Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Ehl-i Beyt Alimleri Derneği’ni (Ehlader) ziyaret etti. Demirtaş, “Ülkenin en büyük bölücü gücü devletin kendisidir. En büyük bölücü partisi devleti yöneten hükümet partisidir.” dedi.

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ı ziyaret için gittiği Ehlader’de Başkan Hasan Kanaatlı karşıladı. Dernek binasında bir dizi görüşme yapan Demirtaş gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Demirtaş, Türkiye’deki en büyük bölücü gücün devlet olduğunu söylerek, “En büyük bölücü partisi devleti yöneten hükümet partisidir. Bize bölücü diyorlar, en çok birleştirici faaliyet yürüten partiyiz.” ifadelerini kullandı.

Türkiye’de egemenler açısından toplumu parçalayıp yönetmenin kolay olduğunu belirten Demirtaş, HDP’nin bunu çözmeye çalıştığını söyledi. Demirtaş, “Bu temel mevzuyu çözmeden diğer konulara giriş bile yapamıyorsunuz. Toplumdaki parçalanmışlık çözülmediği müddetçe diğer ana sorunlara giremiyorsunuz bile. Biz bununla uğraştıkça geçici hükümet ve devleti yöneten egemen zihniyet bizi büyük bir tehdit olarak görmeye başladı. Biz aldığımız oylardan çok daha kıymetli bir iş yaptık. Biz yüzde 13 oy aldık ama toplumun yarısından fazlası bu politikaya onay verdi aslında. Doğrudur dedi, iyidir dedi. Dua etti, teşekkür etti bizlere. Sadece yüzde 13 oy verdi, eyvallah baş göz üstüne. Ama bu politikanın toplumda bulduğu destek çok daha fazladır. Toplum bu konuda çok yaralıdır. Ve bu yaraları iyileştirmek için herkesin bir şey yapması lazım. Biz bunu başarmaya çalıştıkça saldırı odağı haline geldik.” diye konuştu.

Demirtaş, açıklamalarını şöyle sürdürdü: “Türkiye’de göstermelik olan sofralarda bazen Alevi, Sünni, Ermeni, Yahudi bir araya getiren devlet yemekleri oldu ama biz toplumu bir araya getirmeye çalıştık. Bizim yönetim kurulu masamızda toplumun bütün renkleri var. Bize oy verenlerde öyle. İnsanlar buna inandılar. Birbirimizden korkmadan Türkiye’nin birliği içerisinde barış içinde yaşayabiliriz. Bu duygu korkuttu bunları işte. Çünkü üstüne kurdukları siyasi zemini ellerinden aldık biz. Artık siz mezhepleri, kimlikleri parçalayarak onlar üzerinden milliyetçilik yaparak oy devşiremeyeceksiniz dedik. Tam tersine biz bölücülükle, ırkçılıkla suçlandık. Bunu düzeltmenin tek yolu ısrar etmektir. Bundan vazgeçmek Türkiye açısından büyük tehlike ve tehdittir. Biz bundan vazgeçersek samimiyetle söylüyorum yani ırkçı, mezhepçi çizgilere saparsak, kendimiz dışında düşünmeyen, inanmayan herkesi düşman olarak görürsek Türkiye çok kısa sürede bir dehşet tablosuyla karşılaşabilir.”