AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Türkiye, 2001'de biz AK Parti'yi kurduğumuzda 'kokar çay' gibiydi. Verdiği kokular milleti rahatsız ediyordu. Hortumlanan bankalar etrafa necaset saçıyordu. Demokrasi kokmuştu. Ülkenin başbakanı, ülkenin genelkurmay başkanından bahsederken eliyle apoletleri işaret ederek sembol dili kullanıyordu." dedi.

Davutoğlu, partisinin Afyonkarahisar 5. il kongresinde konuştu. Hiçbir kibir olmadan, hiçbir şekilde aşırı bir özgüvene kapılmadan, özgüvenden de taviz vermeden AK Parti'nin 13 yıllık yürüyüşünü devam ettirdiğini ve ülkeyi değiştirdiğini belirten Davutoğlu, "Afyon'da bir çay vardı, adı Kokar Çay. Oldu mu Akar Çay? Şimdi Afyonluların çok iyi bildiği bir örnekle bu değişimi anlatmak istiyorum. Kokar Çay, Afyon'a kötü kokular veriyordu değil mi? Sürekli olarak etrafta rahatsızlık uyandırıyordu ama ıslah ettik onu, akar çay kıldık. Sayın Bakanımız Veysel Eroğlu, belediye başkanımız ve ekibiyle birlikte. Şimdi Türkiye 2001'de biz AK Parti'yi kurduğumuzda Kokar Çay gibiydi. Verdiği kokular milleti rahatsız ediyordu. Hortumlanan bankalar, etrafa necaset saçıyordu. Demokrasi kokmuştu. Ülkenin başbakanı, ülkenin genelkurmay başkanından bahsederken eliyle apoletleri işaret ederek sembol dili kullanıyordu. Milli irade yerle bir olmuştu. Ülkenin hükümeti ayda, iki ayda bir toplanıyordu. O toplantılarda da karar almıyordu, alamıyordu. Kim karar alıyordu? Siyasi olursa Milli Güvenlik Kurulu ve işaretle anlatılan çevreler, ekonomik olursa IMF karar veriyordu.

Türkiye'de de bir siyaset oyunu oynanıyordu. Islaha ihtiyaç vardı. Aynen Kokar Çay'ın akar çaya dönmesi gibi biz o günlerin Türkiye'sini ıslah ettik. Milli iradeyi egemen kıldık. Artık akar çay gibi etrafına güzel kokular veren, baktığınızda size sürur veren bir Türk demokrasisi var. Şerefli TSK vazifesini en iyi şekilde yapıyor. Her hafta hem ben hem cumhurbaşkanımız genelkurmay bakınımızla bir araya gelip, milli iradeye dayalı olarak savunma sanayimiz ne olacak, milli savunmamız nasıl gerçekleşecek, güvenlik risklerini nasıl yeneriz diye baş başa konuşuyoruz, planlar yapıyoruz. Bu demokraside sembol dili yok artık. Bu demokraside herkesin kendi görevini en iyi şekilde yaptığı gerçek bir işbirliği, güç birliği, en önemlisi irade birliği var, milli irade birliği var. O dönemlerde Kokar Çay dönemi Türkiye'sinde, IMF ekonomiyi yönetiyordu. Bir IMF memuru geliyor, bütün Bakanlar Kurulu hizaya girip, o IMF memurunun talimatlarına göre kararlar çıkarıyordu. Ülkede kriz olunca Amerika'dan bakanlar geliyordu. Şimdi Türkiye'de IMF memuru gören var mı, var mı? Var mı Türkiye'de IMF veya dışarından başkası? Yok. IMF memuru niye Türkiye'ye geliyor, başkanı? Teşekkür etmek için geliyor. Niye teşekkür ediyor? Çünkü IMF'ye borç veren bir Türkiye var. 5 milyar dolar borç veren bir Türkiye var. IMF memuru bize gelmiyor ama Türkiye Hazine Müsteşarı, İcra Direktörü oluyor, oranın yönetim kuruluna giriyor. Dünya ekonomisi ne olacak, IMF nasıl tavır alacak, ona bizim de katıldığımız toplantılarda karar veriliyor. İşte Kokar Çay'dan akar çaya Türkiye manzarası. Ne oluyordu? 'Hasta adam' diye yazılar yazılan, hani Osmanlı'nın sön döneminde olduğu gibi 'Türkiye parçalandı parçalanacak, ekonomi iflas etti edecek' denilen dönemden, G20 dönem başkanlığına gelen bir Türkiye var. İşte biri Kokar Çay bir akar çay. Aktıkça biz ıslah ediyoruz. Aktıkça Türkiye'ye, dünyaya umut saçıyoruz. Yine o dönemlerde hatırlarsınız esnaflarımızın halini, SGK'nın halini. Kılıçdaroğlu SGK Genel Müdürülüğü yaptığı dönemde her yer kokuyordu. Akan bir tek şey vardı o da yolsuzluk kanalları, başka bir kanal akmıyordu. Ama SGK sistemimizde Türkiye'nin bütün bütçe dengeleri açısından bütün ekonomik parametrelerde akan, çağlayan, fışkıran, yükselen bir ekonominin istatisliklerini veriyor. İşte aramızdaki fark bu." şeklinde konuştu.

Türkiye'nin Kokar Çay döneminde başörtülülerin üniversite önlerinde ıstırap çektiğini, ikna odalarının bulunduğunu, imam hatip mezunlarına kapıların, okulların kapandığını anlatan Davutoğlu; adım adım, bütün zulüm kapılarını kapattıklarını, önce üniversitelerin, sonra kamunun, en sonunda da TBMM'nin kapılarını başı açık, örtülü bütün vatandaşlara açtıklarını kaydetti. Davutoğlu, şöyle devam eti: "İşte akar çay Türkiyesi bu. Güzel kokular, kardeşlik kokuları, barış türküleri yükselen Türkiye bu. Herhangi bir kardeşim, şu veya bu gerekçeyle, inancı, düşüncesi, etnik kökeni, örfü, mezhebi, adeti dolayısıyla bir ayrımcılığa tabi tutulursa, onun başvuracağı kapı, bizim kapımızdır. Bir daha bu ülkede hiçbir vatandaşımız düşüncesi, inancı, adeti, örfü, geleneği dolayısıyla tahkir edilemeyecek. Biz bütün bir milleti bütünleştirmek için yola çıktık."