Başbakan Ahmet Davutoğlu, CHP ile yürütülen koalisyon görüşmelerinin ortak bir hükümet oluşturma kararı ile sonuçlanmadığını söyledi. Davutoğlu, “Son bir ay içinde yürüttüğümüz temaslarda CHP ile oluşturamadığımız hükümet ortaklığı da göz önüne alındığında erken seçim önümüzde görünen güçlü bir ihtimaldir.” dedi. Davutoğlu, “Bütün bu değerlendirmeler ve sayın Bahçeli’nin erken seçim yönündeki açıklamaları göz önüne alındığında ülkemizin kalıcı bir istikrar ve bütün bu yollar ve yöntemler denendikten sonra tekrar milli iradeye başvurma zarureti ihtimal olarak çok yükselmiştir hatta tek ihtimal haline gelmiştir diyebiliriz.” diye konuştu.

HDP İLE OLMAYACAĞI AŞİKARDI

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile Ankara Palas Devlet Konuk Evi’nde Kılıçdaroğlu ile 1,5 saat süren görüşmelerin ardından AK Parti Genel Merkezi’nde basın toplantısı düzenleyen Davutoğlu, görüşmelerin başlama ve ilerleme sürecini anlattı. Hükümet kurma görevi aldıktan sonra Meclis’te bulunan 3 partiyle de görüşmeler gerçekleştirdiklerini aktaran Davutoğlu, “Bu görüşmeler neticesinde ilk aşamada sayın Kılıçdaroğlu ile yaptığımız görüşmelerde bir hükümet kurmak için ortak bir zemin olup olmadığını tayin etmek üzere diplomatik tabirini de o gün kullandığım istikşafi görüşmeleri başlatma kararı aldık. Sayın Bahçeli ilk anda bu zeminin olmadığını ifade ettiler. Yani daha sonraki aşamada görüşme imkanının her zaman olabileceği prensibi etrafında bir görüş beyan ettiler. Zaten HDP eş başkanları ile görüşmelerin mahiyetini biliyorsunuz. Baştan kendilerinin tutumları ve bazı tavırları dolayısıyla herhangi bir hükümet ortaklığının olmadığı aşikardı.” dedi.

GÖRÜŞMELER BAŞLI BAŞINA BİR KAZANIMDIR

Ardından CHP ile istikşafi görüşmelerin başladığını söyleyen Davutoğlu, “35 saate yakın görüşmeler neticesinde bütün temel devlet ve hükümet meseleleri, parti politikaları gözden geçirilerek gerçekten takdire şayan bir anlayış ve üslup çerçevesinde çok önemli bir müktesebat oluştu. Bana bizim taraftan olarak sayın Ömer Çelik dosyayı tevdi etti. Bu, açık yüreklilikle söylüyorum; Türk demokrasi tarihinde iki partinin karşılıklı yaptıkları en derinlikli ve en açık görüşmelerden ve sonunda ortaya çıkan rapor da en kapsamlı müktesebattan oluşan metindir. Bu başlı başına bir kazanımdır. Bu başlı başına Türkiye’de on yıllar boyunca ülkenin en büyük iki parti arasında beklenen, talep edilen ama gerçekleşmeyen bir diyaloğun önemli bir semeresidir. Emeği geçen herkese teşekkürü bir borç biliyorum.” ifadelerini kullandı.

GÖRÜŞMELER AÇIK VE ŞEFFAF YÜRÜDÜ

13 Temmuz’dan bu yana ilk görüşmelerin üzerinden tam bir ay geçtiğini vurgulayan Davutoğlu, şöyle devam etti: “Sayın Kılıçdaroğlu ve ekibine başta tespit ettiğimiz ilkelere üslup kurallarına riayetleri dolayısıyla teşekkür ediyorum. Biz de, onlar da bu görüşmenin doğasını etkileyecek olumsuz bir tavır sergilememeye özen gösterdiler. Bu medeni bir ilişkidir, siyasi etiğe dayalı üslubu millet tarafından da benimsenmiş yöntemdir. Görüşmeler açık, ilkeli ve şeffaf yürümüştür. Şeffaflık taraflar açısından kamuoyunun bazen tam muttali olmadığı derin tartışmalar yaşanmıştır. Ama hep karşı taraflar birbirlerinin görüşlerini not etmişlerdir. Tabi iki farklı siyasi akımdan, kökeni yüz yıla aşkın kökene sahip siyasi kanatlardan entelektüel arka plandan gelen siyasi partiler olarak derin görüş ayrılıklarımız olduğu bir vakadır. Üzerinde ittifak edilen bazı hususlar olduğu da aşikardır. Nitekim ben metinleri ilk olarak okuduğumda üzerinde mutabık kalınacak hususların düşünülenden fazla olduğunu görmekten memnun oldum.”

ANLAŞMAZLIK ALANLARI DIŞ POLİTİKA VE EĞİTİM

Davutoğlu, varılan sonucu ise şöyle duyurdu: “Ancak başta dış politika ve eğitim olmak üzere bazı alanlarda da çok derin görüş ayrılıkları olduğu, reform ve restorasyon hükümetleri kavramları arasındaki ve onarım hükümeti kavramı arasındaki farktan da kaynaklanan bir yeni ortaklık kurmak bakımından bazı temel anlayış farklılıklarının olduğu ve bunun da doğal olduğu aşikar. Geçtiğimiz Pazartesi akşam yemeğinde 4,5 saate yakın tek tek bu dosyaları gözden geçirdik. Ve bazı derin görüş ayrılıkları dolayısıyla uzun dönemli bir hükümet ortaklığının kurulmasında doğabilecek sıkıntılar da göz önüne alınarak, tarafımızdan başka seçenekleri de değerlendirmek üzere CHP tarafına özellikle üzerinden mutabık kaldığımız hususları muhtevi bir reform hükümeti kurularak, süreli bir reform hükümeti kurularak, seçimleri de göz önünde bulunduran bir yaklaşım birlikte bir çalışma yapmayı ve bu tablo sonrasında da yine aynı duyarlılık ve karşılıklı anlayış içinde ülkeyi seçim öncesinde hükümetsiz bırakmama, seçim sonrasında hangi tablo çıkarsa çıksın Türk siyasi zeminini istikrara kavuşturma yönünde teklifte bulunduk. Bu seçenekler masada olan seçeneklerdi. Dışarıdan destek, reform odaklı, belli üzerinde mutabık kalınan reformları muhtevi, süreli seçim odaklı bir bir hükümet formülü de dahil olmak üzere Sayın Kılıçdaroğlu kendi MYK’sında ben kendi MYK’mda istişarelerde bulunduk. Bugün de bir araya geldiğimizde memnuniyetle ifade etmek isterim ki bütün bu uzun seanslar sonrasında karşılıklı güvenin arttığı, üslup ve usul anlamında karşılıklı anlayışa dayalı bir siyasette yumuşama ve ortak psikolojik zemini güçlendiren bir atmosferin devam ettiğini görmekten memnuniyet duydum. Ancak Sayın Kılıdaroğlu da MYK’da yaptığı istişarelerde uzun dönemli bir koalisyon konusunda daha olumlu; ancak kısa dönemde süratle reforma odaklı bir şey konusundaki kaygılarını ifade ettiler. Çok samimi dürüst karşılıklı anlayış içerisinde, onların 12 yıllık bir muhalefet birikimi bizim 12 yıllık bir iktidar birikiminden feregat ve fedekarlık etmeden dürüstçe bir istişarede bulunduk. Sonucunda geldiğimiz husus şudur: Bu diyalogların karşılıklı anlayış içinde sürdürülmesi ancak şu anda bir hükümet ortaklığı gerçekleştirecek zeminin olmadığı yönünde bir kanaat hasıl olmuştur.”

ORTAKLIK ZEMİNİ OLUŞMADI

Varılan sonucun olumsuz bir gelişme olarak telakki edilmemesini istediğini belirten Davutoğlu, “Çünkü her şey meşruiyet çizgisinde ve halkın önünde cereyan etmiştir. İki genel başkan olarak karşılıklı anlayış içinde yeni bir siyasi kültür örneği sergileyecek bir tutum ortaya koyduk. Anlaşmak ve anlaşmamak yürütülen müzakerelerde doğal iki sonuçtur. Önemli olan hangi sonuca ulaştığınız kadar bu sonuca ulaşırken sergilediğiniz tavırdır, yürüttüğünüz müzakere yöntemidir. Bunun eminim ileriki dönemlerde de örnek teşkil edecek bir şekil oluşturduğu kanaatindeyim. Ancak geldiğimiz noktada kitlelerimizin de farklı talepleri göz önüne alınarak, çok sayıda kamuoyu anketi yaptık, her üç ödev konusunda da gerek parti içinde yapılacak çalışmalar gerek siyasi hayat içinde atılacak adımlar bağlamında, tabanlarımızın beklentilerindeki farkları da göz önünde bulundurarak, şu aşamada bir koalisyon ortaklığının bir hükümet ortaklığı yapmanın zemininin oluşmadığı kanaatine vardık. Ama bu Türkiye’nin kesinlikle bir yönetim boşluğu içine düşeceği anlamına gelmez.” diye kaydetti.

ERKEN SEÇİM EN GÜÇLÜ İHTİMAL

Davutoğlu, ardından da erken seçimin en güçlü ihtimal olduğunu söyleyerek şunları kaydetti: “Halkımız evet tek parti kurma çoğunluğunu bize vermemiştir ama en büyük parti olarak ülkeyi yönetme sorumluluğunu vermiştir. Yeni bir hükümet yapısı çıkana kadar bunu tam bir sorumluluk bilinci içinde yapacağımızdan bütün milletimizin emin olmasını isterim, beklerim. Ayrıca bu çabalarımız devam edecek. Ben daha ilk aşamada yine bu salonda zikrettiğim gibi Sayın Bahçeli ile de Sayın Kılıçdaroğlu ile de temasları sürdüreceğimi ifade ettim. Ülkemizin hükümetsiz kalmaması çerçevesinde çabaları sürdüreceğiz. Buradan çıkan bir sonuç hükümet çalışmalarının sürmesi ise ikinci bir sonuç da görünen o ki bütün bu değerlendirmeler ve sayın Bahçeli’nin erken seçim yönündeki açıklamaları göz önüne alındığında ülkemizin kalıcı bir istikrar ve bütün bu yolar ve yöntemler denendikten sonra tekrar milli iradeye başvurma zarureti ihtimal olarak çok yükselmiştir hatta tek ihtimal haline gelmiştir diyebiliriz. Yani son bir ay içinde yürüttüğümüz temaslarda CHP oluşturamadığımız hükümet ortaklığı da göz önüne alındığında erken seçim önümüzde görünen güçlü bir ihtimaldir. Bu yönde de çalışmalarımız gerektiğinde yine demokratik hukuk kuralları içinde atılması gereken adımlar neyse meşruiyet temelinde atılması gereken adımlar neyse o adımlar atılarak gerektiğinde Türkiye’yi suhuletle ve güvenli bir huzur ortamı içinde erken seçime götürme sorumluluğu üzerimizdedir.”