Başbakan Ahmet Davutoğlu, IŞİD’in Kobani’de gerçekleştirdiği saldırıda Türkiye’den yardım aldığını iddia eden HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ’ı hem iddiasını ispat etmeye hem de özür dilemeye çağırdı. Davutoğlu, “Hiçbir zaman teröre destek vermedik, hiçbir zaman bir zalimin elinden tutup bir mazluma zulmetmesine yardımcı olmadık. Hiçbir kanın dökülmesinde payımız yoktur.” diye konuştu. Başbakan ayrıca “Suriye’deki hiçbir kanda Türkiye’nin tek bir nebze katkısı olmadığı gibi DEAŞ terör örgütüne karşı da en açık tavrı Türkiye sergilemiştir ve bütün bunlar sadece ve sadece iftiradan, ithamdan ibarettir.” diye ekledi.

'MECLİS BAŞKANI ADAYINI YARIN AÇIKLAYACAĞIZ'

Başbakan ve AK Parti Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Ankara ATO Congresium'da partisinin 25. dönem milletvekilleri ile iftar yemeğinde bir araya geldi. Burada milletvekillerine seslenen Davutoğlu, ayrıca partisinin Meclis Başkanlığı için aday göstereceği ismi de yarın açıklayacaklarını kaydetti. Adaylarının yarın gerçekleştirilecek MYK toplantılarından sonra açıklanacağını kaydeden Davutoğlu, ardından da hükümet kurma çalışmalarının başlayacağını anımsattı.

'PARTİLERİ TAM BİR İYİ NİYET VE SAMİMİYETLE ZİYARET EDECEĞİZ'

Davutoğlu, koalisyon konusunda da Meclis’teki diğer partilere şu mesajı verdi: “Cumhurbaşkanımızın görevlendirmesiyle koalisyon turlarına başlayacağız. Buradan bir kez daha muhalefet liderlerine sesleniyorum; biz onları ziyaret ederken tam bir iyi niyetle samimiyetle, dürüstlükle yaklaşacağız. Hiçbirine kapımızı kapatmadık. Hiçbir muhalefet partisine kapatmadığımız gibi hiçbir vatandaşımıza gönül kapımızı kapatmadığımızı herkes bilir. Bizi misafir edecekleri zaman, bize hazırlanırken aynı iyi niyet dürüstlük ve samimiyet içinde olmaları halinde ülkemizi bu ateş çemberi içinden, suhuletle ve istikrarla yönetecek bir hükümeti kuracağımıza inanıyorum. Zor şartlar, zor kararları gerektirir. Eğer bugünkü seçim tablosu, Meclis tablosu zor bir kararı bizim önümüze koymuşsa herkes o zor kararın gerektirdiği cesareti göstermelidir. Geçmiş hesapları açmaya kalkarlar, rövanşizm içinde hareket ederse, öncelikle kaybedenler onlar olur. Biz 13-14 yıl içinde hiçbir zaman rövanşizmi kültürümüzün parçası haline getirmedik. Hiç kimseye kapımızı kapatmadık. Hiçbir etnik veya mezhebi grubu dışlamadık, siyasi topluluğa karşı ön yargılı yaklaşmadık.”

'KİMSE CUMHURBAŞKANLIĞI MAKAMINA SAYGISIZLIK YAPMAMALI'

Bazı partilerin özellikle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ilgili şartlar öne sürmesi konusunda ise Davutoğlu, Cumhurbaşkanı makamına şu sözlerle sahip çıktı: “Kimse buradan hareketle özellikle Cumhurbaşkanlığı makamı başta olmak üzere, devletin makamlarına ve milletin tercihlerine karşı saygısızlık yapmamalıdır. Milletin yüzde 52 oyla seçtiği Cumhurbaşkanı ve o Cumhurbaşkanlığı makamı her türlü saygının üstünde görülmelidir. Çünkü o makamı bugün Sayın Recep Tayyip Erdoğan dolduruluyor olabilir yarın başka birisi, belki de eğer millet takdiri ederse bugün onu eleştirenler tarafından doldurulabilir. Dün, evvelsi gün, Cumhurbaşkanının Meclis’e gelmesiyle ayağa kalkmayan milletvekillerine buradan bunu söylüyorum; ben ve bundan sonra gelecek bütün AK Partililer adına söz veriyorum, kim seçilmiş olursa olsun, milletin seçtiği Cumhurbaşkanı kim olursa olsun, bundan sonraki bütün AK Parti kadroları onu Meclis’te ayakta karşılayacaktır. Siyasi görüşlerimiz farklı olabilir. Kanaatlerimiz farklı olabilir. Hatta birbirimize sert dil de kullanmış olabiliriz seçim psikolojisi içinde ama eğer devlet geleneği, millet ahlakı bir şeyi gerektiriyorsa, bunun uygulanmasında kimse tereddüt etmemelidir. Biz tutumlarımızı, kendi doğrularımızla değil de muhatap olduğumuz kişiye göre değiştirirsek bunun adı ahlak olmaz. Ahlak, kim olursa olsun herkese kendi içinde gelen doğrularla hitap etme, davranma ilkesine dayanır.”

'HİÇBİR ZAMAN TERÖRE DESTEK VERMEDİK'

Davutoğlu, konuşmasında Türkiye’nin etrafındaki ülkelerin iç karışıklıklardan dolayı yönetilemez olduğunu vurgulayarak, hükümete yönelik terör örgütü IŞİD’e destek verdiği iddialarını ise reddetti. Davutoğlu, “Hiçbir zaman teröre destek vermedik, hiçbir zaman bir zalimin elinden tutup bir mazluma zulmetmesine yardımcı olmadık. Hiçbir kanın dökülmesinde payımız yoktur. Her zaman arabuluculuk yaptık, barışı inşa etmeye çalıştık.” dedi.

'DEVLET KURUMLARINI HEDEF ALAN BİR KAMPANYA VAR'

Geçmişte Türkiye’nin Suriye ile İsrail, Bosna Hersek ile Sırbistan, Afganistan ile Pakistan arasında arabuluculuk görevleri yaptığını, Kafkaslar’da ve Gürcistan ile ilgili barış projeleri gerçekleştirdiklerini kaydeden Davutoğlu, aynı şekilde Güney Sudan ve Sudan arasında ve Somali’de barışı savunduklarını aktardı. Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ama şimdi özellikle Suriye’de masumlara sahip çıktığımız için özellikle Filistin davasında hiçbir zaman boyun eğmediğimiz için uluslararası bir kampanyayla karşı karşıyayız. Bu kampanya Türkiye’nin Suriye’de bir terör örgütüyle işbirliği yaptığı yalanını, iftirasını, hakaretini, ithamını yaymaya çalışıyor. Bu kampanya sayın Cumhurbaşkanımızı, dışişleri bakanıyken ve şimdi beni ve bizim devlet kurumlarımızı, başta MİT olmak üzere, hedef ediniyor. Çünkü onlar biliyorlar ki güçlü ve ayakta bir Türkiye’nin olduğu yerde, çevresinde zulme sessiz kalmayacaktır. Nitekim Suriye savaşının başladığı ilk andan bu yana hem Suriye rejimine karşı çıktık. Önce ikna etmeye çalıştık, ikna olmayınca karşı çıktık.”

Türkiye’nin IŞİD’i 10 Ekim 2013’te ilk olarak Türkiye’nin terör örgütü ilan ettiğinin altını çizen Davutoğlu, “İlk günden tavrımızı belirledik. Çünkü biliyorduk ki bu tür örgütler bir maşa gibi çıkarılırlar, hem İslam’ın adını lekelemek hem de kardeşi kardeşe kırdırmak için en kanlı cinayetleri işletirler.” diye ekledi.

'KİMSE İSPAT EDEMEDİ, EDEMEYECEK'

Davutoğlu, şöyle devam etti: “Ondan sonra da biz her zaman Özgür Suriye muhalefetinin, Suriye koalisyonunun yanında durduk, rejimin karşısında durduk ve DEAŞ’ın karşısında durduk. Şimdi o günden bugüne öyle bir kampanya yürütüldü ki MİT TIR’larına baskın üzerinden, Kobani olayları üzerinden sadece Türkiye’yi uluslararasında mahkum edecek ama önemli olan sadece Türkiye’yi mahkum etmek değil Türkiye’deki iktidarı da bu suretle suçlu makamına oturtmak için gizli açık her türlü kampanya yürütüldü ve bu kampanyaya Türkiye içinden destek verenler, su taşıyanlar oldu. MİT TIR’ları baskını bunun en çarpıcı örneğidir. Muhalefet sorumsuzca yurtdışından Türkiye hakkında yürütülen bu kampanyalara destek verdi. Halep’te Arap, Türk, Kürt katledilirken sessiz kalan HDP’nin o günkü temsilcileri rejimle işbirliği halinde oradaki mazlumlara zulmedilmesine yardımcı olanlar DEAŞ’la bir yılı aşkın süre hiçbiriyle çatışmayarak yanyana yaşayanlar belli yerlerde onlarla işbirliği yapanlar şimdi tekrar Türkiye’ye dönük ithamlarda bulunuyorlar. Kobani olaylarında da aynısını yaptılar. Birileri düğmeye basıyor ve Kobani olayları esnasında hem Türkiye’yi itham eden bir uluslararası kampanya başlatılıyor hem de arkasından 6-7 Ekim olaylarının hemen öncesinde bugün HDP’nin Eş Başkanı Demirtaş bir tweetle halkı sokağa dökmek için çaba sarf ediyordu. O gün de bugün de hiç kimse Türkiye’nin Kobani’ye dönük saldırılarda bir nebze payı olduğunu ispat edemedi, edemeyecek. Kobani olayları döneminde üç günde 130 bin, bir haftada ise 197 bin Kobanili’ye ev sahipliği yaptık. Sınırlarımızı açtık, sınırlarımızı açtığımızda daha önce açtığımızda karşı çıkanlar o zaman kapattığımız ithamında bulundular. Arap, Kürt, Türk, Müslüman, Hristiyan, Yezidi hiçbir ayrım gözetmedik, bedelini ödedik ama insaniyetimizden bir nebze feragat göstermedik. Biz onların hepsine insan olarak baktık, sadece insan, sadece kardeş, sadece muhabbet duyduğumuz bir coğrafyanın insanları olarak baktık. Onlar açken, onlar susuzken onlar bomba altındayken Ramazan sofrasında biz hiçbir zaman rahat oturmadık.”

'YÜKSEKDAĞ'I ÖZÜR DİLEMEYE VE İSPATA ÇAĞIRDI'

Ardından IŞİD’in bugün Kobani’ye gerçekleştirdiği bombalı saldırıya değinen Başbakan Davutoğlu, Kobani’nin güney ve batısında gerçekleştirilen saldırıda çok sayıda masumun katledildiğini aktardı. Bununla birlikte 135 Kobanili yaralının Türkiye’deki hastanelere sevk edildiğini; buna rağmen dördünün hayatını kaybettiğini ifade etti. Ardından, “Nereye gittiler, nereye sığındılar? Türkiye’ye. Türkiye kapısını açtı.” diye ekledi.

Ardından HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ’ın, IŞİD’e Türkiye’nin yardım ettiği şeklindeki iddialarına cevap veren Davutoğlu, HDP eş başkanını iddiasını ispat etmeye çağırdı: “HDP Eş Başkanı ilerleyen saatlerde açıklama yaptı ve Türkiye’nin DEAŞ’a yardım ettiğini Kobani saldırısında iddia etti. Sonra da şunu dedi, ‘Eğer yardım etmedilerse ispat etsinler’ Allah aşkına dünyanın neresinde vardır olmayan şeyin ispat etme çağrısı. Eğer yardım ettiysek onlar ispat etsin, iddia edenin üzerine düşer ispat. Genelkurmay Başkanı, MİT Müsteşarı ve İçişleri Bakanını ayrı ayrı kabul ettim ve daha sonra da birlikte bir değerlendirme yaptık ve kendilerinden detayları aldım. Buradan özellikle tahrik etmek istedikleri Kürt kardeşlerimize seslenerek, vurgulayarak bir kez daha duyurmak istiyorum: Suriye’deki hiçbir kanda Türkiye’nin tek bir nebze katkısı olmadığı gibi DEAŞ terör örgütüne karşı da en açık tavrı Türkiye sergilemiştir ve bütün bunlar sadece ve sadece iftiradan, ithamdan ibarettir. Geçmişte olduğu gibi bugün de kim olursa olsun Suriye ve Irak’taki kardeşlerimize yönelik saldırılar Türkiye’ye yapılmış demektir.”

'TÜRKİYE’NİN IŞİD’E DESTEK VERDİĞİNİ İDDİA EDEN İSPATLA YÜKÜMLÜDÜR'

Bütün detayları bildiklerini savunan Davutoğlu, Figen Yüksekdağ’ı özür dilemeye çağırdı: “Bütün kayıtlar elimizde. Bir kez daha diyorum, Türkiye’nin DEAŞ’la işbirliği yaptığını ispat eden veya iddia eden ispat etmekle yükümlüdür. Aksi takdirde daha iki gün önce Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında ettiği yemini unutarak ait olduğu ülkeye, temsil ettiği millete bu ağır ithamda bulunanları, başta HDP Eş Başkanı olmak üzere özüre davet ediyorum. Onlar Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin üyeleri. Türkiye’yi uluslararası alanda küçük düşürecek, uluslararası alanda haksız bir ithamla karşı karşıya bırakacak suçlamalara karşı önce onların hakikat arayışı içerisinde olması lazım. Daha olay cereyan ettikten birkaç saat sonra hemen hedeflerini oklarını Türkiye’ye yöneltenler demokratik ve barışçıl bir siyasetin parçası olamazlar. Türkiyelileşmekten bahsediyorlarsa önce bu ülkeye saygı göstermeyi öğrenecekler.”