odanın o mekanın atmosferi değişir, sizi tesiri altına alır. Hiçbir mekan bilmiyorum ki içinde hat sanatı olsun ama girenler o mekandan etkilenmemiş olsun. Hat sanatıyla bezenmiş bir odaya girip de herhangi bir şey hissetmeyen kişi gönülden nasipsizdir, ilhamdan nasipsizdir, vahiyden nasipsizdir. Onun için odalarımızı, salonlarımızı hat sanatıyla onurlandırdığımız zaman o mekana manevi bir anlam yüklenmeye başlanır. Ben akademik çalışmalarımı yaptığım dönemde, hat sanatımdan ilham alarak çalışmalarımda bir şekilde manevi bir atmosfere girmeyi gerekli görürdüm."

HASAN ÇELEBİ’Yİ ESKİDEN BERİ TANIRIM

Hat ustası Hasan Çelebi’yi çok eskiden beri tanıdığını belirten Davutoğlu, Çelebi ile ilk tanıştığı günlerini anlattı.
Davutoğlu, ‘’ En yakın tanımam 1992 yılıydı sanırım, Malezya'ya sergi için gelmişti. Bizim fakirhanemizi şereflendirmesi vesilesiyle evimize geldiği andan itibaren evin atmosferi değişti. Sohbet ettik uzun uzun. O zaman Türkiye'den geçen doğuya doğru giden herkes bir şekilde Malezya'ya gider, dostlarımızla sohbet ederdik. Üstat Hasan Çelebi o zaman Malezya’ya bir sergi için gelmişti. 23 sene önce güzel sohbetten sonra işte sanatkarın farkı ve inceliği orada, benim kızım ki, onun da talebesi olmuştur sonra, daha 7-8 yaşlarındaydı. Kızımı aldı eline bir kalem verdi, bizim kız da meraklıydı. Hiç sabırla, bizim sohbetimiz kadar o küçücük kızla ilgilendi. İlk eskizlerini ilk temrinlerini orada yaptırdı. Sende kabiliyet var kızım dedi. İşte orada hocalığın yer zaman mekan tanımadığını hissediyorsunuz. Bu da hat ve sanatla ilgilenen üstatlarımızın ruhlarının nasıl zamanla terbiye edildiğini ve kendileri ruhen terbiye edildikçe, başkalarının da nasıl terbiye edebildiklerini ve edeplerinin ahlaklarının sanatlarına nasıl yansıdığını gösteren güzel bir misaldi. O zamandan beri yakın dostluğumuz devam etti. İstanbul'daki sergide bulunamadım bir yurt dışı seyahati dolayısıyla ama Ankara'da bulunmayı arz ediyordum, nasipmiş. Ama mutlaka sergide bulunmak, kendisine de hürmetimizi arz etmek, bu sanat eserleri karşısında hepinizin hissettiği o derin duyguları hissetmek için buraya geldik. Bir kez daha kendisine teşekkür ediyorum.’’ diye konuştu.