Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, “Sizce bu yakıp yıktığınız yerlerdeki insanlar hepsi bir anda pişman olup, korkup 1 Kasım’da AKP’ye mi oy verecek? Ne değişecek? Ben söyleyeyim: Bizde bir şey değişmeyecek. Biz daha da bileneceğiz. Daha da büyüyeceğiz.” dedi.

Partisinin Diyarbakır İl Başkanlığı’nda basın toplantısı düzenleyen Demirtaş, “Bugün heyetimizle birlikte Cizre’ye gideceğiz. Cizre 6 gündür sokağa çıkma yasağının olduğu ve o günden beri onlarca insanın polis, sivil, güvenlik gücü, çocuk kadın bebek, maalesef ki öldüğü tam bir hak ihlalleri kentine dönüşmüş hayalet kente dönüşmüş durumda şu anda. 6 gündür bütün ısrarlarımıza rağmen sokağa çıkma yasağı kaldırılmıyor. Kaldırılmadığı gibi gün içerisinde insanların kendi ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri, günlük yaşamlarını sürdürme konusunda insani ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri bir fırsat da sunulmuyor. Bu gibi durumlarda en vicdansız hükümetler bile gün içerisinde bir saat olur, yarım saat olur, iki saat olur halka ihtiyaçlarını karşılamaları için zaman tanırlar. 6 gündür kesintisiz sokağa çıkma yasağı var Cizre’de. Cizre halkı bütün bu faşizme, zulme karşı direndiği için bunu yaşıyor. Polis panzerlerinden şu anonslar yapılıyor. Kayıtları var. 'Madem HDP’ye oy verdiniz. Hadi bakalım çıkın dışarıya. Çıkabiliyorsanız, çıkın. Kafasını çıkaranı vururuz.' diye anonslar yapılıyor. Cenazeler defnedilemiyor. Cizre büyük bir kent. İnsanlar Allah’ın emriyle de kendi eceliyle de vefat edebilir. Bunun yanında katledilenler var. Keskin nişancılar tarafından vurulan kadınlar çocuklar var. Defin yasak. Mezarlığa ölüsünü götürmek yasak. Cenazeler kokmasın diye insanlar dondurucuda cenazelerini bekletiyorlar. Çünkü mezarlığa bile gidemezsiniz deniliyor.” diye konuştu.

"CİZRE, KERBELA'YA DÖNDÜ"

“Ekmek yok, su yok, elektrik yok. 6 gündür insanlar evinde hazır ne varsa komşularıyla paylaşarak ancak geçinebiliyorlar. Artık insanlar 'küçük bebeklerin susuzluktan çatlayacağı noktaya geldik' diyorlar. Su almak için bir dükkanın açılmasına izin vermiyorlar.” diyen Demirtaş sözlerine şöyle devam etti: “Ben şimdi bu basın toplantısını ‘İsrail, Filistin’e ne yapıyor?’ başlığıyla yapsaydım eminim ki bazı hükümet mensupları bu açıklamamı ağlayarak dinleyecekti. Hele o sulu göz olanlar hüngür hüngür ağlayacaktı. Ama AKP hükümetini Cizre’ye yaptıklarını anlatıyorum. Vicdanlar ne kadar sızlar bilmiyorum. Müslümanız diyoruz ya hepimiz. Cizre halkının tamamına yakını, neredeyse Müslüman bir halk. Şu anda o Müslüman halkın bebeklerine su verilmesin diye, ölen bebekleri defnedilmesin diye kendine Müslümanım diyen bir iktidar 6 gündür sokağa çıkma yasağı uyguluyor. Peki ne olacak? Sizce Cizre 1 Kasım’da pişman olup yüzde 90 AKP’ye mi oy verecek? Ne olacak? Sizce bu yakıp yıktığınız yerlerdeki insanlar hepsi bir anda pişman olup, korkup 1 Kasım’da AKP’ye mi oy verecek? Ne değişecek? Ben söyleyeyim: Bizde bir şey değişmeyecek. Biz daha da bileneceğiz. Daha da büyüyeceğiz. Ama AKP Türkiye’nin batısındaki milliyetçilerden aldığı oyla bu ülkenin başına bela olmaya devam edecek. Yani bir kez daha Kürt'ün kanı üzerinden Türk milliyetçi oylarına oynayacaklar. Cizre’de şu anda yapılan budur. Çünkü dün yürüyüş yapan kitleler 'operasyon değil, katliam istiyoruz' diye slogan atıyorlar. Anadolu Ajansı'nın bir çalışanı 'kadın da bebek de hamile de kim olursa olsun artık katliam yapmak gerekir' diye mesaj atıyor. İktidarın vekili gece gündüz kıyım çağrıları yapıyor. AKP’nin trolleri, köşe yazarları açık açık isim isim hedef gösteriyor. Herkese saldırın diyor, yakın yıkın diyorlar yakıp yıkma başlayınca da aman aman bunu biz demek istememiştik evlerinize çekilin diye kendilerini kurtarmaya çalışıyorlar. Yaptıkları bu. Şimdi Cizre’yi savaş uçaklarıyla bombalasalar görünen o ki AKP’liler alkışlayacak bu işi. Türkiye’nin batısında bir kesim bunu alkışlayacak. Biz buna daha fazla duyarsız kalamazdık. Onlarca heyet gönderdik Cizre’ye. Ankara’da onlarca görüşme yaptık. Ama maalesef Türkiye’nin bir kenti 6 gündür ablukada, Kerbela’ya çevirmiş durumdalar. Orada görev yapan gazeteciler, ben kendim de konuştum. ‘Biz Kobani’de de gazetecilik yaptık böyle bir şey görmedik’ dediler.”